
Doğruya Doğru, Yanlışa Yanlış
İbrahim Kayaoğlu
Toplum olarak belki de en büyük sınavımız, hakikatin karşısında tarafsız olmak. Siyasetin sert rüzgârları içinde savrulurken çoğu zaman şu ilkeyi unutuyoruz: “Doğruya doğru, yanlışa yanlış demek.” Oysa bu düstur sadece siyasette değil, hayatın her alanında bize yol göstermeli.
Bugün sokaktaki vatandaşa kulak verelim. İnsanlar bir yandan hayat pahalılığıyla boğuşuyor, diğer yandan gelecek kaygısıyla yaşıyor. Bu tabloyu görmezden gelmek mümkün değil. Elbette iktidarın yanlış politikalarını eleştirmek, kamu vicdanı adına bir görevdir. Ama mesele sadece eleştirmekle sınırlı kalmamalı. Çünkü hakikati sadece yanlışlar üzerinden okumak, gözlerimizi kör eder, kulaklarımızı sağırlaştırır.
Peki hiç mi doğru yapılmıyor? Elbette yapılıyor. Bir hizmet vatandaşa nefes aldırıyorsa, bir reform toplumun yararına olmuşsa, bir proje, milletin hayatını kolaylaştırıyorsa bunların hakkını teslim etmek gerekir. Hakkı hak sahibine vermek, erdemin en yalın halidir. Ama biz, ne yazık ki siyaseti bir “taraf oyunu” gibi gördüğümüz için, bazen sırf karşı taraftan geldi diye doğrulara da sırt çeviriyoruz.
Kısa bir süre önce Elaziğimiz'da Hazardağli Kavşağı’nda bir çalışma yapildı.ilk etapta çok karışık görünse de trafikte bir rahatlama söz konusu bunu yapan iradeye teşekkür etmek gerekmez mi? Karayolları ve Belediyemizin ortak çalışma sonucunda kisa bir sürede yapılması taktire şayandır.Belediye Başkanımız Şahin Serifogulları’na ve Karayollari Bölge Müdürümüze teşekkür etmeliyiz.Elbette bu teşekkür bizi küçültmez aksine, irade ortaya koyanların şevkini arttırır.
Eleştireyimde ne olursa olsun mantığı, sadece siyasetin kalitesini düşürmekle kalmaz, toplumsal vicdanı da yaralar. Çünkü halk adaleti arar. Halk, kimin neyi hangi niyetle söylediğini çok iyi süzer. Eğer biz her fırsatta sadece eleştiriye odaklanırsak, inandırıcılığımızı kaybederiz. Bir süre sonra insanlar şunu demeye başlar: “Bunlar zaten her şeye karşı çıkıyor, söylediklerinde haklılık payı olsa bile önemsemeyelim.” İşte asıl tehlike burada başlar.
Gerçek gazetecilik, gerçek siyaset ya da gerçek aydın sorumluluğu; doğruyu alkışlamayı, yanlışı uyarmayı birlikte yapabilmektir. Çünkü biz ne iktidarın gölgesinde, ne muhalefetin izdüşümünde durmalıyız. Bizim gölgemiz, sadece hakikatin gölgesi olmalı.
Vicdanın sesi budur. Kimden gelirse gelsin iyiliği onaylamak, kimden çıkarsa çıksın kötülüğe karşı çıkmak. Bunu yapabildiğimiz gün, toplumda güven yeniden tesis edilir. Çünkü millet bilir ki, sizin sözünüzde eğrilik yok; sizin terazinizde adalet var,sizin zihniniz berrak.
Son söz şudur: Doğruya doğru demek, yanlışa yanlış demek, siyasetten önce insan olmanın gereğidir. Bu erdemi yeniden kuşanabilirsek, hem siyasetimiz hem de toplumumuz daha adil bir yola girecektir.