Mustafa Demirbağ

İnsan sadece bilmediğinin cahili midir?

Mustafa Demirbağ

“İnsan bilmediğinin cahilidir” derler ya, böyle demek uygun mudur? Bilemedim doğrusu. Bu aralar bu konuyu kafaya takmış durumdayım. Bence insan bilmediğinin farkında ise niye cahil olsun. En fazla bilgisiz denmelidir. Belki, öğrenmek için bir çaba sarf eder. Ümitvar olmak lazım. Bilmediğinin bilincinde olup da bilmişlik yaparak kim ya da ne olduğunun farkında değilse ona cahil demek ise bence bayağı bir lütuf olur.

Birde yanlış bilgilendirilmiş insanların cahilliği vardır. Bunların cahilliği ise benim bile içinden çıkamayacağım, karmaşık bir döngüye sahiptir. Bunu “nasıl ifade edebilirim” diye uzunca bir duraksamadan sonra kendi kendime dertlendim ve İlmin Kapısı Hz. Ali’nin basit ama vurucu bir sözü olan “Cehaletten büyük dert olmaz.” lafzı aklıma geldi. Sonra acı bir gerçekle daha yüzleşmek zorunda kaldım. Cehalet bir dert ise onu bertaraf etmek isteyen dertliler gerçekten var mıydı? Elbette vardır. Ancak çok azınlıkta kalmış bir guruptur bu dertliler ve gariplerimin hepsi gerçek manada dert sahibi edilmişlerdir. Konuşturulmayarak, susturularak, görmezden gelinerek, karalanarak, yalnızlaştırılarak vs. vs. Ne büyük tezattır cahiller tarafından bertaraf edilmek. Ne büyük tezattır derdi ile dertlendiklerinizce dert sahibi edilmek. Şimdi karmaşık bir döngü derken ne kastetmeye çalıştığım daha iyi anlaşılmıştır.

Bir önceki paragrafın başına dönecek olursam: Bilgi verme erki elinde olan bir cahilin yaydığı cehalet, kanserli bir hücre gibidir. Sinsice yayılır ve tüm sistemi ele geçirir. En sonunda kendisi ile birlikte acı bir ölüme neden olur. Nasıl bir cehaletse kendini de öldürdüğünün farkında bile değildir. Ne kadar erken teşhis konursa konsun, ne kadar tedavi edilirse edilsin o habis hücre hep oradadır ve kendi vaktinin gelmesini bekler. Hep dendiği gibi ya kanserli bölgeyi kesip atacaksın ya da oluşmadan tedbirini alacaksın. Şu anda toplumuzda oluşan cehalet uru için önceden tedbir alma faslı çoktan kapanmıştır. Diğer tercihi uygulayacak yetenekli cerrahları beklemekten, bulmaktan başka çaremiz yok gibi görünüyor.

Birde “bildiğinin cahili” olanlar vardır. Bu nasıl oluyor? Dediğinizi duyar gibiyim. Valla çok güzel oluyor. Çok güzel oluyor derken, yani icrayı çok güzel yapıyorlar ama sonuçları elbette pek güzel olmuyor. Çok basit bir iki örnek vereyim. Bir mühendis düşünün bina yapımı ile ilgili en derin bilgilere vakıf. Ancak toplumun ihtiyaçlarının ne olduğunu bilmiyor ise sizce tasarladığı bina ne kadar kullanışlı olabilir. Bir eğitim bilimci düşünün Dünya üzerinde yazılmış bütün “sınıf yönetimi” kitaplarında ne yazdığını biliyor. Bunların analizini yapmış ve Ülkemize göre bir model geliştirme görevi almış olsun. Ancak bir saat bile sınıfta ders işlememişse (yükseköğretim hariç), sınıftaki bireysel farklılıkları, eğitim kademeleri arasındaki farklılıkları, Ülkenin doğusu-batısı, kuzeyi-güneyi arasındaki kültürel farklılıkları bilmiyorsa, bulduğunu sandığı çözümler sizce bir anlam ifade eder mi? Bu verdiğim son örnek sizlere de çok tanıdık gelmedi mi? Yabancı düşünürlerden çok bizden olanlara yer vermeyi daha çok severim. Ama sürekli olarak yabancı doktrinlerle tasarımlanmaya çalışıldığımız için ve buraya da çok uyacağı için, şu sözü eklemek istedim; “Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur.(Goethe)”

Şimdi de bizden biri; yukarıda belirttiğim dertlenenler vardı ya hah onlardan biri işte, diyor ki; “İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa, İmha için de o kadar cehalet kâfidir.” Ne güzel söylemiş değil mi Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK? Lakin bu haklı ifade beni daha çok dertlendirdi. Maalesef cehalet toplumda devasa boyutlara ulaştığı için bu kadar ilim üretmek çok fazla emek ister. Çokça zaman ister. Emek verecekler buna zaman ayıracaklar elbet çıkacaktır. Eğer, dertliler koğuşuna hapsedilmezlerse.

Birde toplumsal davranışlarımız, değerlerimiz, değer yargılarımız vardır. Buradaki cehaletin ise okumuşlukla hiçbir ilgisi yoktur. Okumuşluk kelimesini özellikle seçtim çünkü eğitilmişlik ile okumuşluk arasında büyük fark vardır. Annemin çok güzel bir lafı vardır: “Oğlum asalet aileden gelir.”

der her zaman. Annemin okuma yazması yok. Yani ümmidir. Evet, kimilerine göre bilgi bakımından cahil denebilir. Ama davranışsal ve düşünsel alt yapı bakımından eğitilmiş olmasaydı bu ayrımı yapamazdı. Kimse kusura bakmasın ama bu öğretilemez, çünkü gerçekten birçok davranışımız yetiştiğimiz ortama bağlıdır. Bu ortamın özelinde ise aile, en kıymetli okuldur. Çünkü eğitilme eylemi oradan başlıyor.

Hepimizin bildiği bir Mevlana değişiyle yazımızı sonlandıralım. “ Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.” demiş ya Hz. Mevlana; bir zümre var ki bu vasfın ikisini de bünyesinde barındırır. O zümre cahillerdir. Çünkü hem göründükleri gibidirler hem de oldukları gibi. Neresinden baksan cahil işte. Allah cahillerin bilgisinden korusun hepimizi.

Yazarın Diğer Yazıları