‘Elazığ Kalemleri ‘isimli kitap çalışmasındaki bu sayfanın söz sahibi Enver TÖRE şimdi kendilerine konuk olup ikramlarını göreceğiz.
Töre; Hayat startını 15.10.1955 günü Elazığ’ın Hankendi Bucağı’nda alır, kendi anlatımından anlıyoruz ki, okul çağından önce, çadır tiyatroları ve bayram yerlerine kurulan lunaparklardan; tiyatro sevgisini bir nevi tahsil ederek, içseller.
Gördüğü komiklikleri taklitle işe başlayan Töre, ilk ve orta öğrenimini Ankara, liseyi de Kırıkkale’de ikmal ettikten sonra;
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden “Cenap Şehabettin ve Tiyatroları” isimli lisans teziyle 1978 yılında mezun olur.
Bir süre Ankara’da çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yapar.
Ankara Gazi Üniversitesi’nde “1908-1914 Arası Türk Edebiyatı’nda Tiyatro Tenkidi” isimli tezle, yüksek lisansını tamamladıktan sonra; 1991 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü’nde, “Çeviri Piyeslerde Kadın ve Tiyatromuza Aksi” isimli çalışmayla doktora programını bitirir.
Kasım 2000’de “Doçent”liğe, Kasım 2011’de “Profesör”lüğe yükselerek. Marmara Üniversitesi’nde 1987-2015 arasında “Öğretim elemanı” olarak görev yapar,
Bu arada Kıbrıs’ta; Girne Amerikan Üniversitesi (2004-2006) ile Yakın Doğu üniversitesinde(2009-2011); daha sonra, Ardahan üniversitesinde (2012-2013) misafir hoca olarak dersler verir.
Uzmanlık alanı; “Yeni Türk Edebiyatı, Türk ve Dünya Tiyatro Edebiyatı, Edebî Tenkit, Sinema ve Edebiyat” konuları olan Prof. Dr. Enver TÖRE,
2015 Eylül ayından itibaren Artvin Çoruh Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde bölüm başkanı olarak hizmetine devam etmektedir.
Enver Töre, 70’in üzerinde piyes sahneye koymuş olup; ciddi bir tiyatro yönetmenliği deneyimine de sahiptir.
TÖRE’nin, çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazı ve makalelerinin yanı sıra; Cenap Şehabeddin’in Tiyatroları (2005), Fecr-i Âti’nin Kurucularından Müfit Râtib:Makaleleri (2005), Hayattan Sahneye Kadınlar (2006), II. Meşrutiyet Tiyatrosu (Yazarlar – Piyesler, 2006), II. Meşrutiyet Tiyatrosu (Temalar, 2010), gibi eserleri bulunmaktadır.
Tiyatro ilgisi çekirdekten filizlenmiş diyebiliriz zira ilkokul bitirme törenlerinde ‘Vatan Yahut Silistre’ piyesinde rol alacak kadar bir heyecana ulaşmış ve tiyatro sevincini başlatmıştır.
Ulus ta opera ile ilk tanışmasındaki orkestra ,yazarımızı büyüler, tiyatro ilgi ve tutkusu artarak devam eder; Kenterler tiyatrosu ile irtibat kurarak; Yıldız Kente le tanışır.
Çapa da ki yıllarında Nejat Uygur dan ilgi ve yardım görür.
Töre, daha sonra Türk Tiyatrosu’nun tarihsel arka planından bahsederken Türkleri ‘eskiden beri sanatlı bir toplum’ şeklinde niteleyen Töre, “Orta Oyunu’nu Türkler’in Orta Asya’dan getirdiğini belirtir.
Tiyatronun bir ülkenin hem dilini ve edebiyatını hem siyasi, sosyal ve kültürel yapısını etkilediğini belirten Töre, Tiyatro bir ülke açısından dönüşüm sürecidir. Der.
Kültürel bir araç olan tiyatro medenileşme yolunda büyük bir önem arz etiğini bilhassa vurgular.
