Dünyada endüstriyel devrimlerin büyük bir hızla yaşandığı bir yüzyılda, birey ve toplumlarda aynı paralelde değişim ve gelişim gösterdiğini görebilmekteyiz.
Batıda, doğuda, Amerika ve Afrika'da bile siyasi iktidarların tercihlerini bir tarafa koyarsak, toplumlarda süregelen bir değişim olduğunu görebiliriz.
ABD ve Avrupa toplumlarının, Gazze olayında ne kadar duyarlı ve bilinçli olduklarını, yüzyıllardır sömürülen Afrika halklarının uyanış göstererek, bağımsızlık anlayışı ile sömürgecilere karşı nasıl evrildiklerini görmekteyiz.
Aynı duyarlılığı ve uyanışı Türk toplumunun bir kısmında ise görmek maalesef mümkün değil.
Bir siyasal iktidar 102 yıllık Cumhuriyet tarihi içerisinde devrim niteliğinde yenilikler yapmasına rağmen bu kesim hala mutlu olmamaktadır.
İlk defa bir iktidar ülkenin alt yapısını baştan sona kadar yapmasına rağmen,
İlk defa fert başına milli geliri 17.000 dolar seviyesine getirerek ülkemizi yüksek gelir gurubu ülkeler arasına sokmasına rağmen,
Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan toplardan sonra ilk defa ülkemizde kendine ait silahlar üreterek savunma sanayisini yüzde 20'lerden yüzde 85'e kadar çıkarmasına rağmen,
İlk defa 1960 yılında hüsranla sonuçlanan devrim otomobili girişiminden sonra TOGG ile yerli otomobil yapılmasına rağmen,
İlk defa, ülkeyi askeri yönetimlerin militarist baskılarından kurtararak demokrasiyi kurum ve kuruluşları ile yerli yerine oturmasına rağmen,
İlk defa, toplumsal ve kamusal alanda özgürlükçü değişimler ile herkese eşit mesafede durulmasını sağlayan,
İlk defa terör unsurlarını içeride bitiren ve dışarıda ise rahat hareket etmelerine izin vermeyen bir güvenlik başarısı sağlamasına rağmen,
İlk defa bireylerin yaşam ve dini tercihlerine saygı duyan bir devlet anlayışı getirmesine rağmen,
İlk defa dış politikada Batı'nın ve ABD'nin esaretinden ülkeyi kurtararak milli çıkarlarımıza göre dış politika anlayışını yerleştirilmesine rağmen,
İlk defa ülkemizi dışarıda saygın bir devlet haline getirerek dünyada ve özellikle bölgemizde oyun kuran ve oyun bozan güçlü bir devlete dönüştürmesine rağmen,
İlk defa milli enerji politikası ile önemli ölçüde doğalgaz ve petrol keşifleri sağlayarak, ülkemizi enerjide bağımsızlık yolunda önemli mesafeler katetmesine rağmen,
İlk defa bu dönemde kız öğrencilerin okullaşma oranlarının, kadınların iş gücüne katılmasının ve gerek akademik alanda gerekse kamusal alanda yönetici olarak rekor düzeye gelerek sessiz bir devrim yaşanmasına rağmen,
Bu rağmenler, kitaplar dolusu yazmakla bitmez.
Ama buna rağmen toplumun bir kesimi hiçbir şekilde memnun ve mutlu olmayı bilmemektedir.
Bu kitlenin, bu ülkede 80 yılda yapılanları son 23 yılda yapan bir iktidara sevgi, saygı ve minnet ile bakması gerekirken nefret duygusu ve söylemleri ile karşılaması anlaşılabilir değildir.
Tüm bunları yapan kendilerinden biri olsaydı heykelini dikerlerlerdi ama karşı mahalleden olunca bu kadar yapılan hizmetlere kör bakıyorlar.
Bu kitle, 2002 sonrasında enflasyon ve ve faizin tek rakamlı sayılara indiği, düşük faizli krediler ile mal mülk sahibi olduğu bolluk zamanlarında bile bu iktidara nasıl karşı iseler, bugün yada yarın ne yaparsanız yapın, bu ülkeyi sanayi ve teknoloji ülkesi bile yapsanız, fert başına düşen milli geliri 50 bin dolar seviyesine çıkarsanız bile bu kesim asla mutlu ve memnun olmayacaktır.
Bu kesimin önemli bir kısmının gelir düzeyinin yüksek seviyelerde olduğunu ve ülkemizin sahil kesimlerinde, alabildiğine özgür yaşayan insanlardan oluştuğunu düşünürsek bu düşüncelerimden haksız sayılmam.