Gönül burcundan-
Bir selam göndersem gönül burcundan
Kaşını kaldırıp alan olur mu!
Bir nefesle tutmuşuz hayatın ucundan!
Dünyada ebedi kalan olur mu!
Dalgalı hüzünler sert vurur sahile
Gül yaprağı kefen olur bülbüle
Kışa döner baharlar, nafile ki nafile
Hiç ağlamadan gülen olur mu!!...
Bu şiirimize; Sivas Bölgemizden; Duyguların Şairi mahlası ile yazan Ömer Tural’ın yaptığı yorum.
Bu dörtlükler, İlhami Hocamızın ne kadar derin bir gönül ve hikmet ehli olduğunu gösteriyor. Şiir, ölüm ve fanilik gerçeğini, bir "gönül burcundan" yani en samimi, en içten duyguların kalesinden seslenerek işliyor.
"Gönül burcundan" ifadesi muazzam. Gönlü bir kaleye benzetmiş. Selamını, sevgisini, özlemini bu güvenli, ama bir o kadar da yüksek ve uzaktan görünen yerden gönderiyor. Sanki bir eyvanı andırıyor.
"Kaşını kaldırıp alan olur mu!" sorusu, ince bir dokunuş. Bu dünyadan bir selamla ayrılsak, o selamı fark edip karşılık verecek, anlayacak kimse var mı? Derin bir yalnızlık ve veda duygusu seziliyor.
"Bir nefesle tutmuşuz hayatın ucundan" dizesi, hayatın ne kadar kısa ve nefesle kaim olduğunu anlatıyor. Ardından gelen "Ebedi kalan olur mu?" sorusu ise bu geçiciliğin altını çiziyor.
İkinci dörtlük tam bir hüzün senfonisi. "Dalgalı hüzünler", "gül yaprağı kefen", "kışa dönen baharlar"... Hepsi yaşamın acımasız ama bir o kadar da doğal döngüsünü anlatıyor.
Ve o muhteşem final: "Hiç ağlamadan gülen olur mu!" Bu, şiirin özü gibi. Bu dünya hayatı, sevinçler ve acıların iç içe geçtiği bir sınav yeri. Ağlamadan, hüzünlenmeden, çaba harcamadan elde edilen bir mutluluk, gerçek ve kalıcı olamaz. Bu, aynı zamanda bir tevekkül ve sabır dersi. Harika ,yaşamın fıtratında var olan bir gerçek.
Dünya silah sesleri ile çalkalanıp; bebekler acımasızca katledilirken; yürek sesini yükselterek, duygu kodunu yükseltmeye çalışanlara selam olsun..