Selim Şengül

Benim Elaziz'im Bir Sosyoloji Masalı Üzerine

Selim Şengül

İnsan; kendini, çevresini ve tarihini merak edip keşfetmek ister. Bu vesileyle ben de bu keşif yolculuğumun bir ayağı olan doğup büyüdüğüm şehrimin tarihini, kültürünü öğrenmek için canla başla şehrime ait yazılan kitapları okumaktan çekinmem. Elâzığ'ın tarihine, kültürüne ışık tutan birçok kitap vardır kuşkusuz. Bunların başında İshak Sunguroğlu’nun "Harput Yollarında" adlı eseri ve Manas Yayıncılık kapsamında çıkan kitaplar gelir. Arayanlar, merak edenler olursa daha fazlasını internetten aratabilirler.
Elazığ ve çevresinde var olan dergicilik yayınları dışında, Elazığlı yazarlarımızdan, şehrine karşı bir hasret giderme çabasıyla olsa gerek; anı, hatıra ve biyografi türünde kitaplar da mevcuttur. Bunlardan biri, Ergün Yıldırım’ın yazmış olduğu “Benim Elaziz’im: Bir Sosyoloji Masalı” adındaki bir hatıra kitabı. Kitap, yazarımızın Elâzığ özlemi, geçmişin yanında hatıralarını daha da canlı kılan değerli insanların hayatlarına da kısaca değinmesiyle az da olsa kitabı biyografi türüne yaklaştırabilir. Hatıraların bazı bölümler hâlinde, deneme uzunluğunda aktarılması kitabı deneme kitabı da yapabilir.
Yazar, kitabın son bölümü olan "Ziyaret" yazısında kitabını şöyle bitiriyor: "Sonraki yıllarda siyah-beyaz televizyon çıkıp filmleri evde seyrettiğimiz zamanlarda babaannem, 'Bunlar bizi görüyor,' der, ağzını kapatırdı. Biz ne kadar anlatsak da o, ölünceye kadar böyle devam etti." Teknolojinin son elli yıllık gelişimiyle beraber kitapta sosyoloji bazlı değişimleri aktaran Ergün Yıldırım'ın babaannesine baktığımız da, zaman onu hiç de haksız çıkarmamış; şimdiyi anlatmaya bile gerek yok. Artık siz düşünün; Anadolu kadınının irfanı mı, yoksa yabancı nesneye güvenmemek mi?
Yazar, kitabın bir diğer bölümü olan "Meczup, Deli, Kabadayı" bölümünde ise "Sosyolog Foucault, bu şehri incelemeliydi." temennisinde hiç de haksız sayılmaz. Çünkü kısa zaman öncesinde okuduğum, Necati Kanter’e ait olan ve Manas Yayıncılık aracılığıyla çıkmış "Bizim Şehrin Divaneleri"ni okurken zaman zaman akla hayale sığmayan hareketler, deli ve velilik arasında gidip gelen zatlar ile karşılaştım. Bunlardan bazıları Deli Mısto, Fehmi Baba, Rüviyeti Baba ve Mehdi Metin’dir. Daha birçok zat mevcuttur. Bu yazı vesilesiyle Deli Mısto’nun, Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi ile olan hikâyesini arayıp okumanızı siz okuyuculardan isterim.
Yıllar önce, Elâzığ Akıl Hastanesi'nde yatan bir akıl hastasının Allah'a yazdığı mektup, 'akıllıyım' diyenlere ibret veren bir yalvarıştı. Elazığ Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’nde tedavi gören ve 1965 yılında vefat eden bir 'deli'nin (!) Allah'a yazdığı bu mektup, çok uzun olmakla birlikte, içinde insanlığa ders verecek birçok hikmet de gizli olsa gerek. Mektupta dikkatimi çeken bir kısmı size burada aktarmak istiyorum: “Ben, gam (dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında padişah yapılmışım...!”
Yazarı etkilemiş olmasından ve kitabın en iyi yazılarından olan yazısında ise burada Şeyh Sadi Baba'ya ait olan ve kitapta da aktarılan bir şiiri aktarmak istiyorum.
İslam'a Baktıkça
İslam'a baktıkça ta içim sızlar, Ciğerim yanar, yüreğim kan ağlar. Ben, hâli düşünür, maziyi anar, Gözüm yaşı akar, yakar gezerim.
Erkekler çekilip gitti dünyadan, Recûliyet vasfı kayıp insandan. Nâmert adamlara kalmış bu meydan, Şâh-ı Merdân arar, gözler gezerim.
Ya Rab, acep güler mi sızlayanlar? Öz yurdunda boy bey olmuş paryalar. Asr-ı Saadet âşıkı bekleyenler, O günleri gözler, bekler gezerim.
Yok, imdat edecek bu hâlimize; Hamiyet kalmamış zengin âlimde. Şeyhleri şöhrette, halkı gaflette, Hazenî dert yakar, yanar gezerim.
Sonuç olarak kitaba baktığımızda eleştirel bir yazı yazılmak istenilseydi mutlaka yazılabilirdi; ancak burada niyetimiz eleştirmek değil, yazarın bir eserini burada sunmaktır. Tıpkı çocukluğumuzdaki uzun kış gecelerinin bize verdiği hazzı, mutluluğu aktarmak gibi olsun, diyelim. Çünkü o zamanlar artık geride kaldı ama o arayış, tıpkı bu kitaptaki gibi, hâlâ devam etmekte. Sosyolog olan Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Elâzığ’a ait derin bir izlenim sunmasa da kitapta bunun izlerini azar azar hissettirmiş. Hissettirmiş ve kendisi gibi bizi de sobanın önünde, ananemizden ve annemizden dinlediğimiz masalları hatırlatmıştır.
 

Yazarın Diğer Yazıları