Toplum sağlığını, gençliği ve kamu düzenini tehdit eden en önemli suç türlerinden biri, hiç şüphesiz uyuşturucu madde imal ve ticareti suçudur. Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde düzenlenen bu suç tipi, sadece bireyin sağlığına değil, toplumsal huzura da ciddi zararlar veren bir eylem olarak değerlendirilir. Özellikle genç nüfusa yönelik tehdit unsuru taşıyan uyuşturucu suçları, hem cezai hem de önleyici politikalar bağlamında önem arz etmektedir.
TCK m.188 – Suçun Unsurları ve Kapsamı
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticaretine ilişkin cezai hükümleri içerir. Maddeye göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması veya satın alınması gibi fiiller bu suçu oluşturur. Kanun, aynı zamanda imal, yani uyuşturucu maddenin üretimini de bu kapsamda değerlendirir.
Burada dikkat çekilmesi gereken husus, söz konusu fiillerin yalnızca menfaat amacıyla yapılmasının gerekmediğidir. Yani, kazanç sağlamayı amaçlamayan bir “nakletme” dahi bu madde kapsamında ağır bir suç olarak değerlendirilir.
Cezai Yaptırımlar
Uyuşturucu madde imal ve ticareti suçunun cezası oldukça ağırdır. Temel ceza 20 yıldan 30 yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır. Ancak suçun;
• Çocuklara karşı işlenmesi,
• Okul, hastane gibi belirli yerlere yakın mesafede işlenmesi,
• Örgütlü biçimde işlenmesi,
• Kamu görevlilerince veya görev sırasında işlenmesi
gibi nitelikli halleri, cezayı daha da artırmaktadır. Bu durumlarda 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezası söz konusu olabilir.
Uyuşturucu Kullanma Suçundan Ayrımı
Kamuoyunda sıkça karıştırılan bir diğer husus ise, uyuşturucu madde kullanma veya bulundurma suçu (TCK m.191) ile ticaret amacı güdülen uyuşturucu suçları arasındaki ayrımdır. Bir kişinin yalnızca kişisel kullanım amacıyla uyuşturucu madde bulundurması, farklı ve daha az cezai yaptırımları olan bir suçken; bu maddenin miktar, paketleme şekli, kişinin daha önceki sabıkası ve iletişim araçları gibi unsurlar bir araya geldiğinde, ticaret kastı olduğu kanaatine varılarak TCK m.188 kapsamında işlem yapılmaktadır.
Bu noktada uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir durum, şüpheli veya sanığın "kendi kullanımım içindi" savunmasının, kriminal incelemeler ve delil değerlendirmeleriyle çürütülmeye çalışılmasıdır.
Etkin Pişmanlık ve İtirafın Önemi
Uyuşturucu madde ticareti suçlarında etkin pişmanlık hükümleri, özellikle soruşturma aşamasında kolluk kuvvetleriyle iş birliği yapan ve suçun ortaya çıkarılmasına katkı sunan şüpheliler bakımından cezada önemli indirimlere olanak tanır. TCK m.192’ye göre, suça katılan kişinin olayın aydınlatılmasına yardımcı olması, faillerin yakalanmasını sağlaması gibi durumlar cezanın üçte birine kadar indirilmesine sebep olabilir.
Bu durum, özellikle örgütlü uyuşturucu suçlarında “itirafçı” pozisyonundaki kişilerin yargılamaya katkısı bakımından önem arz eder.
Uygulamada Sorunlar ve Hukuki Eleştiriler
Her ne kadar mevzuat son derece ağır yaptırımlar öngörse de, uygulamada bazı sorunlar dikkat çekmektedir. Bunlardan biri, suçun vasfının tespitinde ölçütlerin net olmaması ve kişisel kullanım ile ticaret arasında ince bir çizginin bulunmasıdır. Ayrıca, delillerin usule uygun toplanmaması, arama kararlarının hukuka aykırı şekilde alınması, kolluk tarafından yapılan baskı ve zorlama ifadelerin hükme esas alınması gibi ciddi hak ihlalleri de zaman zaman karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, özellikle yargılama süreçlerinde tutukluluk sürelerinin uzunluğu, cezaevindeki yoğunluk ve tedavi imkanlarının yetersizliği de bu suçla mücadelede sistematik aksaklıkları beraberinde getirmektedir.
Sonuç: Önleyici Politikalar ve Farkındalık Şart
Uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu yalnızca cezai müeyyidelerle değil; aynı zamanda önleyici kamu politikaları, eğitim faaliyetleri ve bağımlılıkla mücadele programları ile ele alınması gereken çok boyutlu bir sorundur. Yargının görevi, adil, insan haklarına uygun ve etkin bir şekilde bu suçları yargılamak iken; devletin asli görevi, bireyleri bu suçun kıyısına dahi yaklaşamayacak bilinç düzeyine ulaştırmaktır.
Hukukçular olarak bizlere düşen görev ise; her zaman hukukun üstünlüğünü gözetmek, adil yargılanma hakkına saygı göstermek ve hak temelli bir savunma pratiği geliştirmektir. Uyuşturucu suçları ile mücadele ederken dahi, hukuka aykırı yollarla elde edilen hiçbir delilin adaletin terazisini şaşırtmasına müsaade edilmemelidir.