Toplumda en çok tartışılan konulardan biride Atatürk'ü koruma kanunu.
Kimileri bu kanunu şiddetle savunurken kimileride, bu kanun olduğu sürece gerçek Atatürk'ü tanıyamayız demektedirler.
Bu tartışmalara girmeden bu kanunun ne zaman ve hangi şartlarda çıktığının tarihi arka planına ve bugün gelinen duruma bakmakta yarar var.
Atatürk ile ilgili toplumda çok fazla bilinmeyen bir konu vardır.
Atatürkü koruma kanunu.
Toplumdaki genel kanat bu kanunu dönemin CHP'sinin çıkardığı bilinir. Nedeni ise CHP'li ve Atatürkçü insanlar ise bu kanunu benimseyerek kaldırılmasına itiraz ederler.
Kanunun doğru yada yanlışlığını tartışmadan konunun kim tarafından ve nasıl çıkarıldığı hakkında yanlış bilinen doğrulardan bahsetmek istiyorum.
Hemen söylemek gerekir ki, Atatürk iktidarda iken böyle bir kanunun çıkarılması teklif bile edilmemiştir.
Atatürk'ün vefatından sonra devletin başına Milli Şef İsmet İnönü geçer.
İnönü dönemi Milli Şef iktidarının baskıcı diktatör rejiminden kurtulmak isteyen halk DP'ne yönelir.
1950 seçimleri DP'nin iktidarı ile sonuçlanır.
Atatürk'ü koruma kanunu, o dönem Ticanilerin Türkiye'deki temsilcisi Kemal Pilavoğlu ve grubunun Atatürk heykellerine karşı yürüttükleri saldırılara karşı bir önlem olarak çıkarılmak istediği ifade edilir.
DP'yi zor durumda bırakmak isteyen CHP iktidarı Ticanilerin bu faaliyetlerini bahane ederek DP'ye her fırsatta saldırır. CHP'nin bu kozunu elinden almak isteyen DP ise Atatürkü koruma kanunu gündeme getirir.
Ama aslında Ticanilerin sistematik olarak böyle bir faaliyet içinde olduğu söylenemez. Çünkü, o dönemin belgelerine bakıldığında Ticanilerin siyasi tercihlerini CHP'den taraf kullandıkları görülmektedir.
Dönemin gazete ve partilerin siyasi faaliyetlerine baktığımızda, 1950 tarihli gazetelerde, Ticanilerin Türkiye temsilcisi, Kemal Pilavoğlu ve müritleri CHP'ye üye olmuş ve aktif olarak siyasi çalışmalar yapmışlardır. Köylerde ve kasabalarda toplantılar düzenleyerek parti propagandası yapmışlar, insanları CHP'ye üye yapmak üzere çalışmışlardır.
Dolayısı ile Ticanilerin saldırılarına karşı böyle bir yasanın çıkarılmak istendiği çokta doğru değildir. Amaç Demokrat parti ve Adnan Menderes siyasi olarak itirbarsızlaştırmak ve tekrar iktidarı ele geçirmektir.
Bugün nasıl her fırsatta din ve Atatürk üzerinden Ak Parti yada dindar kesimler linç edilmeye kalkışılıyorsa dünde aynı senaryoyu oynayanlar DP iktidarına karşı aynı oyunu oynamışlardır.
Atatürkü koruma kanununun görüşmeleri sırasında CHP, bu kanunun çıkmasına karşı durmuş ve şiddetli muhalefet yapmıştır.
Bu durumu meclis görüşmelerinde ve o günkü CHP medyasında yazılanlardan anlamakta mümkündür.
Kanun 5 Mayıs günü Genel Kurula geldiğinde CHP’li vekillerce de eleştirilmiş ve yapılan oylamada reddedilerek komisyona iade edilmiştir.
Kanuna karşı çıkanlardan biri olan
CHP milletvekillerinden Kamil Boran
Genel Kurul’da tasarının Meclis’e gelmesinden üzüntü duyduğunu belirtirterek eleştirmiştir.
Yine CHP’lilerden olup o sırada bağımsız olan Sinan Tekelioğlu, kanunun baskıcılık bakımından ancak Takrir-i Sükûn Kanunu ile karşılaştırılabileceğini, anayasaya aykırı ve anti-demokratik olduğunu söylemiş ve şu cümleyi eklemiştir. "Yarın öbür gün bir üniversite hocası “Nutuk” haricinde bir şey söylerse bu kanun gereği suçlu duruma düşecektir."
