Türk Ceza Muhakemesi Hukuku’nda, mahkemelerin verdiği mahkûmiyet hükmünün, sanık
hakkında belirli şartlar altında hukuki sonuç doğurmasının belirli bir süre ertelenmesini ifade eden
“hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (HAGB) kurumu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun (CMK) 231. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kurum, ceza adalet sistemimizde hem
sanığın rehabilite edilerek topluma kazandırılması hem de yargılamanın etkinliği ve ekonomi ilkesi
açısından önemli bir yere sahiptir. HAGB, bir yandan cezanın infazı ile ortaya çıkabilecek olumsuz
sonuçları bertaraf etmeyi hedeflerken, diğer yandan da sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç
işlememesi halinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kalkmasını sağlayarak
yargılamanın sona ermesini temin etmektedir.
HAGB Kurumunun Tarihsel Gelişimi ve Hukuki Niteliği
HAGB kurumu, Türk hukukuna ilk olarak 1953 yılında 6124 sayılı Kanun ile 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu’na eklenen bir madde ile girmiş, ancak o dönemde etkin bir uygulama alanı
bulamamıştır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK ile daha kapsamlı ve işlevsel bir
yapıya kavuşturulan HAGB, özellikle son yıllarda yargı pratiğinde sıklıkla başvurulan bir müessese
haline gelmiştir.
Bu kurumun hukuki niteliği, doktrinde ve yargı kararlarında geniş tartışmalara konu olmuştur.
Temel olarak, HAGB’nin bir “ceza” mı yoksa bir “güvenlik tedbiri” mi olduğu konusunda farklı
görüşler ileri sürülmektedir. Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre, HAGB, sanık hakkında verilen
mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmasını engelleyen, infazdan önce gelen ve ceza
davasının şartlı bir şekilde sona ermesini sağlayan, kendine özgü (sui generis) bir hukuki kurumdur.
HAGB kararı ile verilen hüküm, kesinleşmemekte, dolayısıyla hukuk aleminde bir varlık
kazanmamakta ve sanık için mahkûmiyet hükmünün yasal sonuçlarını doğurmamaktadır. Bu
durum, özellikle sabıka kaydı açısından önem arz etmektedir; zira HAGB kararı, adli sicil kaydına
işlenmemekte, yalnızca kendisine özgü bir sisteme kaydedilmektedir.
HAGB Kararı Verilmesinin Şartları
CMK’nın 231. maddesinde HAGB kararı verilebilmesi için bir dizi şart öngörülmüştür. Bu şartlar,
hem maddi hem de şekli unsurları içermekte olup, mahkemece re’sen araştırılması ve varlığının
tespit edilmesi gerekmektedir:
1. Verilen Ceza: Sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası
ya da adli para cezası olması gerekmektedir. Bu sınırlama, HAGB’nin daha hafif suçlar için
öngörülen bir düzenleme olduğunu göstermektedir.
2. Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkûm Olmamış Olması: Sanığın, HAGB
kararı verilmeden önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması şartı, kurumun esas
amacına, yani suça eğilimi olmayan veya tesadüfi bir suç işlemiş olan sanıkların topluma
kazandırılmasına hizmet etmektedir. Taksirli suçlardan mahkûmiyet, bu şartı ihlal
etmemektedir.
3. Mahkemenin Kanaati: Mahkeme, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışlarını göz önünde bulundurarak, HAGB kararı verilmesi halinde sanığın yeniden
suç işlemeyeceği konusunda kanaate varmalıdır. Bu şart, mahkemenin takdir yetkisine
dayanmakla birlikte, objektif verilerle desteklenmelidir.
4. Suçun İşlenmesiyle Meydana Gelen Zararın Giderilmesi: Suçun işlenmesiyle mağdurun
veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle
tamamen giderilmesi gerekmektedir. Bu şart, özellikle malvarlığına karşı işlenen suçlarda
önem arz etmekte olup, HAGB’nin mağdurun haklarını da gözeten bir yönünü ortaya
koymaktadır.
