Bazı yazarlar düzenli bir şekilde masa başında oturur ve yazmaya başlar. Bunlardan biri de Hüseyin Rahmi Gürpınar'dır. Eserlerini pek okumamış olsam da onun yazarlığa olan inancı ve tutkusu, beni ta Heybeliada'ya kadar götürmüştü. Sanırım adanın ismi, yukarıdan ya da İstanbul'dan bakıldığında heybeye, yani çantaya benzemesinden geliyor. Yazarın mezarı da orada. Eserlerini okuma imkânı ve zamanı bulamasam da hayatı hakkında bazı incelikleri inceleme ve okuma fırsatım oldu. Kendisi evlilikten ve kalabalıktan uzak kalmaya çalışmış. "Evlenseydim üç kitabımı zor yazardım." diyor. Zaman zaman İstanbul'a gittiğinde ise hemen adaya geri dönermiş; çünkü kalabalık onu sıkarmış. Kendisini yalnızlıkta bulurmuş. Yazma eyleminde ise bir çıt sesi bile duymak istemezmiş.
Hayranı olduğu, kendine usta olarak seçtiği ve örnek aldığı yazarlardan biri Ahmet Mithat Efendi'dir. Ahmet Mithat Efendi'nin edebiyattaki yerini ise yeni edebiyatçılar iyi bilir. Ahmet Mithat, yazma hayatına etkilendiği bir gösteriden sonra içinde yanan kıvılcımla devam eder. Tanzimat yazarları arasında bazı eserlerinde ilk örnekleri vererek bize birçok yazar ve eser bırakmıştır.
Evet, İsyan diye başlar şiirine İsmet Özel. Yazmadaki ihtiyacı doğuran, bir şeylere duyulan isyandır. Misal, İsmet Özel şöyle anlatır: İlkokuldayken zil çaldığında hızla sınıftan dışarı koşarken kapıda bekleyen öğretmenden tokat yemesi ve buna karşı çıkma yöntemini yazmada bulması. Tabii ki tek sebep bu olamaz. Yazma ihtiyacı bir insana gelmişse, içinde biriken bir dert, biriken sorular ve daha birçok ihtiyaç ortaya çıkıyordur.
Nazım Hikmet ise şiirlerinin kapalı olmasından çok, "Yeni okumayı öğrenmiş kahvedeki dayılar bile şiirlerimizi anlamalı," diyor. Ona göre yazmanın anlamı ve ihtiyacı, bir dava peşinde olmaktan gelir.
Yazma eylemi, her yazar için kişisel bir yolculuk olsa da özünde insanlık durumuna dair ortak bir arayışı barındırır. Kimi yalnızlığın derinliklerinde kalemini çalıştırırken, kimi toplumsal bir mesaja aracı kılar. Ancak değişmeyen gerçek şudur ki yazmak; var olmak, kendini ifade etmek, etki bırakmak ve belki de ölümsüzleşmektir. Yazılar okuyucuyla buluştuğunda, edebiyatın büyülü dünyasında yeni anlamlar kazanarak yolculuğuna devam eder.