İlhami BULUT

Eylül Eylül

İlhami BULUT

Çocukluk yıllarımızda hatta gençlik yıllarımızın son demlerinde; bu mevsimde, bu ayda, Eylül’de bilhassa; bağ ve bostanların yolu tutulurdu.
             Sitillerle, sepetlerle hanelere kış azığı taşınırdı, bereket ve neşe ile öküz arabasına doldurmuş bağ ve bostanı ile kapı önünden geçerken; kapıyı çalar, hele bir kap verin, diyen sesleri ne kadar da özlemişiz.
          Her şeyin para olmadığı ne yiğit günlermiş o günler; inanın öküz arabasının başında kavga çıkardı, yahu yeter yeter, o ha bıra doldururdu üzümü, karpuzu komşusuna, ne ikram ederse o kendisine kar kalacak o, onu bilirdi çünkü.
            Ne kadar hasbi yüreklilik varmış, gönülden bağlılık, çıkara çıkmazdı bizim oradaki yollar, köyüm Pelte, köyüm ve komşu köylerden bahsediyorum, tüm köylerimiz aynıydı zahir;
          Neyse bir şiirle selamlayalım.
*
Eylül Eylül   
Sarı pullu titrek bir hüzün gelir;
Bir ışık yangını girer kanıma.
Bir kadın peşine düşer bir şiir,
Eylül Eylül gelir basar yarama
İki kişiliktir benim ağlamalarım;
Biri gece başlar, biri duyulmaz
Susarak birikir bu mısralarım !
Bu aşk beni tanır; seni tanımaz
Yalnızlık basınca dem be dem ağlar
Sineye akarken aşk ılık ılık
Eylül’ün göğsünde bozulur bağlar.
Gündemden düşmez bu bizim ayrılık
Son gülşende bahar son demi bulur
Bir gül esrarında söylenir bülbül
Maşuk keyfe dalar; aşık yorulur
Canıma okuyor bu Eylül Eylül...

Yazarın Diğer Yazıları