5. Sanığın Kabulü: HAGB kararı, sanığın kabulüne bağlıdır. Sanık, HAGB uygulamasını
kabul etmezse, mahkeme doğrudan mahkûmiyet hükmünü kurmak durumundadır. Bu
durum, HAGB’nin rızai bir kurum olduğunu göstermektedir.
Denetim Süresi ve HAGB Kararının Sonuçları
HAGB kararı verildikten sonra, sanık hakkında beş yıllık bir denetim süresi başlar. Bu denetim
süresi içinde, mahkemece sanık hakkında yükümlülükler belirlenebilir veya herhangi bir
yükümlülük belirlenmeksizin denetim süresi geçirilebilir. CMK 231/8’e göre, denetim süresi içinde
sanık hakkında bir denetimli serbestlik tedbiri veya yükümlülük belirlenmesi mümkündür.
Denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlememesi ve yükümlülüklere uygun davranması
halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak düşme kararı verilir. Bu durumda,
sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmü, hukuki olarak hiç kurulmamış sayılır ve sanık, suç
işlememiş gibi kabul edilir.
Ancak, denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi veya yükümlülüklere aykırı davranması
halinde, mahkeme açıklanması geri bırakılan hükmü açıklar. Bu durumda, hüküm kesinleşir ve
infazına geçilir. HAGB’nin iptali halinde, sanığa verilen ceza, denetim süresi içinde işlediği yeni
suçtan verilen ceza ile birlikte infaz edilir.
HAGB Kararına Karşı Kanun Yolları
HAGB kararına karşı, CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yolu açıktır. İtiraz mercii,
kararı hem maddi vakıalar hem de hukuka uygunluk yönünden denetleyebilir. İtiraz üzerine verilen
karar kesindir. Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre, HAGB kararı, esasen bir nihai karar niteliğinde
olmadığı için temyiz kanun yoluna tabi değildir. Ancak, HAGB kararı verilirken yapılan usul
hataları veya hukuka aykırılıklar, itiraz kanun yolu ile giderilmeye çalışılır.
HAGB’nin Eleştirel Bir Değerlendirmesi
HAGB kurumu, ceza adalet sistemimizin işleyişinde önemli bir rol oynamakla birlikte, uygulamada
bazı tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Bu tartışmaların başında, kurumun mahkûmiyet
hükmünün adli sicile işlenmemesi nedeniyle sanıkta suç işleme eğilimi yaratabileceği endişesi
gelmektedir. Ayrıca, HAGB kararının sanığın rızasına bağlı olması, bazı durumlarda sanık lehine
olması gereken bir düzenlemenin, sanığın aleyhine sonuç doğurabileceği eleştirilerine de yol
açmaktadır. Özellikle, yargılamanın uzaması ve HAGB’nin kaldırılması halinde daha ağır bir ceza
ile karşılaşma riski, sanıkların HAGB’yi kabul etmemesine neden olabilmektedir.
Diğer yandan, HAGB, yargı mercilerinin iş yükünü azaltması, basit ve hafif suçlarda yargılamayı
hızlandırması ve sanıkların topluma kazandırılmasına olanak sağlaması gibi olumlu yönleriyle de
öne çıkmaktadır. Özellikle, denetimli serbestlik uygulamaları ile birlikte HAGB, sanıkların
davranışlarını gözlemleme ve onları toplumsal yaşama adapte etme potansiyeline sahiptir.
Sonuç olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, Türk Ceza Muhakemesi
Hukuku’nun dinamik bir parçasıdır. Kurumun amaçlarına ulaşabilmesi ve uygulama birliğinin
sağlanabilmesi için, yasal düzenlemenin yanı sıra yargısal içtihatların da istikrarlı olması
gerekmektedir. HAGB’nin, hem sanık haklarını güvence altına alan hem de kamu düzenini koruyan
dengeci yapısı, ceza adalet sistemimizdeki yerini korumaya devam edecektir.