İlhami BULUT

Elazığlı Müellifler, Şair Tarık Özcan (Prof)

İlhami BULUT

Duydum, dediler acınız alın yazınızdır

Ey, bir Tanrı’yı paylaşamayan yeryüzü!

Avuçlarınız da kan ve irin, yüreğinizde kinle geldiniz,

Ne kadar az sevginiz, ne kadar çok hıncınız var.

*

                  10.07.1955 yılında İstanbul’da doğan Tarık Özcan, aslen Elazığ’ın Cip Köyü nüfusuna kayıtlıdır.

*

Dudaklarında yaren bir saflık,

Dokunduğunda kilden testiye,

Duyulur, her busesinde anlık,

Doyumsuz bir zevk ve arı aklık.

*

                Babası, Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu eğitimci Hüseyin Avni Bey; annesi, ev hanımı Cevriye Özcan’dır.

               Horasan’dan gelen Alaybeyoğulları ismiyle maruf bir aileye mensuptur. Tarık Özcan, yedi çocuklu ailenin dördüncü çocuğudur.

                 İlk ve orta öğrenimini; Elazığ Murat İlkokulu, Mezre Ortaokulu ve Atatürk Lisesi’nde tamamladı. 1977'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünden mezun oldu.    

               Öğretmen olarak Malatya Akçadağ Öğretmen Okulu’na atandı. Daha sonra Samsun Kavak Mahmutlu Köyü Ortaokulunda ve Elazığ’da çeşitli liselerde öğretmenlik ve idari görevlerde bulundu.

               1993’de Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalına öğretim görevlisi olarak atanan Tarık Özcan, yüksek lisansını (İlhan Berk-1995), doktorasını (Oktay Rifat-1999) üzerine yaptı ve kitaba dönüştürdü.

                   2009 yılında doçent, 2014 yılında aynı bölüme profesör olarak atandı.

                   Araştırmalarını Aykırı ve Şair İlhan Berk, Şair ve Sözün Mahşeri Oktay Rifat, Şiirin Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç, Şair ve Trajedi Tevfik Fikret, Şair ve Şölen Süleyman Bektaş, makalelerini Yazı ve Yankı isimleriyle kitaplaştırdı. Şiirlerini ise İkindi Işığı, Kördüğüm, Asyalı Hüzün, Acı ve Gölge isimli kitaplarında topladı.

                   Makalelerini Türk Dili, Millî Folklor, Erdem, Türk Yurdu dergilerinde; şiirlerini Türk Edebiyatı, Erciyes, Edebiyat Ortamı dergilerinde yayımladı.

                 Türk edebiyatının bütün alanlarında çalışmalarını yürüten Tarık Özcan’ın Türk destanları ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı üzerine önemli çalışmaları vardır.

                  Aynı zamanda öğrencileriyle birlikte düzenlediği İkindi Irmağı isimli bir şiir albümü bulunmaktadır.

                  2022 Yılının Temmuz ayında emekli olan yazar/şair, çalışmalarına devam etmektedir.

                 Necmiye Özcan’la evli olan Tarık Özcan iki kız babasıdır. Kızlarından Prof. Dr. Burcu Özcan Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde, Dr. Nezihe Akar’sa Yalova Devlet Hastanesi Fizik Tedavi Bölümünde görev yapmaktadır. Selin Akar ve Kaan Akar isimli iki torun sahibidir...

                Şairimiz Tarık Özcan’ı biz şair ve şiir boyutuyla konuk edeceğiz, bu sayfaya..

*

‘gergin bir dil üstünde yürürken mülayim şair

 Son dokunuşlarını yapacaktır kelimelerin üstüne,,”

*

diyen şairimiz;

*

Yargılayan her yürek suçludur

Hür olduğunu hatırladıkça aşkın

Bir nehir gibi sessiz ve mütevazi ol

Bırak, sorgulayan sorgulasın

*

              Diyerek şiir tabanında bir hüküm inşa eder.

*

Aşka bir kez gider; lakin pek çok yoruluruz

Ben, tembellik hakkımı kullandım; bunu biliyorum.

Başlangıçta diriydim, kalbimde kuşlar havalanıyordu.

Sana bir bahçeden, pek çok da bahardan geliyordum.

 

Aşka susamış bir süsen gibi kalbimin kıyısı

Seni, bekler gibi, bekler gibi yapayalnız.

Ey ellerim! Sen bir oğlu bekleyen anne gibisin.

Annelerin tembellik yapmaya hakları var mı?

