Bugün, "duyarsızlaştık" demek bile yaşadığımız çöküşü anlatmaya yetmiyor. Kendi toplumsal dertlerimizde boğulurken, dünyanın gözlerini kapattığı bir gerçeklik er ya da geç bizi de bulacak. Bu döngüyü kırmanın yolu, birey ve toplum olarak kendimizi bilmek, gereksiz meşguliyetlerden arınmak ve asıl meselelere odaklanmaktan geçiyor.
Bir ahlaksızlığı veya bir devleti kınamak istiyorsak, bunu küfürle veya hakaretle değil, varlıklarını yok sayarak yapmalıyız. Onların her zerrede var olabileceği yiyecekleri, içecekleri, teknolojiyi ve diğer ürünleri hayatımızdan çıkarmalı, yani boykot etmeliyiz. Bugün her birimizin kullandığı, yediğimiz veya içtiğimiz en az bir şey, onların ceplerini dolduruyor ve bu ceplerindeki, insanlığa zarar veriyor. Haberlerde isimlerini yok sayalım. Ve biz bunlara “güruh” diyelim.
Filistin'de ölenler belki bugün sadece Filistinliler, ama bu ölümlerin ardından insanlık çoktan yok oldu. Dünya sustu, bizlerse sadece kahve sohbetlerinde konuşmakla yetiniyoruz. Kendilerini sorgulamayan, karşısına kimsenin çıkmadığı şımarık bir güruh, her yardım edenin elini kesiyor, her adım atanı engelliyor.
Ayçin Kantoğlu'nun dediği gibi, "Gazze dışında dünyada her yer işgal altında. Hepimiz işgal edildik." Yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her şeyle işgal altındayız. Bu esaretten kurtulmak en büyük temennimiz. Ülkemizin toplum, birey, şehirleşme ve üretim alanlarında çok daha iyi yerlere gelebilmesinin temelinde, her bireyin elini taşın altına koyması ve bu yolda çaba göstermesi yatar.
Umarım bir gün bu vahşi güruhun gerçek yüzünü anlayanlar ve anlatanlar daha da artar. Bu sınav, çoğu insanlık tarafından kaybedildi. Biz de bu sınavı kaybetmek üzereyiz.
Son olarak yazımı Nurullah Genç'in “Uyan artık yiğidim” şiirindeki dizeyle yazıma son vermek istiyorum.
Zalimler için karar verildi; infaz kaldı
Ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı.