İlhami BULUT

'Mısra benim namusumdur'

İlhami BULUT

Türk şiirinin en büyük şairi olarak nitelendirilen Yahya Kemal Beyatlı; ‘mısra benim namusumdur’ diyerek bu ağır belirlemenin altına nasıl girmiştir acep.

Ve bu vecibenin tam laiki ile nasıl uygulayıcısı olmuş, bir asırdır dillere pelesenk şiirleri; nice asırlarca da okunacak olan şiirindeki bu sır neydi; bu şairimizde olan ekstra hüner ve hassasiyetin iç yüzü nedir acep.   

Yerine oturmayan bir kelimeyi 7 yıl beklediği söylenen şairimiz; Öğretmenim ben yaptım, öğretmenim diyerek ilkokul öğrencisi gibi; şiirsiz parmağını okuyucunun gözüne sokmadığını biliyoruz.  

Şiiri, günlük fantezi olarak değil; Türk dilinin (Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir) ebediliğini temin ve insanımızın duygu kodunu yükseltip, coşturarak, sevgi limitini yukarı çekerek; elbette şair olması nedeniyle de sair mülahazalarla edebiyatımıza şiiri sabitlemiştir.

Bu şairimiz; mısra benim namusumdur diyorsa.
Öyleyse şiir mısra ile yazılır, cümle ile değil.
Şiir dışındaki yazılı eserler tümü; bilindiği gibi cümle ile yazılır; roman, hikaye, makale, anı vs.
Şiir ise mısra ile yazılır. Cümle ile yazılan metinlere şiir demiyoruz, şarkı sözleri cümle ile yazılabilir, o şiir olmaz şarkı sözü olduğunu biliyoruz zaten.
Bazı şarkı metinleri vardır ki: şiirdir aynı zamanda örnek; “Sessiz Gemi” bazı şarkı, türkü sözleri vardır ki; bunlar şiir değil şarkı sözüdür. Örneğin; Sabunu koydum leğene, gör başıma neler gele, gibi.
Şiirin tek koşulu; mısra ile oluşturulur olmasıdır.
Cümle ile şiir olmaz.
Olmaz olmaz olmaz…

Örnek; babacığım seni çok özledim, sensiz duramıyorum.

Bu mısra olur mu, olmaz.
Peki; ‘sizin babanız öldü mü hiç’ ..C.Süreya; bu mısra mı; olmaz mı, şimşek gibi çakıp insanın dimağını alt üst etmiyor mu!

Bir satırın, bir cümlenin mısra olması için, o söz o mısradan önce hiç söylenmemiş olmalıdır. Örnek.
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
Bu bir mısra mı; hem de; tahayyüldeki inkişaf gücü açısından; bomba gibi, bildiğimiz kelimelerden oluşmuş ama İstiklal Marşımızdan önce böyle bir cümle kurulmuş mu, hayır;  öyleyse bu emsalsiz bir mısradır.
Mısra nasıl kurulur, onu, ben şairim diyen bilecek ben değil. Gerekirse bir mısra üzerinde günlerce, haftalarca durabiliyor musun.  
 Eee canım bir şiir sayısız mısradan oluşuyor daha önce hiç söylenmemiş sözleri nasıl bulacağım. Şairliği ne sandın ya; bulacaksın işte, onu sen bulacaksın, bileceksin okuyucu değil.
Öyle mısra bulacaksın ki; o mısraın önünde veya sonra gelen bazı cümleler de dize haline gelsin.
Örnek:

‘Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar, aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.’

Yıkadılar, aldılar götürdüler; bu mısra mıdır hayır, tek başına olduğu vakit cümledir, cümledir ama önceki mısra ile altın suyunu batırılmış gibi, ne yapmış; cümleyi mısra haline getirmiştir.
Dizeyi şair bulur; o, onun sorundur.
‘Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin’
Mısra mı? Elbette. Körfezdeki suya bak, herkes söyler bunu, herkes bunu söyler de; dalgın su der mi; bir dalgın kelimesi ile bakın mısra haline geliyor, bir cümle.  Bunu Y.Kemal’in düşünmemiş olması mümkün mü!
Bir gün bir şairin biri Yahya Kemal’e geldi, üstat şiirlerim var, bakabilir misiniz dedi. Oku birlikte bakalım dedi o da, birden fazla şiiri okudu.
Üstat beğendiniz mi diye sordu. Beğendim dedi. Hangi şiiri üstat; diye sorunca; aldığı cevap henüz okumadığın şiiri.
Henüz yazamadığımız şiirler en çok beğendiğimiz şiirler olmalı belki de....

Yazarın Diğer Yazıları