Cumhuriyet gazetesinin sahibi Nadir Nadi'de, Atatürkü koruma kanunu aleyhine yazılar yazarak, böyle bir kanunun rejimi geriye götüreceğini ifade ederek, DP'nin getirmek istediği bu yasayı eleştirmiştir.
Yine CHP'de uzun yıllar milletvekilliği yapmış olan Falih Rıfkı Atay da bu kanuna karşı çıkanlardan dır.
Yazılarında, bu kanunun çıkmasından utandığını, Atatürk’ü putlaştırmamak gerektiğini yazıyordu. Atay’a göre böyle bir kanun çıkarmak medeni cesareti kaybetmek demekti. Atay ayrıca, bu kanunla birlikte kimsenin Atatürkü konuşamayacağı ve dalkavukluğun başlayacağını sert sözlerle ifade etmiştir.
Sadece CHP'liler değil kimi DP'li milletvekilleride tasarıyı eleştirmişlerdir.
DP milletvekillerinden romancı Halide Edip Adıvar da tasarıya karşı çıkanlardan biriydi ve Atatürk’ün ilahlaştırılmasına hizmet edecek olan bu kanuna karşı olduğunu açıkça ifade ederek kanun tasarısına karşı çıkmıştır.
Kanun tasarısına karşı çıkanlardan biride İstiklal Savaşı’nın komutanlarından DP’li Selahattin Adil Paşadır.
Selahattin Adil Paşa şu sözlerle bu tasarıya itiraz etmiştir.
“Atatürk meşhur diktatörlerdendir. Bir diktatör hakkında böyle bir kanun çıkarılması doğru değildir. Bu memlekette 14 Mayıs’tan evvel müspet bir iş yapılmamıştır. 14 Mayıs inkılabından sonra Atatürk inkılaplarından bahsedilemez. Böyle bir tasarı ayrıca dinimize de aykırıdır.” (Yeni Sabah, 18 Nisan 1951)
Tasarı 7 Mayıs günü yapılan oylamada 141’e karşı 146 oyla reddedilir. 25 Temmuz 1951 günü yeniden genel kurula gelir ve ağırlıklı olarak DP oylarıyla geçmiştir.
CHP, Atatürk kozunu elinden almak isteyen bir kısım DP’linin kanun tasarısına karşı çıkarak büyük çelişkiye imza atmıştır.
Bugüne geldiğimizde durum çok farklı değildir.
Atatürk'ü koruma kanunuyla ilgili görüşleri sorulan Kılıçdaroğlu, "Atatürk bu milletin bağrından yetişmiş olan bir insandır. Bu ülkeye büyük hizmetleri olmuş bir insandır. Ne Atatürk'ü ne de bir başkasını özel bir yasayla korumanın bir anlamı yoktur." demiştir.
Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaları, CHP'nin ve kitlesinin görüşlerini yansıtmaz. Bugün yada yarın herhangi bir iktidar döneminde Atatürk'ü koruma kanunun kaldırılması için kanun teklifi verilse Türkiye'deki bütün kemalist ve Atatürkçü'ler karşı çıkarlar.
Oysa kanunun çıktığı dönemde CHP'li siyssilerin karşı çıkışları çok daha mantıklı, tutarlı ve ilkeli gerekçelere dayanıyordu.
O günlerde Atatürk'ü gerçekten sevdiği için putlaştırmak istemeyen CHP'liler vardı. Bugün ise yaptıkları her ahlaksızlığı meşrulaştırmak için Atatürk'ü kullanan kitleler türedi.
Falih Rıfkı Atay' ın dediği gerçekleşmiş olup o günde olduğu gibi bugünde Atatürk üzerinden çıkar ve menfaat sağlayan dalkavuklar türemiştir. Bu yasa yürürlükte kaldığı sürece dün ve bugün olduğu gibi yarında yeni dalkavuklar türemeye devam edecektir.
Bu durumu çok güzel bir şekilde Uğur Mumcu'da ifade etmiştir.
Uğur Mumcu'nun “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır" sözleri bizzat sözde Atatürkçü'ler tarafından hayata geçirilmeye devam ediyor.
Bu ülkenin geleceği ve güzel yarınlar için Atatürk’ü öncelikle Atatürk sevicilerden ve onu putşaştırmak isteyenlerden kurtarmak gerek.
Konuyu bizzat kendisinin ifade ettiği bir söz ile noktalayalım.
Kendi yaşadığı dönemde dahi her türlü çıkar ve menfaat sağlamak ve her türlü pisliğini örtmek için yalakalık yapanları o gün görmüş ve gelecekte yetişen nesillerinde bunu yapmamaları için şu özlü sözü söylemiştir.
"Bırakın beni övmeyi memleket için ne yapacaksınız onu söyleyin”