Bu ülkede artık bilgiye ulaşmak zor değil; doğru bilgiye ulaşmak neredeyse imkânsız. Herkes konuşuyor, herkes biliyor, herkes “kesin” konuşuyor. Ama ortada hakikat yok. Çünkü hakikat, bu gürültüde barınamıyor.
Bir söylenti atılıyor ortaya, dakikalar içinde manşet oluyor. Kaynağı sorulmuyor, amacı araştırılmıyor. Doğru mu diye düşünen az, paylaşan çok. Çünkü bu çağda düşünmek değil, taraf olmak makbul.
Sosyal medya bir haber mecrası değil, bir linç alanına dönüştü. Gerçekler süzülmüyor, eziliyor. Yalan, doğruyu solluyor; çünkü yalan bağırıyor, gerçek ise kanıt istiyor. Kanıt da sabır ister. Sabır ise artık kimsenin tahammül edemediği bir şey.
Bu tablo sadece ekranların, telefonların suçu değil. Susarak onaylayanların, sorgulamadan alkışlayanların da payı var. Yanlışın bu kadar rahat dolaşabildiği bir yerde, sessizlik masumiyet değildir.
Basın konuşmalı, ama bağırarak değil. Siyaset konuşmalı, ama korkutarak değil. Kanaat önderleri konuşmalı, ama işine geldiği kadar değil. Aksi hâlde söylenen her söz, hakikati biraz daha gömer.
Hülasa, bugün en tehlikeli olan şey cehalet değil; bilerek yaratılan karmaşadır. Gürültü ne kadar yükselirse yükselsin, hakikat er ya da geç ortaya çıkar. Ama o ana kadar kaybedilen güvenin hesabını kim verecek? Velhasılıkelam…