Mustafa Uç

Fotoğraf ve 3 altın kural

Mustafa Uç

Diyafram, Enstantane ve ISO

Şimdi sizlere fotoğrafçılığın temelini oluşturan ve bir önceki köşe yazımda da kısaca belirttiğim üç önemli şeyi anlatacağım. Bunlar öyle şeyler ki, aslında her fotoğrafçının mutfağında bulunur: Diyafram, Enstantane ve ISO. Bu üçlü, bir fotoğrafın nasıl görüneceğini doğrudan etkiler. Işıkla oynamak, netliği ayarlamak, hareketi dondurmak ya da bulanıklaştırmak… Hepsi bunlarla mümkün. Hadi gelin, sırayla hem konuşalım hemde pratik yapalım.

Diyafram – Göz Bebeğimiz

Diyaframı en basit ven en kolay şekilde şöyle anlatayım: Objektifin içindeki bir açıklık. Tıpkı göz bebeğimiz gibi. Ortam karanlıksa göz bebeğimiz büyür ya, işte diyafram da aynısını yapıyor. Işığın içeri ne kadar gireceğini o belirler.

Örnek olarak diyaframı çok açarsanız (f/1.8 gibi), sensöre bol ışık girer. Bu da özellikle arka planın güzelce flulaşmasını sağlar. Portre çekerken mesela, yüz net, arka taraf yumuşacık olur.

Ama diyaframı kısarsanız (f/11, f/16 gibi), hem ön plan hem arka plan net çıkar.

Manzara fotoğraflarında bu daha çok işe yarar.

Kısacası, diyaframla ışığı ve alan derinliğini kontrol ediyorsunuz.

Enstantane – Zamanla Oynuyoruz

Şimdi geçelim enstantaneye. Bu da fotoğraf makinesinin perdesinin ne kadar süreyle açık kalacağını belirler. Başka bir deyişle, sensör ışığı ne kadar süre görecek?

Hızlı bir enstantane (örneğin 1/1000), hareketi dondurur. Uçan kuş, zıplayan çocuk, yada koşan biri… Hepsi net çıkar.

Yavaş bir enstantane (mesela 1 saniye), hareketi akıtır. Mesela bir şelale çekiyorsunuz, su ipeksi bir hale gelir. Ama dikkat! El titrememeli, yoksa fotoğraf bulanık olur. Bu durumda Tripod şart.

Yani enstantane, zamanı nasıl yakaladığımızla ilgili.

ISO – Işığa Karşı Duyarlılık

Ve geldik ISO'ya. ISO, sensörün ışığa olan hassasiyetini ayarlar. Ortam karanlıksa ve diyaframı da fazla açamıyorsanız, ISO’yu yükselterek ışık açığını kapatabiliyorsunuz.

Düşük ISO (100–200 gibi), temiz ve net görüntü verir ama çok çok ışık ister.

Yüksek ISO (1600, 3200 gibi), loş ortamlarda işe yarar ama fotoğraf biraz kumlanır, yani grenli olur.

Burada mesele, ne kadar ışıkla çalıştığınız ve neyi feda etmek istediğinizle ilgili. Yüksek ISO yerine Işık her zaman etkili olur.

Peki, Bunlar Ne İşe Yarar?

İşte bu üç ayarı doğru şekilde dengelerseniz, hem ışığı doğru kullanmış olursunuz hem de fotoğrafın karakterini kendiniz belirlersiniz. Diyelim ki ışık az… O zaman diyaframı açarsınız, enstantaneyi biraz yavaşlatırsınız ya da ISO’yu yükseltirsiniz. Ama hangisini ne kadar yapacağınız, fotoğraftan ne beklediğinize bağlı.

Son olarak kıymetli okurlar ve fotoğraf severler:

Fotoğraf çekmek, aslında bu üç ayarla dans etmek gibi. Diyaframla alan derinliğini oynarsınız, enstantaneyle zamanı dondurur ya da akıtırsınız, ISO’yla ışık hassasiyetinizi ayarlarsınız. Bunları öğrendikten sonra gerisi zevk ve pratik meselesi.

Fotoğraf çekmek sadece “deklanşöre basmak” değildir. O bir bakışı, bir hissi, bir anı durdurmaktır. Ve bunu doğru yapmak için diyafram, enstantane ve ISO’yu dost bilmek gerekir. Bu yolda ilerliyorsanız kesinlikle dost kalmanızı öneririm.

Hepsini iyi tanıyın, bol bol çekim yapın, hatalarınızdan öğrenin. Çünkü ışığı anlamaya başladığınızda, aslında kendinizi de anlamaya başlarsınız.

İşte olay bu kadar basit, ama her karede ayrı bir dünya olduğunu unutmayın.

Sevgiyle kalın..

Yazarın Diğer Yazıları