NE YARAN VARMIŞ SENİN?

NE YARAN VARMIŞ SENİN?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Gazetemizin “Hakimiyet’e Göre” köşesinde;  yaşanan olaylar ile ülke ve şehir gündemine yer alan konulara farklı bir bakış ile bakıyor ve kendimizce, makalenin soğuk üslubundan da uzaklaşarak fıkra  (bir yazarın, günlük olaylardan esinlenerek yazdığı ve o konu üzerinde, kendi kişisel görüş ve düşüncelerini yansıttığı köşe yazısı anlamında) kıvamında çoğunlukla gözlemlere dayalı değerlendirmeler ve yorumlar yazıyoruz.

 

Dün de;  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  ilimize geleceği ile Bayram Amcanın ölüm haberleri üzerinden kendimizi de dâhil ederek gazeteci kardeşlerimizin acarlığı aşarak acullüğünün eseri olan ve doğru kaynak ve bilgilere dayanmayan haberler yaptıklarına dikkat çekerek mesleğin alfabesi olan 5 N 1 K kuralını hatırlatmak gibi samimi, dostça ve naif bir üslupla konuya dikkat çekmiştik.

Yazımızda hiçbir kurum ve şahıs adı belirtmemiş hatta ima yollu bile olsa adres tarifine yeltenmemiştik. İşin doğrusu bu haberlerin kimler tarafından yapıldığını da bilmiyorduk. Kimin yaptığını çok da önemsememiştik  zaten.

Kaldı ki uyarılarımız kendimiz için, kendi gazetemiz ve kendi muhabirlerimiz için de geçerliydi. Yani biz kimseye ne iğne ne de çuvaldız batırmak  gayesi  ile de yola çıkmamıştık. Ve yine Cumhurbaşkanının ilimize geleceğine dair haberin ilk kez gazetemizde yayınlandığını da biliyorduk. Yani sözümüz öncelikle bizeydi. Kendimizi feda edip gazetecilik mesleğine baş koymuş dostlarımıza bizim acullüğümüz üzerinden bir gerçeği hatırlamak isterken, daha sıcak olan Bayram Amcanın vefat haberini de örneklerimize dâhil etmiştik.

Bu yazımızdan sonra bizim kaynak aramadığımız ve hatta aramak dahi istemediğimiz Bayram Amca haberinin kaynaklığını ifşa değilse de açık eden bazı yorumlar okuduk yazımızın altında.

Ama  ne ithamlar, ne bilinçaltında yıllardan beri gizleyip de dışa vuramadığı kin ve nefret cümleleri. Oysa bizler ne hata aradık ne de eksik gedik. Haber sıkıntımız da yok, bağbanı dövmek gibi bir niyetimiz de yok.  Bu tür örneklerin kahramanlarına,  üzüm yerken bağbanı dövmek değil, yaşayan adamı öldürmeyin demek istedik sadece..

İstedik ama “ifşa” etmekle suçlandık. Kendileri Türkçe ve lügat yoksunu olabilir diye TDK’nın ifşa kelimesini; “herhangi gizli bir şeyi, açığa çıkarma, yayma” olarak anlamlandırdığını hatırlatalım. Biz gizli bir şeyi açıklayıp ifşa etmedik. Hemen her haber sitesinde ve bizim gazetede yayınlandığı için zaten herkesin okuduğu ve izlediği  bazı haberlerin boşa düştüğü, gerçeği yansıtmadığı, kaynaktan sorgulanmadığı ve teyit edilmediği için   yaşayan bir insanı ölüm haberini yapmak gibi bir ofsaytta   düşüldüğünden söz etmiş ve biraz haber yapımında biraz  özen ve dikkat demiştik.

Mağarada mahsur kalma kurgu ve senaryosunun “ifşa” edildiği yazının daha mürekkebi kurumadan bizi ifşacılıkla suçlamak en hafif tabirle Türkçe bilmezliktir. Kaldı ki eğer ifşadan devam edeceksek valla bu vadide çok at koşturur, çok bıldırcın avlarız ve bundan da hiç kaçmayız.

Ve o vakit mesleki dayanışma gereği olsa dahi bizler de sizi kurtaramayız.  Acul olduğu kadar heyecanına ve nefsine mağlup olan meslektaşımıza tavsiyemiz o dur ki; camdan köşkte oturanlar komşuya taş atmamalı.