 

Ben, sevme sanatında sınıfta kaldım sevgilim,

Aşkn gölgesine sığındım; bunun için şairim.

Bana kendimden bahsetme; haklarımı biliyorum

Bütün aşkları gençlere terk ettim gidiyorum…..         

 *

İmaj, mecaz ve sembolleriyle lezzeti gönlün damağında kalan bu şiirleri okurken  ruh  ürpertiyle  adres aramaya çıkıyor sanki.

Şair; dış gerçeği yer yer kapalı, bazen de güçlü objelerle güçlü anlam ve anlatımıyla; okuyucunun algısına servis eder.

*

“Şair yanar bir mısraın içinde

/Ben şairim şiir benim vatanım” diyen şair; şair ve şiirin adresini vermektedir.

 *           

İşte aşk, işte şafağın gelinlik kızı,

Evrenin penceresinden çıkmış geliyor

Bekleyen yürek buna nasıl dayansın?

Hür olduğunu hatırladıkça aşkın.

*

Duygu yükünü kelimelerin kanatlarına yükleyerek gönlümüze kuş tüyü gibi konan şiirlerin şairi Tarık Özcan,

*

Sustum, bileği taşındaki kör bıçak gibi

Bir isyanı büyütecek tedirginliğim var

Aklımdan kocaman yalnızlığımız gitmiyor bir türlü

Ne kadar çok bulut, ne kadar az gökyüzü var.

 *

 

İç musikiyi gönlümüzün kulağına yaslayan şair, şiirdeki ahenge ayırdığı önem ihmalden uzaktır.

“Şairlik mizaç işidir; Şairiz, Şiirimiz Kalbimizdedir” diyen şair;

Ayrıca şunları ilave eder.

“Yüreğin sesi, beyaz bir tecelliye dönüşmedikçe şiir o arada yoktur. Her şey, bilincin ve yüreğin araladığı alanda oluşur.

Ana imge, şairin yürekten bilince doğru sürdürdüğü serüvenin yönlendirici gücüdür. Bu imge, tek kelimedir ve kendi mutlak aleminde yalnız başınadır.

Ya bilincin biçimlendirdiği alanda çalımını sürdürmek için kendisini niteleyecek ya da harekete geçirecek ikinci bir kelimeye ihtiyaç duyacaktır.

Dilsel edim, bu arayı oluşturmadığı sürece şiir yoktur.

Üçüncü kelime, imgenin ayaklanmasıdır. Kendini biçimlendiren imge, dilin gömleğini giyinince ayağa kalkacaktır.

*

Yeni bir sevdayı kuşanmış şair,
Yorgun bir gül ikliminde.
İkindiler akşama yol verir;
Dudaklarında kehribar günler.
Yüreğinin sesi beyaz bir mısra.
Tebessüm süzülen Türkçe’sinden nur.
Açmamış bin bahar saklı dilinde.
Şairin şiirinde beş vakit huzur-

*

Yazı ve yankı...

Şiir sanatında imajın yeri, A.Hamdi Tanpınar’ın zaman anlayışı, Y.Kemal ve Tanpınar’ın, ‘Deniz’ isimli şiirlerinin sembolizm açısından çözümlenmesi...

Sessizliğin dili ve simgenin ruhaniliği N.Fazıl ve Y.Kemal şiirleri üzerine bir çözümleme..

T.Fikret ve A.Haşim’in şiirlerine yaklaşma,

Şinasi’nin şiirinde dil ve üslup , C.Şehabettin’in şiirlerinde ‘şiir kadın’ imgesi.

C.Sıtkı’nın şiirinde trajik vizyon,

Sezai Karakoç’un gül muştusu şiiri üzerine bir inceleme

Cemal süreya şiirinde yineleme İlhan Berk’in şiirinde yinelemeler.

Aşık Veysel’in şiirlerinin incelenmesi

Şeref Tan şiirlerinde Harput imajı.

Şinasi’den Sefa Kaplan’a kadar şiir serüveni.    

Şinasi’den Tanpınar’a, Cenap Şahabettin’den C.Süreya’ya, Y.Kemal’dan İlhan Berk’e, T.Fikret’ten N.Fazıl’a, Orhan Veli’den Sefa Kaplan’a. A.Haşim’den Aşık Veysel’e, modern Türk şiiri üzerine imaj, dil ve üslup yönünden irdeleme....

Destan ve masal gibi halk edebiyatı metinlerinin

‘şiir dilin miracıdır’

Türkçeye adanmış bir ömür..

