Yol ve yolcu, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana anlam dünyamızın en temel ve kadim kavramları olmuştur. Varlığını salt fiziki bir deneyimden öteye taşımak, kendi özüne ve yaşadığı coğrafyaya bir değer katmak isteyen her bilinçli birey, kendini bu ebedi yolculuğun bir parçası olarak tanımlar. Anlam dünyasına bir eser, bir düşünce ya da bir adanmışlıkla katkı sunmak isteyenler, işte bu kavramlardan yola çıkarak dünyada kalıcı bir iz bırakma gayretine girerler.
Şahsımın da bu minvalde, mesleğimin sınırlarını aşan, hayatı derin bir anlam arayışı içinde kavrama çabasıyla yola çıktığımın farkında olarak yürüyorum. Bu edebî ve biyografik yolculuk, bana sayısız değerli insanla tanışma imkânı sunmuş, özellikle de Manas Yayınevi çatısı altında bir araya geldiğim kıymetli isimlerle bu deneyimimi zenginleştirme fırsatı vermiştir.
Amacım, sadece isimleri anmak değil; belirli bir zaman ve coğrafya sınırları içerisinde yaşamış, mücadele etmiş şahsiyetlerin hayatlarını kendi satırlarımla yeniden yaşatmak ve böylece onların ruhlarını günümüze taşımaktır. Bu kapsamda, geçmiş zaman dilimlerinde Ziya Tunçtekin, Nihat Oğuz, Doğan Sever, Tuncer Sönmez gibi pek çok kıymetli kişinin hayatını yazma gayretinde bulundum. Şimdilerde ise bu biyografik serüvenin odak noktasında, omuz omuza çalıştığı isimlerden biri olan Nihat Kazazoğlu'nun yaşam öyküsünü kaleme almak için derinlemesine bir çalışma yürütüyorum.
Bu çalışmalar sırasında sürekli olarak karşıma çıkan ve adını her daim saygıyla andığım bir zatın ismi vardı. Neyse ki, bu değerli şahsiyetin hayatı, Dr. M. Naci Onur hocamız tarafından titizlikle çalışılarak bizlere sunuldu. Manas Yayıncılık gayreti ve Naci Onur hocanın kapsamlı araştırması ile hayat bulan eser, okuyuculara ulaştı. Bahsettiğim bu isim, Harput ve Elazığ için ömrünü adamış, adeta bir medeniyet yolcusu olan Av. Fikret Memişoğlu'dur.
"Av. Fikret Memişoğlu: Hayatı, Şiirleri ve Hakkında Yazılanlar" adıyla yayımlanan bu eser, Fikret Memişoğlu'nun Harput ve Elazığ için verdiği entelektüel ve kültürel mücadeleyi gözler önüne sermektedir. O, sadece bir hukukçu değildi; mücadelesini daima sanatla, şiirle, yazıyla ve folklorla bağını koparmadan sürdürmüş, çok yönlü bir aydındı.
Memişoğlu'nun şiirlerine bakıldığında, okuyucunun zihninde hemen bir şair portresi canlanır. Onun dizelerindeki derinlik ve incelik, insana, Yahya Kemal'in estetiğini ya da Fuzûlî'nin lirizmini anımsatabilir. O, aynı zamanda folklor, tarih ve edebiyatın her bir konusunda uzmanmışçasına yetkin bir duruş sergiler. Edebiyat ve kültür dünyasına kazandırdığı, yazar kadrosunda Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu gibi devlerin yer aldığı Yeni Fırat dergileri de başlı başına bir şaheser niteliğindedir.
Ne yazık ki, sadece 53 yıllık ömrüne sığdırdığı bu eserler ve özellikler, her insanın gıpta ile bakacağı cinstendir. Bugün ondan bize miras kalanlar, başta eserleri olmak üzere, yetiştirdiği değerli öğrencileridir.
İşte bu vesileyle, bir öğrencisi olan Nihat Kazazoğlu'nun hayatını yazarken, aynı zamanda ustası Fikret Memişoğlu'na daha da yaklaşma imkânı bulmuş olacağız. Bu iki hayatın kesişim noktası, sadece biyografik bir ilişkiyi değil, aynı zamanda Harput kültürünün kuşaklar arası aktarımını ve sürekliliğini de temsil etmektedir. Kazazoğlu'nun yaşamı, Memişoğlu'nun mirasının bugüne nasıl ulaştığının en somut kanıtlarından biridir.
20 Temmuz 1968'te vefat eden Memişoğlu'nun mezarı, İmam Efendi'nin Türbesi'nin hemen yanındadır. Onun manevi varlığı, Harput'un kadim ruhuyla bütünleşmiştir. Bizler için bir görev addedilmesi gereken şey, onun Harput'a dair yazdığı şiirleri ve Nebiler Mesnevisi'ni okumak, anlamak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Bu çaba, Fikret Memişoğlu gibi "yolcuların" taşıdığı anlam meşalesini hiç söndürmeden ileriye götürme sorumluluğumuzdur.