Bir kez daha tabiatın derin bir hüzne kapıldığı günlerdeyiz. Hafif hafif esen rüzgârın salladığı ağaçlar sararan yapraklarını yere dökme ye başladılar bile. Kurumuş yapraklara basınca çıkan hışırtı, bir senfoninin enstrümanını andırıyor.
Üzüm bağlarında bağ bozumu, bostanlarda sebze hasatları tüm hızıyla devam ediyor. Kış hazırlıkları için; damlarda üzüm pestilleri, dallarda orcikler, yerlerde domates kuruları ve leğenlerde salçalarla tam bir renk cümbüşü yaşanır sonbaharda. Yağmur yağmadan da bitmesi lazım tüm bu kış hazırlıklarının. Yoksa dedelerin ve ninelerin yüzlerindeki çizgiler daha bir koyulaşır, belleri daha bir bükülür.
Leylekler sonbaharda dönüş yolunda epeyce yol almış olmalılar ki yuvaları bomboş. Kuşlar da eskisi gibi uçmaz oldular yükseklerde, hava mı serinledi ne…gece yağan çiğ, damlalar halinde çiçek yapraklarından süzülerek otların üzerine damlıyor.
Hafif yağan yağmur, ağaçlardan süzülen sararmış yapraklara düşüyor, güneş ışınlarıyla adeta çil çil altın bahçesi görüntüsü veriyor. Akşam saatlerinde bir bankın üzerinde ısınmak için birbirlerine sokulmuş iki çocuk, endişeli gözlerle etrafa bakıyorlar. Bir yaşlı teyze onlara doğru yürüyor. Elindeki poşetten biraz yiyecek çıkarıp çocuklara veriyor. Çocuklar sevinerek yiyecekleri yemeye başlıyorlar.
Kestaneciler köşe başlarındaki yerlerini almış, kestane çatlatarak pişirme hazırlığı yapıyorlar. Havalar biraz daha serinleyince çay bahçeleri birkaç güne kapalı mekanlarını açıp müşterilerini burada ağırlamaya başlarlar. İnsanlar yürüyüş parkurlarından birer ikişer çekilmeye başladılar hava serinleyince. Balkon pencereleri de kapanıyor artık, kahvaltılar ve akşam çayları için içeri geçilecek. Sonbahar akşamları sokaklardaki hareketlilik de yavaşlamıştır artık.
Sonbaharda otobüs terminallerinde ve tren istasyonlarında uzaktaki aile yakınlarına gönderilmek üzere kışlık nevalelerin gönderilmesi için tatlı bir telaş vardır. Bu aylarda üniversiteyi başka şehirlerde okumak için hazırlanan öğrenciler bavullarını tıka basa doldurup yola çıkma telaşına düşerler. Sabah saatlerinde indikleri şehirlerde tatlı bir serinlik karşılar onları. Sıkı giyinmediklerine pişman olmuş gibidirler.
Sonbaharda gökyüzü daha kurşunidir. Bulutlar daha kalabalık yolculuk ederler. Rüzgâr bulutları rahat bırakmaz sonbahar aylarında. Ve nihayet gökyüzü fırsatını bulunca ağlamaya başlar. Gökyüzü ağladıkça bir huzur ve yaşama sevinci kaplar insanın içini. Sular çoğalacak, tabiatın sessiz ve derin uykusu yeniden yeşerme umudu taşıyacaktır.
İnsan hayatı da mevsimler gibi değil midir aziz dostlar? İlkbaharı andıran çocukluk, gençliği andıran yaz, ihtiyarlığı çağrıştıran sonbahar ve ömrün son dönemecini andıran kış, insan ömrünün seremonisi gibidir.
İşte sonbahardayız. Şakaklarımız kırlaşmış, yüzümüzdeki çizgiler iyice derinleşmiş vaziyette. Aynaya bakarken şairin dediği “benim mi Allah’ım bu çizgili yüz” mısraını biz de tekrar etmek üzereyiz iyiden iyiye. Kimimiz “yolun yarısında ve Dante gibi ortasındayız ömrün” belki, kimiz de sonbahar misali ömrümüzün son dönemecine giriyoruz vesselam.