Malum bilindiği üzere Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan iş birliği stratejik ortaklık kapsamında üzere Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Von Der Leyen ile bir toplantı yapıldı. Elbette mesele toplantı yapılması değil peki nedir derseniz hemen söyleyeyim; yayınladıkları ortak bildiride BM’nin 4. Maddesi kapsamında 541 ve 550 sayılı kararlarına istinaden “güçlü taahhütlümüzü yineliyoruz” diyerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) “Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti” olarak ilan edilmesine destek vermesi olayına çok üzüldüm…
Bu kararın alınmasındaki sebep 12 milyar euroluk anlaşma imzalanması mı?
Merak ettiğim konu ise gerçekten Türkiye işgalci güçtür derken hiç mi yüzünüz kızarmadı? Vicdan muamelesi yapamadınız mı? Meseleye taraf olarak değil asıl işgalci güçlerin perde arkası İngilizler ve taşeron Yunan olduğunu bilmiyor musunuz? Ha bilmeyebilirsin o zaman ben size hatırlatayım…
1571 yılında Venediklilerden alınan ve 307 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında kalan Kıbrıs'ın yönetimini biliyor muydunuz? Zaten bilseydiniz de masaya yumruk koyacak yürek var mıydı? Bakınız size bir başlıktan da bahsedeyim; 1878 yılında, hükümranlık hakkı Osmanlı İmparatorluğunda kalmak kaydıyla, İngiltere'ye devredilmiş ve İngiltere 1914'te tek taraflı bir kararla adayı ilhak etmiştir. Türkiye Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini Lozan Antlaşmasıyla 1923'te tanımıştır. Ya mesele net mi anikom?
Eyyyy batının kirli oyunları, merak etmeyin sizi çok iyi tanırız çok!
Bakın sonrasında İngiltere taşeron Yunan’a hak tanımasıyla tamamen bir “Elen” adası haline getirmiştir. Ayrıca 1955 yılında EOKA terör örgütünü kurarak Ada’daki şiddet eylemleri giderek artmıştır. Oysaki adanın asıl sahibi olan Türkler maalesef 33 karma köyü terk etmek zorunda kalmışlardır.
Şimdi soruyorum tarihi bilmeyen küçük beyin takımına; kim işgalci?
Gelinen son noktada ise Türkiye ve KKTC 2003 yılının sonunda Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözümün bulunabilmesi amacıyla yeni bir girişim başlatırken Türk devletlerinin bu denli yanlışı desteklemesine hiçbir anlam çıkaramadım.
Hülasa, Türkiye'nin, anavatan ve üç garantör devletten biri olarak kapsamlı müzakere süreci yoluyla çözüme katkıda bulunduğunu unutmayalım. Ne yazık ki hem Türk hem de İslam dünyasında Türkiye'den başka bağımsız karar alabilen ve Birleşmiş Milletler ‘deki bu vaziyete açılışa tavır koyabilen dünyada başka bir örneği olmadığını düşünüyorum. Az omurgalı olun velhasılıkelam…