Prof.Töre; tiyatro konusundaki görüşlerini geniş bir şekilde serderken , Turan Oflazoğlu’nun "Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar Türk Hakanları’nın ruhlarını bedeninde taşıyan Mustafa Kemal önderliğinde ülke refaha kavuşmuştur" saptamasına yer açarak; tiyatro çalışmalarının Anadolu’nun ücra köşelerine kadar yayıldığını belirtir.
Milli mücadeleyi konu alan bir eserin ortaya konulamamış olmasına hayıflanan yazarımız, Tanzimat dönemindeki aile temasının hala işlendiğini aile konusunda yeterli ilerlemenin sağlanamadığını belirtir.
Yazarımız; Marmara Üniversitesi Tiyatro Topluluğu 1988-2004 yılları arasında yer alan MARTİ’yi kurar.
Kitapları, çeşitli dergilerde yayımlanmış makalelerinin bir araya getirilmesi yanında orijinal çalışmaları da iki cilt halinde hazırlanan Dramatik Edebiyat Üzerine Makaleler I ve II, tiyatro edebiyatı üzerine yayımladığı araştırma makalelerini içerir.
Oynanmış oyunlar üzerine, daha önce gazete ve dergilerde yayınlanmış yazıları toplanarak;Türk Tiyatrosunda Oyunlar ve Tenkitler kapağı altında bir araya getirilmiştir.
Aynı şekilde Yeni Türk Edebiyatı hakkında yayınlanmış diğer yazıları da Edebiyat Üzerine Yazılar adıyla kitap halinde okuyucularına sunulmuştur.
Tiyatroya emek veren şahısların bu sanatla olan bağlarını incelediği Cenap Şehabettin ve Tiyatroları, Şemsettin Sami ve Tiyatroları ile Fecr-i Âti’nin Kurucularından Müfit Râtib-Makaleler. Mevcuttur.
Hayattan Sahneye Kadınlar. Yazarımızın doktora tezi olup; bu çalışma 20. Yüzyıl Çeviri Piyeslerinde Kadın ve Aile adını taşıyan başlık altında iken yayınevi, magazinsel olsun diye adını Hayattan Sahneye Kadınlar olarak değiştirmiş olduğunu biliyoruz.
Kitabın birinci bölümünde Antik dönemden 20. asra kadar Batı’daki tiyatro eserlerine yansıyan kadın ve aile konusu uzman gözüyle incelenmiştir.
Bu eserin ikinci bölümünde 20. asrın başında modern tiyatronun kurucusu kabul edilen İbsen’den başlayarak Batılı bütün ülkelerin Rusya dahil öne çıkan yazarların hemen tamamının incelendiğini keza görmekteyiz.,
Üçüncü bölümde ise Türk tiyatro hayatının ilk kaynaklarına kadar inilerek kadın ve aile hayatının telif piyeslerimizde nasıl yansıtıldığı incelenir.
Sonuç olarak da Şarkın ve Garbın kadın ve aile anlayışı mukayesesi; dört yıllık bir emek sonucu oluşur.
Kitap haline gelen diğer çalışmaları, II. Meşrutiyet dönemini iki ayrı kitapla edebiyat dünyasına kazandırır. İlk kitabı ansiklopedik bir şekilde II. Meşrutiyet Tiyatrosu Yazar-Eser bağlamında kurgulanmıştır.
İkinci kitabı, II. Meşrutiyet Tiyatrosu- Temalar adıyla yayımlanır.
Bu iki kitap birbirini tamamlayan çok derli toplu bir araştırma ürünüdür.
Temalar konusunu ayrıca Türk Tiyatrosu’nda Tanzimat’tan Günümüze Temalar adıyla kitap şeklinde genel hatlarıyla tematik bir eser olarak kütüphanelere kazandırılmıştır.
İlgiye şayan çalışmalardan biri de editörlüğünü yaparak yeni harflere aktardığı Hava Edebiyatı isimli kitabıdır.
Havacıların dünyasına uzanan muhtelif türdeki yazılardan mürekkep bu eser,
Türk Tayyare Cemiyeti tarafından 1927 yılında eski harflerle toplanmış bulunan çalışma;
Yeni harflerle yayınlanarak Hava Kuvvetlerimizin 100. yılına denk getirilmiş prestij bir eserdir.
