Memleket son aylarda öyle bir moda kaptı ki, artık herkes her sabah kahvesini içmeden önce fiyatlara bakıyor. Eskiden insanlar güne haberlerle başlardı, şimdi etiketlerle uyanıyoruz. Hatta bazı marketler, sanırım çalışanlarına “Günaydın” demeden önce “Bugünün zam listesini girdin mi?” diye soruyor.
Ne gariptir, fiyatlar koşuyor, maaşlar yürümeyi zor beceriyor.
Sebebi sorulduğunda ise hazır cevaplar cepte:
“Küresel dalgalanma, dış güçler, ekonomik rüzgâr…”
Anlayacağınız, her şeyin suçlusu var; ama nedense faturayı hep biz ödüyoruz.
Bir başka ironimiz de şu:
Her hafta indirim adı altında düzenlenen kampanyalarda, aslında önce çıkarılan fiyatın tekrar indirildiğini görmek…
Bir nevi “psikolojik ekonomi terapisi” gibi.
Rakamlar değişiyor, ama vatandaşın yüzündeki aynı ifade hiç değişmiyor.
Şehirde gezen herkes aynı oyunu yaşıyor:
Tabelalar yenileniyor, ama cebimizdeki para eskiyor.
Ekonomik yönetimde her şey yolunda deniyor, ama kasada yol çalışması var sanki…
Her yer kazı, her yer delik, her şey eksik.
Vatandaş artık zam açıklamalarından değil, zam yapılmadığı günlerden şüphe eder hale geldi.
“Bugün niye artmadı, hayırdır?” diye soracak kıvama geldik.
Hülasa, bir ülkede fiyat etiketleri vatandaşın moralinden daha hızlı değişiyorsa, mesele sadece ekonomi değildir; mesele güven duvarının çatlamasıdır ve çatlayan o duvarın sesini artık herkes duyuyor velhasılkelam…