Üsküp’ten ayrılmak zor gelse de rotamızı bir başka gezi noktasına Arnavutluk’a çevirdik. Arnavutluk da uzun süre Osmanlı’nın egemenliğinde kalmış bir başka Balkan ülkesi. Başkent Tiran oldukça tarihi bir şehir. Şehir merkezinde çok merdiven basamağından oluşan bir tepe var. Nefesi kuvvetli olanların ancak çıkabileceği bir tepe burası. Tiran’da da cami, kale, köprü gibi Osmanlı döneminden kalan eserler mevcut. Tiranın merkezinde bulunan Ethem Bey Camii de 1781 yılında Hacı Edhem Bey tarafından yapılmış ve değişik iç mimarisiyle, motifleriyle görülmeye değer bir Osmanlı eseri.
Arnavutluk devlet başkanı Enver Hoca yönetimi esnasında binlerce Osmanlı eseri ya yıkılmış ya da harabeye dönmüş, daha sonra TİKA tüm balkanlardaki Osmanlı eserlerini restore ettiği gibi, Arnavutluk’taki eserleri de restore ederek Arnavutluk’a yeniden kazandırmış.
Arnavutluk da ekonomisini daha çok turizmle çekip çeviriyor. Denize kıyısı olan balkan ülkelerinden olması bakımından çok fazla turist tarafından ziyaret ediliyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Türklerden de yoğun bir turist sirkülasyonu var. Ayrıca İtalya ile yakın olduğundan ekonomik ilişkileri daha çok İtalya ile şekillendiriyor.
Arnavutluk’un başkenti Tiran da yemek problem. Daha çok Avrupalı turistler tarafından ziyaret edildiği için lokantalarda malum hayvanın eti satılıyor. Helal sertifikalı yemek yapan yer neredeyse yok gibi. Tirana adım attığım an kasvetli ve soğuk bir havası olduğunu hissetmiştim. Üstüne üstlük yemek de problem olunca Arnavutluk bana bir Osmanlı yadigârından ziyade yabancı ve bir Avrupa ülkesi görüntüsü verdi. Tarih boyunca da hep Osmanlı’nın başına bela olmuş bir ülke olması ve II. Abdülhamid’i tahttan indiren masonlar arasında Arnavut Esad Toptani’nin de olduğunu düşününce Arnavutluk’a pek sempatim oluşmadı doğrusu.
Balkanlarda yolumuzun düştüğü, Fatih döneminde Osmanlı egemenliğine giren bir başka Osmanlı yadigârı ülke de Karadağ oldu. Yaklaşık dört yüz elli yıl Osmanlıya bağlı kalan Karadağ uzun yıllar Yugoslavya’ya bağlı kaldıktan sonra 2006 yılında bağımsız bir ülke olmuş.
Şehirlerinin denize kıyısı olması bakımından Balkanlardaki en çok turist ağırlayan ülke Karadağ. Özellikle Kotor ve Budva şehirleri deniz ve tabiat tutkunlarının yoğun olarak ziyaret ettikleri şehirler. Türk turistlerin de çok sık ziyaret ettiği bir yer Karadağ. Karadağ’da da yemek problem. Malum hayvanın eti çok sıklıkla ve her yerde satılıyor. Benim gibi bu konuda hassas olan kimselerin kalacakları pansiyona kendi tencere tabaklarını kaşıklarını hatta bıçaklarını götürmeleri gerekir.
Dünyadaki cennet nerede diye sorsalar Karadağ’da derim. Yemyeşil ormanlarıyla, masmavi deniziyle Karadağ tam bir tabiat harikası. Saatlerce araç kullandık yol hariç kara görmedik desem abartmış olmam.