Hanifi Yavaş

İstanbul Depremi ve Kaos

Hanifi Yavaş

Bugün İstanbul'da 6.2 şiddetinde büyük bir deprem yaşandı. Artçı depremler devam ediyor.
Soru şu.

Bir ülkenin başkentinde ya da ekonomisinin kalbi olan bir şehirde deprem gibi benzeri bir felaket yaşanırsa ne olur?

Bu sorunun cevabını bulmak için en güzel örnek dünyada yaşanan tecrübelerdir.

Bunlardan birisi 2020 yılında Beyrut ta yaşanan patlama ve sonuçlarıdır.

Beyrut, Lübnan’ın başkenti. Yaklaşık olarak 2 milyon civarında nüfusa sahip olan bu şehir Lübnan’ın en gelişmiş yeri.
Bu patlama sonucunda 300 bin kişi evsiz kaldı.

218 kişi vefat ederken yaklaşık 6 bin civarında kişi de yaralandı. Patlamanın Lübnan’a verdiği maddi zarar yaklaşık 15 milyar doları buldu.

Ekonomik zorluklar ile mücadele eden Lübnan hükümeti patlamadan sonra istifa etti.
Lübnan 5 yıldır hala toparlanmaya çalışıyor.
Tarihin en büyük felaketlerinden biri de Haiti’de yaşandı.
2010 yılında Haiti’nin başkenti Port-au-Prince de 7,0 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Bu depremde 10 milyon nüfusa sahip ülkede 300 binden fazla insan hayatını kaybetti. 800 bin kişi depremin oluşturduğu nedenler ile hastalıklara yakalandı.

Depremden sonra ülkede kaos oluştu. Guruplaşan topluluklar arasında iç savaşlar çıktı. Bu karışıklıklar devlet başkanına suikast yapılmasına kadar vardı.
2021 yılında tekrar büyük bir deprem yaşayan ülkede belirsizlik hala sürüyor.
Adanın büyük bir bölümü çeteler tarafından yönetiliyor.
Kısaca bir ülkenin başkentinde ya da ekonomisinin kalbinde bir felaket yaşanması o ülkenin başına gelebilecek en kötü durumlardan birisidir.

En son ülkemizde yaşanan 06.02.2023 tarihi deprem şüphesiz asrın felaketidir.
Ülkemizde en son yaşadığımız 6 Şubat depreminin ülkemize olan maliyetinin 104 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, Allah korusun, 7 ve üzeri şiddetteki bir İstanbul depreminin maliyeti ülkenin ekonomik olarak çökmesine neden olur.
Yine bu depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 53 binden fazla olduğu düşünülürse olası bir İstanbul depreminde kaybedeceğiniz insan sayısı korkunç boyutlara ulaşır.
İstanbul'da 7 ve üzeri şiddetinde olacak olan bir depremde 40 binden fazla binada yıkım olacağı konunun uzmanları tarafından ifade ediliyor.

İstanbul nüfus yoğunluğu olarak ülkenin 1/5'ni oluşturmaktadır.
Ülkemizin endüstriyel işgücünün yaklaşık %20'sini istihdam etmektedir.
Türkiye'nin endüstriyel çalışma alanının %38'ine katkıda bulunmaktadır. 
Ayrıca, Türkiye ticaretinin %55'ini, ülke toptan ticaretinin %45'ini ve Türkiye'nin gayri safi milli hasılasının %21,2'sini oluşturmaktadır.


Yine ihracat rakamlarına bakıldığında en yüksek ihracat yapılan il İstanbul dur.
Sosyal bakımdan da İstanbul tam bir metropol dur.

Her dinden, ırktan, mezhep ve meşrepten insanlar yaşadığı gibi gelir dağılımına bakıldığında en yoksullar ile zenginlerin bir arada yaşadığı bir şehirdir.
Böyle bir ekonomik ve sosyal yapının bulunduğu bir şehirde olası bir deprem ekonomik ve sosyal anlamda çok büyük bir felaket olur.

Bu işin ciddiyetini kavrayamayan İBB'nin rakamlarına göre, 2025 yılında konser ve festival harcamalarınıda içinde barındıran kültürel etkinliklere 5 milyar 141 milyon TL.

İBB'nin reklamlarını yönlendiren Basın Yayın ve Halkla İlişkiler'e ise 7 milyar 45 milyon TL.
Kentsel dönüşüm uygulama çalışmalarına ayrılan pay ise sadece 3 milyar 700 milyon TL olarak belirlenmiştir.
Yani, İBB bütçesinin sadece yüzde 0,8'i deprem için harcanacaktır.

Beklenen İstanbul depreminin gerek maddi gerekse insan kaybı açısından en az seviyede kayıpla atlatmak için iktidarın ve yerel yönetimlerin birinci önceliği deprem olmalıdır. Çok hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmelidir.
Siyasal kutuplaşmanın üst düzeyde yaşandığı ülkemizde olası bir İstanbul depreminde asayiş ve şiddet oranlarının en fazla yaşandığı illerin başında gelen İstanbul'da asayiş ve şiddet olaylarındada patlama yaşanacaktır.

Bu tür felaketler yaşanmadan toplumsal birlik ve beraberliği sağlamak amacı ile siyasilerin ve seçmen kitlelerinin sorumluluk bilinci ile davranması gerekmektedir.
Hiç kimse bu tür felaketleri, geçmiş örneklerde gördüğümüz gibi siyasi rant elde etme aracına dönüştürmemelidir.
Sosyal medyada asılsız haberler ve felaket tellallığı yapanlara müsade ve itibar edilmemelidir. Yetkili makamlardan açıklanmayan hiçbir haber dikkate alınmalıdır.
Umarım ülkemiz ve İstanbul bir hiçbir zaman bu felaketle yüzleşmek durumunda kalmaz.

Yazarın Diğer Yazıları