Yaşam koşulları insanların direncini kırıyor. Kendine dair değerlerden yoksun olanlar için sosyal medya bir çıkış yolu olabiliyor. İnsan onuruna yakışır bir mimari anlayışına rağmen, paranın sunduğu anlık haz, onurdan uzaklaşan bir mimariyi beraberinde getiriyor. Toplumu düşünmesi gereken insan için ise benliği aşılayan kişisel gelişim kitapları bir çıkış yolu olarak görünüyor. İnsanlara.
Herkes bulunduğu şehre bir baksın. Binalara, çevreye, yollara eksikler olmadan bile göze çarpan bir sürü bozukluk var. Biz burada sanatsal bir bakıştan bahsetmiyoruz. Ya da bir ressamın tuvale vurduğu fırça hassasiyetini beklemiyoruz. Temenni ettiğimiz tek şey insanın onuruna yakışır hareketler çünkü o onur deprem görecek, sel görecek, yangın görecek. Depremi ve onuru toplayın şehri ve insanları kazanç kapısı olarak görenlerin parasından daha az bir değere sahip olduğunu göreceksiniz. Nitekim geçmişte ne yaşandığını hepimiz biliyoruz.
Mina Urgan, Bir Dinozorun Gezilerinde Harput ve Elâzığ için şöyle bir ifade kullanıyor. “Harput’a gelince, dümdüz bir ovadaki Elazığ bana ne kadar itici geldiyse, dimdik bir tepenin üstündeki Harput da o kadar çekici görünmüştü. Zaten düzlüklerdeki değil tepelerdeki yerleşim yerlerini severim öteden beri. Tepeler ne denli dik olursa, yerleşim yerleri de o denli güzelleşir benim gözümde. Düzlükteki Elazığ, gittikçe yayılıp büyürken; tepedeki o güzel Harput’un nefis evlerini, bahçelerini, camilerini, türbelerini, kalesini yavaş yavaş kemiriyor, yok ediyordu sanki. Bu durum karşısında, Elâzığ’ı, doğal çevreyi ve doğal çevrenin güzelliğini hiçe sayan, sâdece sanayileşip daha çok para kazanmayı amaçlayan kapitalizmin bir simgesi; güzel Harput’u da kapitalist düzenin bir kurbanı olarak görmeye başladım.” Burada yazar 1960’lı yıllardaki gözerimlerini aktarıyor. Kendisi Harput’a dair gözlemlerini bahsederken kemirilen bir Harput’tan bahsediyor. Bilmem ki acaba Harput kitaplarda kalan bir tarihi şehir mi ya da romanlarda, hikâyelerde kalan hasret şehri mi?
Zaman zaman aklıma şu soru geliyor. “Harput etekleri yerleşime açılmalı mı?” diye. Bu konuyu yetkililer tabii daha iyi düşünüp karar verebilirler. Bu durum var olan Harput’a zarar verir mi ya da korur mu kestiremiyorum. Ama şu kesin oraya açılan yerleşim sadece belli bir kesimin faydasına olacağına benziyor.
Bana göre Elâzığ şehri an itibariyle bir büyükşehir potansiyeli taşıyor. Var olan kanuna göre gerekli şartları taşımasa bile şehri doğu ve batı olarak iki ilçe olarak ayrılacak ardında iki ilçenin içinde kalan mahalleleri nerede gözü bozan, insan hayatını tehlikeye atan bina varsa sahipleri zor duruma düşürülmeden yeniden yapılmalı. Doğu-batı hattı, içinden metro veya tramvay yolculuğu yapılabilecek şekilde tasarlanmalı.