Selim Şengül

Hattın İzinde Bir Nakkaş: Nihat Oğuz

Selim Şengül

Bazen yazılarımı yazarken şiir gibi yazarım. Yani anlaşılmasını veya ne anlaşılacaksa okuyucu tarafından düşünülsün isterim. Aynı şekilde hayatını yazdığım insanları dinlerken veya okurken kendi anlayış dünyamda sınırlandırıp hayatlarının belli başlı kesitlerini yazma cüretinde bulunurum. Burada belirttiğim başlık, biyografisi yazılacak kişinin hayatını ne ile geçirdiğini gösterirken aynı minvalde yaşamı, hayata bakışı, duruşu ile belli bir ‘hat’ üzerine yaşadığı ve bir ‘nakkaş’ edasıyla hayatını farklı sanat dalları ile geçirdiğini göreceğiz.

Nitekim benim biyografisini ele alacağım kişi ömrünü, nakkaşlık, hat, vitray gibi sanatları icra etmiş ve dünyanın birçok yerine eser bıraktığını biliyoruz. İslam dünyasında bir söz vardır: “Kur'an-ı Kerim, Mekke'de indi, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı”. Bu sözden anladığımız İstanbul olmakla birlikte başka illerimizin de hat konusunda çok iyi yerlere gelmiş olması ve tarih boyunca çokça hattatlarımız yetişmiştir. Amasya, Diyarbakır ve Elazığ gibi. Hat üzerinden konuşulacaksa burada birçok ustanın ismini anmadan geçemeyeceğim. Bu yazıma, II. Bayezidi Veli’nin de talebesi olduğu Hattat Şeyh Hamdullah Efendi başta olmak üzere Ahmed Karahisari, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi ve Hamit Aytaç ruhlarına okuyaraktan başlayalım.

1955 yılı Başbakan Adnan Menderes'in Elazığ'a gelişi vesilesi ile adına Adnan denilecekti. Lakin başka bir durum vesilesi ile adına, kişinin hedeflerine ulaşma ve amaçlarına odaklanma anlamına gelen, Nihat denildi. Koloğlu Çarşısı’na yakın bir kerpiç evde, yedi kardeşten en büyüğü olarak dünyaya gözlerini açar. Balık burcu olduğunu söyleyen Nihat Oğuz, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir sanatçıdır.

Ailesi aynı zamanda, naccar, ahşap işçiliği ile hayatlarını devam ettirir. Babası, Elazığ'ın Merkez ilçesine bağlı olan Arındık köyünden bir duvar ustasıdır. Annesi ise Harput Beydalı köyündendir. Baba tarafından nenesi ise Şehit Polis Memuru Fethi Sekin’in nenesinin ablasıdır.  Çocukluk yılları Olgunlar Mahallesi’nde geçer.

Kendisi ilkokulu Vali Tevfik Gür okulunda okumuştur. İlk sıralarda öğrenmenin eşiğinde iken sanata dair kıpırtılar başlar kendisinde. Bir defasında okulda verilen ödevlerde öğretmenlerin verdiği ödevden daha iyisini yaptığı için bir öğretmeni, başkasına ödevlerini yaptırıyor şüphesiyle dövmüş.

İlkokuldan sonra orta ve liseyi 7 yıl okur, imam hatip lisesi mezunu olur. O zamanlar Elâzığ’da 4 lise var. Elâzığ Lisesi, Ticaret Lisesi, Sanat Okulu ve İmam Hatip Lisesi. İmam Hatip Lisesi’nin 1961 yılı ilk mezunlarından olan Prof. Dr. Süleyman Ateş ise Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Diyanet İşleri Başkanlığını yapar.

İmam Hatip Lisesi’nde okuduğu yıllarda, sanatla kurduğu bağın temellerinin atıldığı bir dönemdi. 1968-1969 yıllarında, İzzet Paşa Camisi'nin ilk maketini büyük bir özenle hazırlamıştır. 1973 yılında Cumhuriyet'in 50. Yıl kutlamaları için düzenlenen yarışmada, lise ikinci veya üçüncü sınıfta Atatürk portreleri yaparak sanatsal yeteneğini gösterme fırsatı buldu. Bu dönemde sadece resimle kalmayıp heykel sanatına da ilgi duymaya başladı. İmam Hatip Lisesi’ndeki hocalarından birinin bu yeteneği fark etmesi, Nihat Oğuzu daha da cesaretlendirdi.

Sanatın farklı dallarında kendisini geliştirirken, heykelden makete, tabeladan gölgeli yazıya kadar pek çok işi bir arada yürütüyordu. Bu çalışmalar, sanata olan tutkusunun yanı sıra, ona kazanç kapısı da olmuştu. Sanatın peşinden attığı adımlar hayatın da peşinden gitmeyi öğretti ona. Lise öğrenimini 1975-1976 yılında tamamladı. Lise yıllarında Elazığ bölge güreş yarışmalarına da katıldı.

Yazıma bu hafta sadece giriş yapabildim. Haftaya görüşmek üzere!

Yazarın Diğer Yazıları