Sokakta biriyle bir süre konuştuktan sonra, "Bu eğitimi veya tecrübeyi nerede edindin?" diye sorduğunuzda, genellikle şöyle bir cevap duyarsınız: "Ben hayat okulu mezunuyum." Oysa kişinin gerçek anlamda eğitimle bir ilişkisi yoktur. Bu, sadece boş bir övünme çabasıdır.
Şimdi kendimize soralım: Bu çağda okullarımız hayatla ne kadar iç içe? Eğer toplumun denge mekanizmasında bir sorun varsa, okulların eksiği nedir? Burada hiçbir kurumu suçlamak niyetinde değiliz. Aksine, hayatla daha bütünleşen bir öğrenme ortamı inşa etmeliyiz.
Okul, her anlamda herkesin üzerine düşünmesi gereken bir kurum olmalı. Okul, bir kazanç kapısı olmaktan çıkmalı ve temel amacı eğitim-öğretim olmalıdır. Sağlıklı bir eğitim sonucunda yetişen bireyler ise devletine, milletine, ailesine ve kendisine maddi ve manevi anlamda kazanç kapısı olabilir.
Ne yazık ki, günümüzde maddi zorluklar içinde geçinenler için eğitim hayatı zorlu bir sınava dönüşürken, maddi endişeleri olmayanlar için okul alışverişi bir sorun teşkil etmez. Ben okulda okuduğum yıllarda tek tip okul elbisesi veya önlük vardı. Bu durum biraz da olsa sınıf farkını azaltırdı. Günümüzde tek tip kıyafet uygulamasına geçilip geçilmediği tartışmalı olsa da, asıl önemli olan, eğitimin her öğrenciye eşit imkânlar sunmasıdır.
Aslında asıl düşünmemiz gereken şey, 'okul' kavramının sadece öğrenciler için değil, öğretmenler, veliler ve en önemlisi de yetkililer için de ne kadar önemli bir kurum olduğudur. Toplumun her kademesindeki kurumlar sahiplenilmediği sürece, şu anki düzensizlik devam edecektir. Eğitimsizliğin getirdiği ahlaksızlığı hissetmeye ve yaşamaya devam ederiz.
Örneğin, bu durumu esnafların veya trafikteki vatandaşların davranışlarında görebiliyoruz. Acaba bu insanlar, gelişmeyi yalnızca ceplerini dolduran maddi kazançlardan mı ibaret sanıyorlar? Eskiden esnaf ile alakalı teşkilatların oluşturduğu sistem bugün de uygulansaydı, pabucu dama atılmayan esnaf kalır mıydı? Kimse kusura bakmasın ama akıllı araçlara sahip olmamıza rağmen trafikteki düzenimiz, normal bir yolda yürüyen hayvanlarınkinden bile daha karmaşık ve kuralsız. Bu düzensizliğin acısını en derinden, kurallara uymayan ve birey olma bilincinden uzak insanların canlarına kıydığı kişilerin aileleri yaşar.
Okul için çok şey yazılabilir. Okul, öğretmenler için de bir kamptır; çünkü burada sadece öğretmez, aynı zamanda sürekli öğrenirler. Eğer bugün ülke gelişiminde ahlaki bir çöküş hissediliyorsa, bunun en önemli sebeplerinden biri de memurların yaşadığı maaş ve geçim sıkıntılarıdır. Bu ekonomik sıkıntılar, sadece maddi değil, manevi anlamda da bir boşluk yaratır. Devlet, memurların maddi refahını sağladığı takdirde, ülkemiz iş ve üretim bağlamında daha çalışkan bir ülke haline gelecektir.
Yazdıklarımız tamamen vatan sevgisinden kaynaklanmaktadır. Düşünüyor, dert ediniyor ve yazmaya devam ediyoruz. Sözümüzü Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Memleket İsterim' şiirinin bir kısmıyla bitirelim.
“Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.”