2016 yılında Artvin’de görev alan Prof. yazarımız Tiyatro Tarihlerini burada yayınlar.
Geleneksel Türk Tiyatrosu ve Modern Türk Tiyatrosu-Temalar, adlarıyla piyasaya çıkan kitapların, bu alandaki boşluğu çok büyük ölçüde doldurduğunu biliyoruz.
Artvin Çoruh Üniversitesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı’nda Prof..hocamız.
Marmara Edebiyatı’nda görev deruhte ederken; diğer derslerin yanında; ‘Tanpınar gerçek bir hazinedir’ diye sitayişle bahsettiği 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi ile Türk Tiyatro Tarihi derslerinde öğrencileriyle uzun yıllar beraber olduğunu biliyoruz.
Prof.Töre;
Tiyatronun edebiyat kısmının batıdan gelen bir tür olduğunu, tiyatronun oynanma kısmında ise her ulusun bir eğlence tarzı olduğunu imler.
İslam öncesi veya sonrasındaki hayat tarzımıza göre oluşturduğumuz bir eğence türünün gelişerek devam ettiğini belirten Töre, bunun da özü Karagöz oyunlarında ve ortaoyununda ortaya çıktığını ifade etmektedir.
“Bizim oyunlarımız ibret vermek için oynanan oyunlardır.
Kültürümüzde Yaradan ile çatışma yoktur.
Tanrı’ya itaat vardır ve törelerimizde Allah’ın kendinden yarattığı insanın çıkıp insanları eğlendirmesine hoşgörü ile bakılmamıştır.
O yüzden oyunlarımız topluca eğlenme ve yas tutmadır. Taziye törenlerini de düşünecek olursak Karagöz oyunları ve ortaoyunu da topluca eğlenmek üzere kurgulanmış oyunlar olduğunu görürüz.
Batının edebiyat ürünlerinde ve tiyatro eserlerinde iyi ile kötünün çatışması varlığına dikkat çeken Prof. Dr. Töre, batının bütün edebi ürünlerini Tanrı, şeytan ve Tanrı-insan çatışması üzerine kurduğunu, Hıristiyanlık geldikten sonra da bunun böyle devam ettiğini saptar.
Prof. Dr. Töre, “Tiyatro tür olarak ilgi görmemiştir çünkü canlı insan sahnede oynar.
Türkler İslam’ın da etkisiyle resim yapmamıştır, mekruh saymıştır. Putlara itibar etmemiştir ve heykel gelişmemiştir.
Müzik olarak ilahi müziği tercih etmişlerdir. Resim yerine mozaiği koymuşlardır. Mozaik resmin karikatürize edilmiş halidir.
Çünkü canlıyı Allah yaratmıştır ve Allah’ın yarattığının aynısını kimse yaratamaz.
Yaratana saygısızlık olarak algılamışlardır. Tiyatro oyunlarındaki şahıslarda bir tane iyi bulamazsınız. Hepsi çarpık, bozuk ve karikatürize edilmişlerdir çünkü gerçeğe olan inancı, özlemi ve Yaratana saygıyı getirirler” diye kanaat izhar etmektedir.
/
Hava Edebiyatı
Dramatik Edebiyatımızda Eleştiri
Hayattan Sahneye Kadınlar
Edebiyat Üzerine Yazılar
II.Meşrutiyet Tiyatrosu Temalar
Tanzimattan Günümüze Türk Tiyatrosunda Temalar
Meşrutiyet Tiyatrosu
Cenap Şahabettin’in Tiyatroları
Edebiyat Üzerine Yazılar
Dramatik Edebiyat Üzerine Araştırmalar – 1 –
Fecr-i Atinin Kurucularından Müfit Katip Makaleleri
Türk Tiyatrosunda Oyunlar ve Tenkitler
Romandan Tiyatroya Uygulama Huzur
Geleneksel Türk Tiyatrosu
Dramatik Edebiyat Üzerine Araştırmalar II.
