
Deprem, Manipülasyona Karşı Dayanıklı Mı?
Rüveyda Sadak
Fay hattının deprem ile bütünleştiği toplumsal bir farkındalık oluşturdu. Bölgesel 6 Şubat depreminin hâlâ konuşulduğu konu, 23 Nisan 2025 İstanbul depremiyle canlı bir tekrar yaşadı. Geçmiş olsun, İstanbul. Depremin telaş, korku, tedirgin bir stres meydana getirdiği biliniyor. Zamanın süresi yönünden saniyeler içinde devam eden depremin meydana getirdiği telaş odaklı korku, tedirginliği ifade edebilmek için 6 Şubat bölgesel depremin gerçek bir panik hali oluşturduğunu, 24 Nisan İstanbul depreminde de korkuyla yüzleşen toplum açıklıyor. Hâlâ yıldönümünün hatırlandığı hafızaların silemediği 1999 İstanbul depremi, can kayıplarıyla kâbusa dönüşen bir takvimdi. 24 Nisan 2025 İstanbul depreminin kısmen rahatlatan yönünün, yıkıcı olmaması ve yıkıntılar arasında göçük enkazında kalan can kayıplarının olmayışıydı. Manipülasyonda şaşırtıcı örnekleriyle adeta bir tür kurumsallaşma, 11 il bölgesel Şubat depreminde görülmüştü. Depremlerden sonra açılan ilanlarda sektörel bir fırsatçılık söz konusu… 1999 İstanbul depreminin şiddetini yaşamış olan eski bir binanın aslında 35 bin olan kira bedelinin, 2025 İstanbul depremiyle kira fiyatındaki 30 bin gibi fahiş fiyat artış talebiyle maalesef ifade edilmesi, gerçekleşemeyecek olan bir beklentiydi. Toplum için sağlam yapılar konjonktüründe TOKİ yönlü kentsel dönüşüm uygulaması, depremden sonra yaşanan stres temelli tedirginliği minimum seviyeye indiriyor. Mevcut süreç itibariyle deprem gündemi bir güvenlik konusu... Deprem konusundaki öncelik, depreme uygun şartlarda yapılan bina, konut ve yüzeyin sağlamlığı ile sağlanan güvenilirlik olmalı. Dolayısıyla deprem anında düşünülen, bulunulan konutun çürük yapısı değil gerçekten insanların yaşayabileceği güvenilir bir gerekçe sunmasıdır. Depreme dayanıklı binalar yapılarak olası bir deprem öncesinde sağlanan bu güvenilir alt yapı, hazırlanan yapılarla can kaybını önlemiş olacaktır. 6 Şubat depreminde şehirlerin toprak yığınını andırdığı bölgesel deprem ile yapıların sağlamlığı konusunun yanı sıra deprem konusunun manipüle edilerek toplumdaki endişe, stres ve korkuyu artıran birtakım olumsuzluklar da maalesef mevcuttu. İletişimin sosyal medya aracılığıyla gerçek olmayan yanlış varsayımlara dayandırıldığı toplumsal telaşa ortam sağlanmıştı. Depremin gerçekleşebilecek tekrarını, saatiyle bilgi gerekçesi olmadan belirtip toplumsal telaşı körükleyen sürecin günlük sosyal medyada teyidi olmuştu.