‘Başka ülkeden geldim ben buralı değilim diyen şair’

 

..ilk mısra verilidir.

Şair doğulur...Şairlik bir mizaç meselesi,. Normal insanın üstünde bir yaratılışa sahip, şairlik daha çok duygu yapısı itibariyle normal insan üstünde farklı heyecanı vardır..

doğuştan coşkulu doğar ,

Musiki ve dil..zamana direnen...şiir ölmez...Diye ilave eder.

Yeşil bir karınca yürür yüreğimde derken;

Hepimiz mecnunuz leylayı arıyoruz..leyla kimdir Leyla Allahın Cemal sıfatı diye de hülasa eder.

*          

İyi şiir, insan idrakini tatmin etmez; allak bullak eder.Montaigne

Şiir ya mükemmel olmalı ya da hiç olmamalı...Goothe

Manası anlaşılan şiir gerçek şiir değildir...Eliot

Şiir, bir köpük kadar yeni, bir kaya kadar eskidir..Emerson

Bir şiir, yalnız o şiire giren sözcüklerden değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir.       

Bir batılı şair:; Şiir dans, nesir yürüyüş gibidir..Yürüyüşün bir hedefi vardır. Dansın amacı kendi içinde mündemiçtir der..

*

Ey Dil! Doğudan uzanan dinin bu beyaz eli,

Dağınık bir milletin Hacerü’l esvedi oldu.

Vurdukça parlattı, gönlün bu suskun cevherini.

Millet denilen bu kutlu ve erdemli tepeyi kurdu.

Bilinci “daha deniz, daha müren” olan Türk’ün,

Kutsal mührünü İstanbul surlarına vurdu.

Dedi ki; Ben, Fatih Sultan Mehmet!

İnancım, fethimi ayakta tutan en büyük surdu.

*

Batılı şair ; der ki...eğer bir şiirde masayı anlatacaksan, o şiirde masadan söz etmemelisin

"dünyaya bir kere geldim, mahşere dek buradayım"

*

Veren de o alan da

Nedir senden gidecek

Telaşını görende                                      

Can senin zannedecek....N.F.K.

*

Dememiz o ki bu beynelmilel şiire mütedair konuların senelerce ders vericisi, öğreticisi olmuştur. Hani denir ya işin Prof.’u

*

Sürekli sonbahar hüznü, dökülen güz yaprağı.

Zamanım Cengiz Çağı, ülkem yağma içinde.

Sen ey yediveren gül, bir türlü gelmeyen !

Uzun yıllar bekledim, yağmura dönüşmeni.

Sıcak çöl rüzgârıyla sana türküler yaktım.

Bir bahar bulutunda saklama ellerini.

Sen ki ay devrinde baharın müjdesisin.

Şu ufkun ötesinde bakışların gizlenir.

Kurumuş dudaklarım son yağmur duasında.

Bir Türkiye sabahı ülkemi şereflendir.

*

Aykırı ve Şair İlhan Berk

 Şair ve Sözün Mahşeri Oktay Rifat

 Şair ve Trajedi Tevfik Fikret

 Şiirin Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç

Şair ve Şölen..Kayıp Şair...Süleyman Bektaş

Yazı ve Yankı. (Makaleler)

İkindi Işığı                               

Kördüğüm

Asyalı Hüzün

Acı ve Gölge

Şahabettin Süleyman’ın ‘yazılı edebiyat’ isimli çeviri..

Çalışma konularından bazılarıdır.

*

Kuşkusuz bir gün gelir sorarlar seni elbet.

Sorarlar sofraları, göğe ait üç cemre.

Biz, sizden umudu kestik demeden azıcık sabret.

Devlet denilen kuş, başına konar elbet.

Bak, ellerinde üç fide, güneş yüzlü çocuklar!

Şehre koşuyorlar, seni unutmamışlar,

Sadece, silkelendin; ölmedin, büyük ülkem,

Çocuklarımız varsa daha çok umudumuz var.

Cahit Sıtkı’nın dediği gibi; Şair Tarık Özcan, Güzel Türkçemizi bizden memnun kılmaktadır.

Bu şairimizden yeterince yararlanmak umuduyla..

İlhami Bulut                                                                 

Avucumdaki gülü kayıp hanesine yazıyorum

Sol göğsümdeki kıvılcım göz kırpa kırpa tükendi

Dilde yorgundur dudakların gündelik sayımından

Ben bir kiracıyım bu bedende beni sayma ben yokum   

Yazarın Diğer Yazıları