“Sessizce bir çığlığı büyüttünüz.
Günahı olmayanların ahları,
Sizi, böyle yalnız yakaladığında,
Tanrı’ya, bunu nasıl anlatacaksınız?”
Manas Şiir Günleri kapsamında düzenlenen “Sezai Karakoç'a Saygı” programını izliyordum. Orada bir hocamız, hem tavrı hem de konuşmasıyla dikkatimi çekti. Sadece kendi engin bilgi birikimiyle değil, aynı zamanda ele aldığı konunun ağırlığıyla da öne çıkıyordu; zira edebiyatımızın mihenk taşlarından biri olan Sezai Karakoç'u anlatıyordu. Kendisini dinlerken, kelimeleri ne denli ustalıkla kullandığına hayranlıkla şahit oldum.
Prof. Dr. Tarık Özcan, bir konuşmasında Sezai Karakoç için, "Devrik cümlelerde aradım edebiyatın sırrını" demişti. Bu söz, nedense o zamanlar beni çok etkilemişti. Sonraki günlerde Manas'a gittim ve orada bulunan Hasan Ergün Yılmaz'a heyecanla, 'Tarık Hoca ne zaman gelir? Gelecek mi?' diye sorup beklemeye koyuldum. Ardından kendisine, Tarık Hoca'nın makale ve deneme yazılarından oluşan 607 sayfalık Yazı / Yankı kitabını satın almak istediğimi belirttim. Hocamız da beni kırmayıp kitabı getirerek bana hediye etti.
Tabii kendisi, benim edebiyat hakkındaki uğraşımı görünce, hem bana destek olmak hem de belki biraz yazılarıma yol göstermek amacıyla, müsait bir zamanında, “Yazılarını gönder, inceleyeceğim,” demişti.
O sıralarda, kültür ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı masanın etrafında toplanmıştık. Tam o esnada Şener abi, en son yazdığım metni hepimize sesli bir şekilde okumamı istedi. Tabii bu bir tesadüftü. Biraz da heyecanlanarak Tarık Hoca'nın ve bilgi birikimleriyle bize yol gösteren diğer değerli hocaların yanında yazımı okudum. Yazım bittiğinde, Tarık Hoca'nın beğenisini ifade eden o birkaç moral verici cümlesi hafızamdan silinmedi. Bu noktada, Tarık Hoca'nın kim olduğunu ve edebi hayatının nasıl şekillendiğini anlatmaya başlamadan önce, aramızdaki şahsi yakınlığa kısaca iki cümleyle değinmek istedim.
Tarık Özcan, her ne kadar İstanbul'da gözlerini açsa da kökleri Elazığ'a dayanan, Horasan'dan gelme Alaybeyoğulları gibi köklü bir aileye mensup. Babası da bir eğitimci olan Özcan, ilk ve orta öğrenimini Elazığ'da tamamladıktan sonra 1977'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünden mezun olmuş. Öğretmenlikle başlayan kariyer yolculuğu, onu Fırat Üniversitesi'nde akademisyenliğe ve nihayetinde profesörlüğe taşımış. Evli ve iki çocuk babası olan Özcan'ın hayatında eğitimin ve ailenin önemli bir yeri olduğu anlaşılıyor.
Özcan’a göre şair “kendisini sese dönüştürendir.” (Özcan 2000: 17). Türkçenin gücünü, güzelliğini mısralarına yansıtmayı hedefler. Şiirlerinde sadece bireysel duygulara değil, aynı zamanda doğup büyüdüğü toprakların tarihsel ve kültürel birikimine de yer verir; yerel olanı evrensel insan özüyle buluşturma arayışındadır. Kendi ifadesiyle, şairin sesi bireysel kalsa da özü evrensel olmalı. Bu yüzden onun şiiri, yerelden başlayıp evrensele doğru açılan bir pencere gibi. Yunus'un duru diliyle İkinci Yeni'nin imgelerini, Doğu ve Batı mitolojilerinden esintilerle harmanladığını söylemek yanlış olmaz.
“Tarık Özcan’ın şiirlerinde hâkim duygu, hüzündür. “Şairden şaire kalan bir miras gibi, elden ele devredilen hüzün ateşi, Özcan’ın hemen her şiirinde ana duygu olarak kendine yer edinir.” (Namlı 2006: 25). Ancak şiirlerindeki bu hüzün, bunaltıya sebep olacak bir karamsarlık yaratmaz. Şiirlerindeki en özgün imgeleri “ışık”, “yeşil” “nehir” ve “yol” metaforları üzerine kurulmuştur. Aşk, yalnızlık, zaman ve inanç şairin şiir dokusunu oluşturan diğer temalardan bazılarıdır. Şair “yaratılışım hüznü, aşkı, ayrılığı ön plâna çıkarıyor. Ancak şiirin dil işi olduğunu biliyorum.” (Ülger 2016: 226) diyerek şiirde ilhamın yanı sıra çalışmanın ve dilin önemine vurgu yapmaktadır.
Eserleri: Şiirin Kıyısında Bir Ömür- Nurullah Ataç, İkindi Işığı, Şair ve Sözün Mahşeri Oktay Rıfat, San’at-ı Tahrir ve Edebiyat- Şehabeddtin Süleyman, Tevfik Fikret’in Şiirlerinde Trajik Durum, Aykırı ve Şair İlhan Berk, Kördüğüm, Şair ve Şölen -Süleyman Bektaş, Askıda Kalan Kimlik- Oktay Rıfat’ın Roman Dünyası, Asyalı Hüzün, Yazı/Yankı- Makaleler Denemeler. Ve son olarak Tarık Hoca’nın Sunak isminde şiir kitabı çıktı.
“Sunak” isimli şiir kitabının tanıtım yazısından. “Şiir, ipeğin zulümle karartıldığı bir çağda isyanlı bir çığlıktır. Para mal para anlayışı kendi sömürü düzenini kurarken şair boş durmayacaktır. Aşkın, özgürlüğün, umudun ve adaletin yetkili kılındığı insancıl bir düzenin savunuculuğunu yapacaktır. Farkındalığın açtığı bu yolda şair yalnız değildir çünkü dil onun uhdesindedir ve bütün şairler kardeştir. Acıyı bal eylemek adına çıktığımız bu yolda bıkmadan usanmadan yazdığımız her mısra yolumuzu aydınlatmak adına kutlu olsun.”