Cemil TURGUT

Balkan gezisinden notlar -3

Cemil TURGUT

Balkanlardaki ikinci durağımız Makedonya oldu.  Makedonya da Osmanlı yadigârı olması bakımından ilgimizi çeken yerlerdendi. Kosova’dan arabayla Makedonya’ya geçerken dağların tepelerin yemyeşil olduğunu görünce, güzelim memleketimiz aklıma geldi. Dağların tepelerin bomboş ağaçsız yeşilsiz olduğunu düşününce doğrusu iç geçirmemek elde değil. Arabamız Makedonya yollarında süzülürken yüksek oksijene maruz kaldığımızdan baş ağrısı geçirmiştik.  

Makedonya’da başkent Üsküp’te bulunduk. Üsküp bir tarafında camiler, çarşılar ve pazar yerleriyle bir Müslüman şehri andırırken diğer taraftan kilise ve tarihi heykelleriyle tipik bir Hıristiyan şehrini andırıyordu. Müslüman tarafı içimizi ısıtırken diğer taraf bizim için oldukça soğuk ve kasvetli gelmişti.

Üsküp’teki çarşı, cadde ve sokaklardaki taş döşemelerin; kare kare kesilmiş taşlardan oluşan evlerin görüntüsü Osmanlı’dan kalma bedestanları andırıyor. Sokaklar dar ve uzun, evler çoğunlukla cumbalı anlayacağınız tipik bir Osmanlı şehri gibi. Kale, cami, külliye, medrese ve köprülerin varlığı Osmanlı’yı her yerde karşınıza çıkarıyor. Ünlü Sessiz Gemi şiirinin yazarı şairimiz Yahya Kemal Bayatlı’nın da Üsküplü olduğunu hatırlatmakta yarar var.  

Şehrin iki yakasını birbirine bağlayan ve Vardar nehri üzerine yapılan Taş köprü de bir başka Osmanlı şaheseri. Aslında köprünün esas adı Fatih Köprüsü. Bu köprüye II. Murat döneminde başlanılmış, Fatih Sultan Mehmet döneminde tamamlanmıştır. Köprünün eğimli olması insanların ilgisini çektiğinden olsa gerek yoğun bir turist akını var oraya.  

Üsküp, çok fazla Türk turist tarafından ziyaret edildiğinden olsa gerek Türkçe konuşan sayısı oldukça fazla. Marketlerde, lokantalarda, çarşıda pazarda kısaca alış veriş yapılan her yerde Türkçe bilen olduğu için yabancılık çekmiyor ve alış verişi rahatlıkla yapıyorsunuz.  
Eğer yemek yiyecekseniz ne yazık ki Üsküp’te helal sertifikalı mekân aramalısınız. Herhangi bir lokantada sormadan yemek yemek riskli. “Nasıl olsa bunlar turist bir defa gelirler” diye düşündüklerinden sizi aldatabilirler.  

Üsküp’te dikkatimizi çeken bir başka şey de çok fazla heykelin olmasıydı.  Bunların çoğu tarihi heykellerdi. Heykellerin bir kısmı yeni, herhalde kendilerine antik devlet süsü vermek için olsa gerek sokak ve caddelerin, resmi kurum kampüslerinin çoğunda heykel var. Bu heykellerin bu kadar çok olması biraz da Osmanlı’yı unutturma çabası gibi geldi bize.  

Üsküp’ün eşsiz bir güzelliği de Matka kanyonu. Bir şekilde Makedonya’ya yolu düşenlerin Üsküp’teki bu saklı cenneti görmeleri onlara estetik açıdan çok şey katacaktır. Üsküp’e on beş kilometre uzaklıkta olan bu tabiat harikasının tekne turları ve kano gezintileri unutulmaz saatler yaşatıyor. Ayrıca yer altı suları, baraj gölü ve yamaçlardaki otantik manastır görüntüleriyle tam bir tabiat harikası bu bölge.

Yazarın Diğer Yazıları