Belki erken belki de tam zamanıdır…
Bunu çok da uzun olmayan bir süre içerisinde netleştireceğimizi varsayarak Türkiye’de ve Elazığ’da bugünlerde yaşanan her durumun, her sorunun seçimlerle bağdaştırıldığını rahatlıkla görebiliyorum.
Henüz siyaset makamı bunu kesinleştirmese de vatandaş yavaşça seçim atmosferine girmeye, tercihlerini şekillendirmeye başladı bile.
Oldukça dinamik bir ülke olduğumuz gerçeğiyle ve verilen kararların son anda bile tam tersine değişebileceği doğrusuyla daha en başında ve son kez yapılacak ilk seçime yönelik düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum ve uyarıyorum.
Yapılacak seçimlerin belirleyici konuları bu kez belli ideolojilerden çok hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, işsizlik, adam kayırma, adaletsizlik gibi başlıklar altında şekilleniyor. En kemik seçmen bile artık gündeminin başına bu maddeleri almış durumda.
Ülkedeki genel sıkıntıları, şehrin mikro sıkıntılarıyla birlikte yaşayan Elazığ’da ise alışılagelmişin dışında bir seçim yaşanacağını düşünüyorum.
Özellikle Cumhur İttifakı’nın üzerinde çalıştığı ve yakın bir tarihte kamuoyuyla paylaşılacak olan seçim barajı ve sistemi üzerinde yapılacak değişiklikler, bugüne kadar erkenden hazırlık yapanların planlarında ciddi değişiklikler yapmasını gerektirecek. Özellikle daraltılmış bölge konusuyla birlikte, Cumhur İttifakı’nın oy oranının düşeceğini kesin olarak varsaydığı Elazığ gibi illerde bugüne kadar konuştuğumuz konuları sil baştan konuşacağız diye düşünüyorum.
KAYSERİ, KONYA, TRABZON, ERZİNCAN, ELAZIĞ…
Önce genel bir değerlendirme yapalım sonra Elazığ’a geniş bir yer vereceğim.
2018 seçimlerinde, yüzde 52,54 ile Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmişti. Özellikle yeni sistem ile ilk kez tanışan seçmenin, o süreden bugüne ciddi bir tecrübe kazandığını ve yeni sistemin getirisi ve götürülerini kendi içinde tartıp biçecek geniş bir zamana sahip olduğunu düşünüyorum.
Yüzde 50’yi yakalamanın esas hedef olduğu bir seçimde; her seçmenin, her kitlenin, şehrin, bölgenin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yoktur zaten.
Ancak bunu bilmenizde çok büyük bir fayda olacaktır ki Cumhur İttifakı’nın 2019 yerel seçimlerinde kaybettiği yerlerde yeni bir kazanım elde etmesi, bu konjonktürde mümkün olmayacaktır diye düşünüyorum. O halde bu seçim orta sahada çetin bir mücadelenin geçeceği ve Türkiye’nin doğusundan yapılacak atakların, galibiyeti getireceği bir seçim olacak. Batıda büyük bir kazanım elde eden ve bunu koruyacağını gözlemlediğim Millet İttifakı’nın özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu İle Güneydoğu Anadolu bölgelerinden alacağı oylar Cumhur İttifakı’nı büyük bir sıkıntıya sokacak, ilk turda olmasa da ikinci turda bütün dengeleri değiştirecektir.
Kısacası Cem Küçük’ün de söylediği gibi Kayseri’yi, Konya’yı, Trabzon’u, ekleyelim Rize’yi, Erzincan’ı, Elazığ’ı ikna eden seçimi kazanmış olacak.
Uyarıyı tam da burada yapıyorum Cumhur İttifakı’na, bu bölgelerde nasıl hatalar yapıldığını, özellikle doğuya gidildikçe sorunların paspas altına nasıl süpürüldüğünü, göz göre göre bu bölgelerin Millet İttifakı’na altın tepside nasıl sunulduğunu Elazığ örneği üzerinden anlatacağım.
ELAZIĞ…
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, vatansever, devletçi, son kale olarak tasvir edilen, siyasi kültürü Türkiye’de en gelişmiş şehirlerden olan, birçok önemli bürokrat, siyasetçi bilim insanı yetiştirmiş eşsiz şehir…
Ancak 24 Ocak tarihinden sonra bir milat yaşamış, Gürsel Erol ile birlikte siyasette farklı bir rotaya evirilmiş, yaraları sarılsın diye milyarlarca lira kaynak gönderilmiş, vatandaşın kendini siyasete tam olarak ifade edemediği bir hale bürünmüş yaralı şehir..
Bakın ne demiştik: ‘Hizmetti Hezimet Oldu!’
Biz bunu söylerken herhangi bir art niyetten, ne olursa olsun eleştirelim mantığından, vuralım da kazanalım gibi aşağılık bir düşünceden değil, yapılan yanlışları gözler önüne sermek ve çözüm bulmak için söylemiştik.
O gün bunu anlamayanlar hâlâ anlamamakta ısrarcı. Ve bizim ne demek istediğimizi ancak seçimi kaybettikten sonra başlarını iki ellerinin arasına alarak düşünüp anlamakta ısrarcı.
Aktarılan milyarlarca lira kaynağın, siyasi kabiliyetsizlik, bürokratik hata ve liyakatsizlik, şehrin sesine kulak tıkama ve iki üç tane yalakanın hoş sözleriyle bahtiyar olma gibi nedenlerden dolayı büyük bir memnuniyetsizliğe dönüştüğünü hepimiz gördük.
Burada sadece yerel aktörleri suçlayıp geçmeyeceğim. Durumun bu hale gelmesinde, depremin ilk anlarında burada olan en üst düzey yetkililerin dediğim dedik anlayışıyla yapılacak her şeyi bu şehre dayatmaları ve bu durumun karşısında durmayarak geri çekilenlerin konuya eklemlenmeleri etkili olmuştur.
Bugün hala sokağa çıktığımızda tamamlanamayan yıkımlarla düğümlenmiş trafiğin, ihale şaibelerinin, teslim edilemeyen evlerin, yarısı harabeye döndürülmüş konteyner kentlerin, yapayalnız ve çaresiz kalmış deprem mağdurlarının enstanteneleri çarpıyorsa yüzümüze işte bu da yukarıda anlattığım hatalara en somut örneklerdir.
Hata yapanı ve başarısızlıkta ısrarcı olanları görevden almama, gerçek seslere kulak tıkama, arkana aldığın medya ordusuyla her şeyi genele güzel gösterme, liyakatsizliğe pirim, hukuk tanımamazlığa müsamaha, adam kayırmaya zemin oluşturma, bizim burada yapayalnız boğuştuğumuz konuların genel duruma en güzel örneğidir, anlamak isteyene.
YEREL AKTÖRLERE UYARI: HALA DÜZELTEBİLİRSİNİZ
Sorunu ve hatayı kabullenmek erdemdir. Düzeltmeye Elazığ’dan başlayabilirsiniz ve yapılan bu kadar hataya rağmen tüm algıyı değiştirebilirsiniz. Ne mi yapacaksınız, gelin bir çayımı için anlatayım, hem yaşamış, hem görmüş, hem dinlemiş birisi olarak..