Kaç defa beyaz bir sayfa ile karşı karşıya kaldınız? Sayfalara duygularınızın, bilgilerinizin ve hissiyatınızın ne kadarını aktardınız ya da aktarmaya çalıştınız? Kaç defa her yeni günün sabahı ile karşılaştınız ve o güne kaç tane güzel anı bıraktınız? Kendinize sorun, sonrasında ise düşünün.
Bu zamanda eski ile yeni kavgası ve karmaşası içinde tartışa duralım. Şu kısacık zamanda bile zaman eski ve yeni diye ayrılıyor hemen. Birkaç yıl öncesine hemen ne de çabuk geçti, diyebiliyoruz. Değişen zaman içinde değerlerin değiştiği, farklı zeminlere taşındığı ve bizi farklı kulvarlara sürüklemesi hiçte şaşırılacak bir durum değil.
Elazığ hasreti burnunda tüten biri akşam saatlerinde eline aldığı kumanda ile kanalları karıştırırken Sekizinci Şehir Programı ile karşılaşabilir. Akılda kalıcı bir şeyler anlatılıyordur. Programın sunucusu Zekeriyya Bican, Elâzığ veya kültürüne ait bir konudan bir hikâyeden bahsediyor olabilir. Anlattıklarını dinleyin çünkü akılda kalıcı oluyor.
Ben programın sunucusu yani Zekeriya Bican'ı Elazığ tarihi kültürü hakkında araştırmalar yaparken Manas Yayınevi'nde bizzat görerek konuşarak tanıma fırsatı buldum. Her ne kadar önceden ismini duymuş olsam da, kısmen Elazığ için aynı derde sahip olmamız beni ona karşı bir gönül bağı kurmama vesile kıldı. Kendisi Elazığ denilince aklımıza yer eden birkaç müstesna insandan biridir.
Eskiden kendi kendime derdim ki bu İstanbul’a o kadar ithaf edilen eser var; roman, şiir, hikâyeler sayamayacağımız kadar çok eser. Şimdilerde bakıyorum, artık Elazığ için de yazılmış romanlar, hatıralar, biyografiler var. Elazığ arşivi oluşturacak kadar yeterli kitap mevcut ama tek eksik olan bu eserleri Elazığ sınırları içinde bulamıyor olmamız. Keşke Elazığ merkez içinde bulunan bir kitabevimiz maddi endişelere girmeden Elazığ'a ayrı bir raf oluşturabilse.
Elazığ hakkında direkt ve dolaylı olarak yayımlanmış o kadar kitap var ki bunlardan bihaber yaşamaları, bu tarz kitabevlerinin Elazığ değerlerinden yoksun ve uzak olduğunu gösterir. Misal Manas Yayınevi var Elazığ'da; burada Elazığ, Harput ve çevre iller hakkında yayımlanmış 105 eser var. Biyografi kitapları, kültürel anlamda da araştırmacılara çok fazla değer katacak kitaplar mevcut. Bu kitapları toplayıp ona özel bir raf oluştursalar... Nerede?
Bunları burada dile getirmem boşuna değil zamanında bu yollardan, zorluklardan geçtim. Yıllar önce bazı kitabevlerine gidip "Elazığ hakkında yazılmış şöyle bir kitap var mı?" diye sorduğumuzda rahatlıkla "hayır" cevabı alabiliyordunuz. Nedeni ise o kitapları satan kişilerin Elazığ ve Harput diye bir dertleri olmadığından olabilir.
“Elazığ’da dünyaya geldi. Yazıcızade Ahmed-i BİCAN’ın 28. göbekten torunudur. Şairin baba tarafı, 1754 Yılında Çanakkale’den memuriyet nedeniyle Harput’a naklen gelen, Müderris Mehmet BİCAN ‘dan gelmektedir. Anne tarafı, Perçenç (Akçakiraz) köyündendir. İlköğrenimini 1967'de İsmet Paşa İlkokulu'nda, orta öğrenimini 1970'te Atatürk Ortaokulu’nda ve lise öğrenimini 1973'te Elazığ Lisesi'nde tamamlamıştır. Elazığ DMMA Makine bölümünü bitirerek Makine Mühendisi oldu. Elazığ lisesinde iki dönem öğretmenlik yaptıktan sonra, Mühendislik Hizmetlerine başladı. “ Bölge Makine İmalat ve Donatım Şubesi’nin İkmal Baş Mühendisliği görevinden emekli oldu. Yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Bican, öğrenim hayatı sırasında tiyatroyla da ilgilendi.1974 yılında, “Elazığ Bağımsız Tiyatro Gurubu ”nu kurdu ve 1979 Yılına dek başkanlığını yaptı. Bu yıllar içerisinde yedi tiyatro eserini sahneye koydu. Tiyatro eserleri 1976 yılında Hergün Gazetesi’nde günlük olarak yayınlandı. 2006 yılında yazarak Elazığ Valiliği’ne hediye ettiği “Harput'tan Çanakkale'ye Düşen Yıldızlar” adlı tiyatro eserini de ELESKAV adına “Manas Yayıncılık” Elazığ’da yayınlanmıştır.
Zekeriya Bican, ömrünü Elazığ'a vakfedenlerden olsa gerek ki eserleri bu gerçeği fısıldıyor satır aralarında. Büyüklerimiz ne de güzel ifade eder bu durumu: "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." Onun Elazığ sevgisi, kelimelere dökülmekten ziyade, ortaya koyduğu eserlerin parlaklığında kendini gösteriyor. Her bir çalışması, bu kadim şehre duyduğu derin bağlılığın ve bitmek bilmeyen araştırma arzusunun somut birer nişanesi adeta. Elazığ'ın kültürel mirasına yaptığı bu değerli katkılar, sözün ötesine geçerek kalıcı bir iz bırakıyor.
Eserlerine göz attığımızda ise bazıları şunlardır:
Zikzak Sokak (Roman)
Harput’tan Çanakkale’ye Düşen Yıldızlar (Tiyatro)
Sekizinci Şehir: Elazığ'a Harput'tan İnciler (Araştırma)
Azap Günlerinde Harput, Yemen, Sarıkamış (Roman)
Sekizinci Şehir - İz Bırakanlar (Araştırma)
Sekizinci Şehir - İz Bırakanlar 2 (Araştırma)
İzler (Şiirler)
Sekizinci Şehir Şiiri
Nice güzel Şehirler gördüm
Gözlerimin önünde canlandı birer birer,
Acaba benim şehrim kadar güzel miydiler?
Düşündüm, sadece çok özeldiler!
Ama benim şehrim, 'Sekizinci' Şehir',
Bu şehirde doğup büyümüşüm ben,
Çocuk dünyamda, gökteki ay dedeyi bile,
Benim şehrimin ay dedesi sanarak büyümüşüm,
Hani, ilk taşraya çıkışımda şaşırmıştım...
Bizim ay dede oraya kaçmış diye üzülmüştüm.
Benim şehrim 'Sekizinci Şehir' Elazığ,
Adını kitabını yazarak ben koymuşum,
Sevmişim bu şehri ben, çünkü burada doğmuşum.
Bu şiire ve eserlerine de baktığımız zaman, belki insanlar, Zekeriya Bican'ı "Sekizinci Şehir" yazarı olarak tanımış ve ismini hep öyle anacaklardır. Bu tutum doğru mudur bilemem ama tarih bize, yazarları bazen bu romanın, bu kitabın yazarı diye hatırlatır. Misal, "Çile"nin şairi... "Diriliş" şairi/yazarı... gibi.