Gününüz, gündemimiz maalesef tıka basa siyasetle geçiyor, ne ata sözleri, ne darbı meseller, ne hikaye, ne masallar; ne Mevlana, ne Yunus ne Dadaloğlu, ne hatıra ne anılar; hal hatır sormadan önce hemen siyasete dalıyoruz.
Elbet ülkenin sorunları da konuşulur ama her yer her zaman siyasetle de dolmaz ki; bizim çocukluğumuzda hele bu mevsimde; damlar sıvanır, odunlar kırılır, bulgurlar dövülür, tezekler dizilir, bal gibi sohbetlerle günümüz geçerdi.
Görün köy gerçi, hepimiz içindeyiz biliyoruz.
Ne yapalım.
Ara ara bir şiir mi okusak acaba;
Son çalışmamız.
Şiir Sükutumun Altında Yatar
Yar hududuna varmadan çiçeklenir dilim
Şiir nasıl sürgün verir bilen yok henüz
Çil çil ay kırığı ketum gecelerin altında
Alnı açık sevdanın unutulmuş türküsüyüz
*
Ayrılıkların elinden kopardık o günleri
Ferhat yanıma denk gelmişti koca dağlar
Yıldırımlar ışığı gözlerinden alırdı senin
Şarkılara gizlenmiş son aşkın öyküsüyüz
*
Hüzün bizi sevdi kekre çalardı ıslıklarım
Her adımı basamak gibi çıkardık hayata
Yuvarlanan çocuk sesi kopardı yüreğimizi
Şimdi titrek dudaklarla maziyi özlüyoruz
*
Elimizi alev gibi yakardı o devrin çiçekleri
Ateşe sevdalıydı içimizdeki ılık ırmaklar
Uzaklarda kaykılıp duran denize doğru
Kalbin güvertesinde kenetlenmiş gidiyoruz
*
Gül yaprağından olur bülbüllerin kefeni
Dip dalga bazen atar sesimi şiirin yüzüne
Şimdi gülistan içinde artizler oynuyor bizi
Şiir sükutumun altında yatar henüz ölmemişiz
*
Alnı açık sevdanın unutulmuş türküsüyüz
Şarkılara gizlenmiş son aşkın öyküsüyüz
Şimdi dalgalı hülyalarla maziyi özlüyoruz
Kalbin güvertesinde kenetlenmiş gidiyoruz
Şiir sükutumun altında yatar henüz ölmemişiz
Şiir sükutumun altında yatar henüz ölmemişiz