Edebiyatımıza el sürülmez oldu; ürkütücü iletişim sorunları, kabalıklara dönüşüyor. Oysa yürekleri doldurup taşıracak bin yıllık edebiyatımız var bizim.
Ahmet Yesevi’den alın, Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş Veli, Fuzuli, Nedim, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar; daha binlerce şair, edip ve yazarlarımızla hemhal olduğumuz yok.
Birkaç yıl önceydi İstanbul’da Gülhane Parkı girişinde; Ahmet Hamdi Tanpınar; Kütüphanesi, müzesi bulunmaktadır.
Ziyaret için bir arkadaşla içeri girdik, bizden başka kimse yok, bir görevli; dedim bugün tatil mi acaba, biz rahatsız etmiş olmayalım sizi, hayır dedi bugün açık.
Gelen diden olmuyor mu; tek tük, arada bazı okullar öğrencileri getirir şöyle bir dolaşıp giderler. Dedi.
Bu cidden bir üzgünlük konusu değil mi, biz de düzenli kitap okuma oranı binde bir iken, bu oran örneğin bir Fransa’da yüzde on yedi ise, ne yapmamız gerektiğini hep beraber düşünmemiz gerekmez mi diye aklımdan geçti.
Bir şiirimle selamlaşsak mı bilmem ki; belki bir göz atılır da, anonim efkâra bir katkı olur. Teşekkürlerimizle..
Sarı Bir Köyden Geliyorum Ben
sarı bir köyden geliyorum ben
köpük alınlı atların hatırı var bende
diken başları yoldum çocuk başıma
taş gibi yuvarlandım çavlanlardan
gümüş hareler çizdim toynaklarla
zıvanamda haytalık var benim
birden çıkarsan karşıma
küt küt çarparım kalbine
sarı bir köyden geliyorum ben
*
..sarı bir köyden geliyorum ben
,şapkamla örtmüşüm patavatsızlıkları
omzumda giderdi kızaran yüzler
dedemle söktüm masal alfabelerini
sana aldırış etmem kuş gibi geçersen
ama cedit bakışların geçerse elime
alıp gidemem kızaran kalbimi
.sar bir köyden geliyorum ben...