Mustafa Demirbağ

Kalem Kırıldı

Mustafa Demirbağ

“Kalem kırıldı” diye yazarak başladım bir anda. Neden “kalemim kırıldı” değil de “kalem kırıldı”? Kimin kalemidir kırılan? Bunu bana dedirten şey nedir? Dil sürçmesi mi acaba? Mecazi manada bir kırılmamı bu? Kendi kendime, deli olmasa da, bir sürü sorulaaaar sorular. Bu konu nereye gidecek hiç bilmiyorum. Bildiğim bir gerçek var. O da şu ki; nereye giderse gitsin yazıyorum işte. Ama kalem kırıldı. Bu fikir zihnime düştü bir kere.

Kalem kırıldı, çünkü öfke, hoşgörüye galip geldi. Kalem kırıldı, çünkü riyakârlık dürüstlüğe galip geldi. Kalem kırıldı, çünkü kalem kâğıda küstü. Beyaz kâğıt üzerine yazılanları kirlilik sayanlara küstü. Kendi gibi düşünmediği için ona şerhler, hicivler yazacaklarına nefret kusanlara küstü. Ne yazarsanız yazın bir kıymeti yok. Okuyan yok çünkü. Yazılmak için tükettiği ömrüne küstü.

Madem okuyan yok, meydan tam manası ile boş iken bari ciğerimi serinleteyim dedim. Kalem kırıldı evet. Ama kırılan bu kalem bir fırsat da olabilir. Diğer yarısının ucunu da açarsak iki kalem olur çünkü. Züğürt tesellisi dedikleri de tam olarak bu olsa gerek. Bir tamın kıymetini bilmeyen iki yarımı ne yapsın. Bir tam elinde iken yarım ile yetinip diğer yarısını ihsan edenler kaldıysa onlara da selam olsun.

Şimdi yarım kalanımızın ucunu sivriltip, bakalım ne kadar keskin oluyor.

Fikri bir isyan halindeyim bugün. Yarım kalan kalemim de kırılmasın diye sözler düğümleniyor boğazımda. Bir linç dünyasında yaşıyoruz zira. Doğru söyleyenin 10., 11….. köy aradığı bir dünya. Bu durumda bir çelişki değil mi? Oysa doğrunun bir yerlere gitmek yerine, bir yerlere davet edilip coşkuyla karşılanması gerekmez mi?

Cömertlik dediğimiz zaman hep para, mal, mülk aklımıza geliyor. Çünkü temiz kalplerin kalemi kırıldı. Sözünde cömert olanların gönlü kırıldı. Oysa en ucuz, hatta beleş diyebileceğimiz tek şey sözlerimizde cömert olmak değil midir? Ne güzel söylemiş taaaa bin yıl evvel, Kaşgarlı Mahmud, “Kötü söz söyleyenin ağzını kibarlıkla kapatmak gerekir.” diye. Bugünlerde yaşasaydı, bu güzel vecizeyi der miydi? Muamma. Çünkü kibar ve nazik düşünce fidanlarının kalemi kırıldı. Yalanın çürüttüğü gövdeler, güzelliklere bent oldu.

“Olumsuz tohumların ekilişine seyirci kalanlar ya da farkına varmayanlar, dikenleri gördükleri zaman dehşete kapılırlar.” diyor Kemal Ural. Dehşeti göreli uzun zaman oldu. O kadar uzun zaman oldu ki artık idrak edemez olduk. Hayatımızın bir parçası ve yaşamın olağan akışı gibi fark etmeden yaşayıp gidiyoruz. Mankurtlaştırıldık. Dikenleri sevdiklerimize ihsan saymaya başladık. Dikenli sözleri bal ile ikram eder olduk. Ama bal şekerliydi. O da temiz değildi. Balın tadını unuttuğumuz için sahteliğin farkına bile varamıyoruz artık.

Deve kuşunun görünmemek için başını kuma gömdüğü herkesin malumudur. Deve kuşunun idraki kendisine yetmediğindendir görünmez hissetmesi. Ancak ilginç olan insanoğlunun başını kuma gömüp kendini görünmez sanmasıdır. Tüm bedeninin ve organlarının birileri tarafından kırılmasına göz yummak, sessiz kalmaktır. Faili, gönüllü olarak görmemeyi seçip, maktul olarak mutlu olabileceğine inanmaktır. Dikenleri görmemek tercih edilmiş bir hal olmamalıdır.

Basit bir metaforla ifade etmek belki de en doğrusu. Yalan çıplaktı ama gören gözleri üzerinde taşıyan başlar kuma gömülüydü. Bunu anlayabilmek için başını kumdan çıkarıp bakan bir kişinin seslenmesi mi gerekir illa ki? O da yeterli olur mu bilemedim şimdi. 12. köye doğru yol almayı göze almak da her babayiğidin harcı değil. Kalemi kırılıverir hemen. Riyakârlar yerine, kendi aklımıza hizmet etmek için de cesur olmamız gerekir.

Yeni tohumlar ekme zamanının geldiğinin farkında bile değiliz. Önümüze bent olan çürük gövdelerden zarif kalemler çıkması hayalcilik değil de başka nedir. Bir kalem kırılacaksa, bu kalem, çürük ağaçtan yapılan kalem olmalıdır. İçi çürümüş olan murdardır. Murdar olan kalemler ancak öfke kusarlar.

Hoşgörü kalemi zarif yapar, dürüstlük kalemi sağlam yapar, yalan kalemi kirletir, kirli zihinler bizleri çürütür. Bedenimiz tüm uzuvlarıyla bize emanet edilen dosdoğru bir kalemdir. Kalemimize sahip çıkalım.

Yorumlar 2
SM 07 Haziran 2023 00:28

Edebi değeri yüksek,muhtevası derin bir yazı olmuş.Ellerinize sağlık

Ziyattin Demirkol 06 Haziran 2023 12:49

Çok doğru bir konuya değinmişsiniz Sayın DEMİRBAĞ. iki ucu açık kalemle okudum. yoksulluktan onu da bulamazdım. o kalemleri gören kağıt yatar uzanır keyfine bakardı. Şimdi son teknoloji ürünü kalemlere kağıt isyan ediyor "beni gıdıklama" diye. Kötü sözler bal ile ikram edildi diyorsunuz hayır bence "Anzer" balı ile ikram edildi. Dürüstler cezalandırıldı. Neyse çok şey konuşacağım ama iki ucu açık kalem bulanmıyorum. Bir Karakoçanlı olarak sizlere ve tüm Elazığ'a selam olsun.

Yazarın Diğer Yazıları