
Ters Normal Metotlardan (!)
Rüveyda Sadak
Kocatepe Camii… Mimari yapısı oldukça ihtişamlı olan bu camii için bireysel konjonktürde bir marjinal proje görmek mümkün oldu, geçenlerde. Ve öyle bir projeydi ki bu, görülmeye değer bir sanat mı ve ya da sanal bir simülasyon mu çok da gerekli olmadığından, kısaca olayı anlatalım… Kocatepe’nin tercih edilme sebebine gelince, mimarisiyle ilgili birtakım vesaireler diyebilir miyiz, diyebiliriz. Bu olayın ne olabileceğine gelince… Bu ne bir sanat, ne bir toplumsala yönelik katkı ve ne de başka bir boyutta değerlendirmeye alınabilecek bir etik değer olabilir. Buna ancak dine dair saygı kavramının, rahatsız edici bir şekli denebilir. Dini değerlerin, dini mekânların böylesine basit kurgularla özgünlük formatı etiketinde, inisiyatif beklemesi kabul edilecek bir durum değil. Dinimiz, camii mekân ile manevi olarak bütün bir mekanizma içerisinde yer alıyor. Dini hassasiyetin göz ardı edildiği ve camii için bir tür oyun, film vesaire platform olarak kullanılma düşüncesinin bile tabiî ki sempati uyandırmayacağı doğrusunu, hatırlatmakta fayda görüyoruz. Dinimizin doğrularından bir kısa anekdotu paylaşalım: Kur’an-ı Kerim, okunur; Sünnet, yaşanır; Farz, dini zorunluluktur ve uygulanır. Bilinmeli ki… Dinin kavramıyla tutarlı oluşu, kabul edilmiş bir gerçek iken öte yanda bu gibi reklam şekillere ve dini öğretileri sözde öğretmek için bağımsız, tuhaf figürlerde resimlere gerçekten gerek yoktu. Burası bir film ya da reklam ortamı değil. Dinin sembol mekânı. Ve nasıl ve neye dayalı bir mantık diyerek devam edelim… Bu, ne sebepli bir hoşgörü talebi ve riayet beklentisi? Çünkü dinimiz, bu değil! Böyle bir şey değil! Başörtüsünün enteresan çadır figürü, tespihin ise çok katlı itici benzersizliğinin aksesuar olarak, amacın araçsalı görüntüsüyle; Mevlana’nın, ‘ne olursan ol, yine gel’ çağrısına ithafen bir görev mi edinilmiş oldu böylece! Bir namazgâh olan camii içerisinde, normal olan tek doğru, namaz değil mi? Oysaki yapılan değişik hareketlerle anlatılan gereksiz sebep neydi diyerek, din ile asla bağdaşmayan bu manzarayı görünce, bunun dini bir açıklamasının olamayacağını belirtmekte fayda görüyoruz. Görünen köy, kılavuza ne gerek, öyle değil mi? Dinin bütünleştirici etkisine dikkat çeken bu mevcut senaryonun bilmediği bir şey var ki dövmenin, dinen yasaklanmış olmasıyla bu görselde, oldukça bütünsel bir projeyi gerçekleştirilirken, dövmenin dindeki gerçekliğinden de bahsedilseymiş keşke. Böyle mi anlatılıyor, dini öğeler. Bu şekilde mi? Tabi bu çok boyutlu bir modern (!) anlayıştı, entel ve entelektüel ayırımını ayırt edebilmek gibi ince bir nezaket gerektiriyor. Sorun şu ki hep inisiyatif beklenenin din alanı oluşu ya da bir biçimde rencide edilmeye çalışılan konunun böylece dine yönelik bir tür hobiye dönüştürülmesi, neden sadece din kapsamlı bir olumsuzluğa teşvik ediyor.
Ve neden hep bir İslamofobi gündemini vesairelerle sıralamak? Amaç? Sebep? Hiçbiri.
Dini sembolize eden bir manevi mekânın, anlamını ifade etmek gibi önemli bu görevi yerine getirdikleri için teşekkür (!) mü etmeliydik ayrıca? Demonize (şeytanlaştırmak) bir usulün sempatik gösterilmeye çalışılması, gerçekten sempatik miydi? Çelişki de bir tarz (!) öyle değil mi?