Türk Tiyatrosunda Oyunlar ve Tenkitler
Modern Türk Tiyatrosu
Şemseddin Sami’nin Tiyatroları
En Büyük Afet Alkol
Çeviri Piyeslerde Kadın ve Tiyatromuza Yansıması
/
İsimli eserleri bize kazandıran Prof. Enver TÖRE; birçoğunun ömründe beş kitap dahi okumadığı toplumumuzda, bu kadar hünerli emeği gerektiren eserleri bize kazandırmış olmasından; müddeti ömrünü, ilime hasrettiğinin anlaşılması gayet kolaylaşmaktadır.
Hele hele halen us ve gönül dünyasında ;
Türk Tiyatrosu, Yazarlar-Eserler ve Şu Tiyatro Dedikleri… isimli çalışmaların da şekillenmek üzere olduğuna muttali olunca bu kanaat bir vakaya dönüşerek bir ömrü kapsıyor.
Bu hocamız belki şiir yazmamıştır ama şiir gibi tümcelerin ve veciz sözlerinin varlığından haberdarız.
Tiyatronun bir ülkenin hem dilini ve edebiyatını hem de siyasi, sosyal ve kültürel yapısını etkilediğini belirten Töre, "Tiyatro bir ülke açısından dönüşüm sürecidir. Diye niteler.
Kültürel bir araç olan tiyatro medenileşme yolunda büyük bir önem arz eder" diye mülahazada bulunur.
Prof Enver Töre; iyi derecede Almanca bilir, meramını anlatacak düzeyde İngilizce Orta Asya Türk Dili Ağzı’na hakim olduğunu biliyoruz, ayrıca okuduğu Arapça ve Farsça metinleri anlamak için sözlük ve tercümana gerek duymayan bir ilim insanımız.
İş insanı olsaydı bu eserlerin yerini yatlar, katlar ve araba markaları alacaktı belki. İş insanlarına da tabi ki helal kazanç sahiplerine sınırsız saygımız söz konusu.
Dememiz o ki, ne kadar kısa tutmaya çalışsak ta ilmi eserler bir düzünden fazla olunca değinmemek, hakka reva olmuyor, vicdani müsterihlik sağlamıyor.
Kadim ve vasıflı bir Elazığ sevgi ve ilgisini taşıyan; her olanakta şehrini dile getiren bu ilim ve bilim insanı;
Yetişkin üç çocuk babası Prof.Yazarımız Enver Töre’ye sağlık ve saadet dileyerek, bu mümbit yazım hayatının sürmesini yürekten diliyoruz.
İlmi irtifa ve bilimsel tavanı yüksek bu hocamızın tevazusunu hiç kimsenin elinden alması mümkün olmadığını biliyor, yöreselliği ulusal düzeye kendi cazibesiyle aktaran bir meziyet sahibi, aile ve ebeveyn temelinde çok veciz sözleri mevcuttur, hemen aklımıza gelen bunlardan biri ‘bir insanın, insan olup olmadığı; anne ve babasına olan hürmetinden belli olur’ diyerek. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz düsturuna itibar eden, şöhrete sırtı dönük bir bilim insanı..
Tılsımlı, şefkatli ve masum sanat merkezli sohbetleri, konferansları sıkıcılıktan uzak, gündelik dil ekseninde doyumsuz bir tat bırakarak döner.
Elazığlı olup, bir yazılı eseri olan her müellifin yer alacağı bu çalışma sofrasında;
Görüldüğü üzere Prof.Enver Töre bizi eli boş göndermeyerek gönül dolusu ikramlarla selamlıyor.
Bazen, insan bazı insanlarla tanışınca hayatı sevmesi kolaylaşarak; debi ve rejimi değişiyor.
Beş yıldır burada ne emekli olabiliyorum ne de düşündüklerimi yapabiliyorum.
Artık bu sene aktif mesleğime noktayı koyacağım galiba,(2023) diyerek bize Artvin’den tebessüm gönderen;
Güzel yurdumuzun bu bereketli sanatçı profilini, Şehrimiz Elazığ’ın medarı iftiharı bu munis portrenin kısa çiziminden dolayı duyduğum haklı onuru; kıvançla paylaşır
Teşekkür ederim..