Ne kadar şanslı bir şehirde yaşadığımızı fark ettiniz mi?
Her şey kâğıt üzerinde mükemmel, açıklamalarda harika, tabelalarda kusursuz…
Bir tek sahada göremiyoruz o kadar.
Ama olsun, önemli olan niyet, değil mi?
Bu şehirde yönetim öyle üstün bir vizyona sahip ki, hizmet üretmek yerine hizmetin hikâyesini üretmeyi tercih ediyor. Gerçek belediyecilik yorucu iş; ama “mış gibi belediyecilik” hem kolay hem de reklamı daha parlak.
Sokaklar bozuk mu?
Merak etmeyin, açıklama hazır: “Planlamaya aldık.”
Aydınlatmalar çalışmıyor mu?
“Çalışmalar sürüyor.”
Sorular çoğalıyor mu?
“Gerekli değerlendirmeler yapılıyor.”
Ne mutlu bir şehirdeyiz ki, sorunların hepsi hep “değerlendirme” aşamasında.
Keşke değerlendirmeler kadar hizmetler de hızlı olsaydı.
Tabii yönetenlerimiz (!) de haklı… Koltuğun ağırlığını taşımak kolay mı?
Bir de üstüne eleştiri duymak zorunda kalacaklar, Allah korusun.
O yüzden en iyi yöntem: Duymamak, görmemek, hatta mümkünse unutmak.
Zaten şehir unutur diye düşünüyorlar ya…
İşte tam burada ironinin zirvesi yaşanıyor.
İhale süreçleri karışık mı?
Aman canım, detaylar yorar.
Sosyal projeler ortada yok mu?
Gereksiz şeyler; önemli olan fotoğraf verilebilmesi.
Şeffaflık bekleyenler mi?
Ne kadar da romantikler…
Bunca ustaca “mış gibi yapma” kabiliyeti varken, hizmet kime lazım?
Ama küçük bir sorun var:
Bu şehrin insanı aptal değil.
Reklamı yapılmış bir hizmetin aslını görmediği anda gülümser…
İşte o gülümseme var ya, işte o en ağır tokattır.
Bugün bir isim konuşmuyoruz.
Zaten isimler unutulur, koltuklar değişir, tabelalar sökülür.
Ama zihniyetler hep kendini belli eder.
Ve bu şehir, kendisine masal anlatanları çok iyi tanır. Bu arada bir kaç belge de herkeste bulunur meraklanmayın zamanı gelince!
Hülasa, masal biter; gerçek kalır ve gerçek, kimse “muş gibi” yapacak kadar güçlü değildir velhasılıkelam…