Elâzığ Şehrinin zengin bir mutfağı ve o mutfağı daha da güzelleştiren bir kültürü vardır.
Bizler o kültürden süzülerek geldik. Yer sofraları… O işlemeli sinili sofralar…
Çok iyi bilirim, tası, tabağı, tenceresi, sinisi bakırdı…
Rahmetli babamızla kalaycılar yolunu çok tutmuşuzdur.
Daha sonraki yıllarda, ‘yer sofralarından, masalarda yemek kültürü gelişti…’
Bakır tencerelerin yerini krom tencereler aldı… Porselen ve Cam tabaklar yemek masalarını süslemeye başladı.
Günümüzde birçok ailenin halen, ‘toprak kap ve kâselerini / veya tencerelerini kullandığını da bilmekteyiz… Çömlek tencere ve testilerde bizim vazgeçilmez kültürümüzdür.
Bizler geniş aileden geliyorduk. Annemiz, babamız, ninemiz, beşkardeşimiz birlikte çok güzel ve nezih yılları bir arada, birlikte geçirdik. Yaşadığımız şehirle de bütünleşen bir sofra kültürümüz/ adabımız vardı. Rahmetli Babamız bu kültüre çok önem verirlerdi. Rahmetli ninemiz, Harput Mutfağını çok iyi bilirlerdi. Hem ninemizin ve hem de annemizin maharetli ‘yemek kültürü’ donanımları vardı. O kültür, hiçbir estetiği ve zevki bozulmadan günümüze kadar da devam etti.
Sofra adabı çok önemlidir… Ailenin bütün bireyleri o sofra etrafında bir araya mutlaka gelecektir. Aile büyüğünün, ‘besmelesi…’ ile yemeğe başlanır. Sofranın etrafında huzur, güven ve sükûtun verdiği tatlı bir esinti vardır. Ailenin en küçüğü, ‘yemek duası yaparlar…’ O şükür duasıyla birlikte sofradan kalkılır. Bizim örfümüzde, ‘yemek öncesi ve sonrası eller yıkanır’ Torunum Bilge, sofraya oturduğumuzda, ‘dede elini yıkadın mı?’ ikazında bulunur. Sofra, bizim kültürümüzde; ‘rahmettir, berekettir, izzettir, ikramdır, infaktır…’
Yaz aylarında özellikle, ‘soğuk çorbalar, hafif ve sebzeli yemekler ve içecekler…’ tercih edilir.
Kış aylarında ise, ‘sıcak çorbalar, etli yemekler ve içeceklerle…’ sofralarımızı tezyin ederiz.
Ecdat bizlere, ‘sabah kahvaltınızı doyurucu yapın…’ gün boyu sizleri zinde ve ayakta tutar.
Sabah kahvaltısında genellikle, “peynir, zeytin, bal, yoğurt, isot (biber kebabı), reçel (vişne ve kaysı reçeli), domates, biber, salatalık…” İçecek olarak da, bu şehrin insanının asla vazgeçemeyeceği Çay…
Biz emekliler genellikle, saat 11.00 sularında, hane halkı ile birlikte sohbet ‘kahvesi içeriz…’
Öğle Yemeği… Genellikle öyle namazından sonra yenilir. Hazırlanan yemekler, ‘mevsim yemekleridir’
Zeytinyağlı fasulye, pirpirim, söğürtme (patlıcan), güveç, tirit, yağda kızartılmış biber, salata…
Yarpuzlu ayran çorbası, Ayranlı Köfte Çorbası, Borani (pirpirim) Çorbası… Bunlar, soğuk olarak yemeklerde servis edilen çorbalardır. Sofrada, Erik Hoşafı, Vişne Kompostosu, Vişne Şurubu ve Vişne Helvası yer alır… Mecazi bir söz vardır; “Kana rengini veren vişne şurubudur…”
Tabi ki, Kışın sıcak olarak servis edilen Sebzeli Bulgur Çorbası, Taze Fasulye Çorbası, Kelle Paça Çorbası, Kurutlu Çorba, Lobik (Börülce) Çorbası, Püşürük Çorbası, Mukaşerli Erişte Çorbası, Anamaşı, Ayranlı Tarhana Çorbası, Tutmaçlı Çorba, Umaçlı Çorba, Hasbirli Harput Çorbası, Kirli Çorba, Kakırdaklı Lapa Çorbası, Süt Çorbası, Mırmırik Çorbası… (Kaynak Bilgi, İl Kültür Müd. Elâzığ Mutfağı)
Akşam Yemeği… Bu yemekte de, aileyi sofrada, o sofranın bereketinde, adabında buluşturur. Rahmetli Babamın, ‘büyük bir itinayla hazırladıkları salata hala gözlerimin önündedir.’ Salatanın bütün malzemelerini eksiksiz kullanırlardı. Ve yine rahmetli babamız, ‘karpuzu dilimleyerek kesmesi…’ sofraya bereket getirirdi. O güzel günler ve hane halkına yardımları hiçbir zaman unutulmaz! Sofrada mutlaka; 'tuz, sirke, soğan ve su…’ bulundururlardı.
Akşam Yemeğinde, Sarma, dilim dolma, Harput Köftesi, Bulgur Pilavı, Karnıyarık, Melemen, Kabak Yemeği, Taze Fasulye Yemeği, Çorbalar…” Tabi ki, sofrada, bir veya iki çeşit yemek bulunurdu.
Akşam Sohbetlerinde, mevsim meyveleri yer alırdı. Bu meyveler arasında bizler, üzüm, dut, elma, kayısı, vişne, ayva ve armudu sayabiliriz. Ağın İlçemizin dört incisi; Ağın Leblebisi, Badem, Üzüm, Nar ve Ceviz Sohbet Kültürünün kaçınılmazı… Burada dut ve üzüm pestilini ve orciği de burada zikredelim…
Elâzığ’da belki unutulmaya yüz tutan yemek kültürleri de var. Bunlar arasında; Doğum Yemekleri, Düğün(sünnet, evlenme yemekleri), Hacı Yemeği, Bayram Yemekleri, Ölüm Sonrası Verilen Yemekler… Özellikle de, Bayram Yemekleri arasında; “ Dolanger, Baklava, Kadayıf, Sütlaç, Börekler, İçli Köfte, Harput Köfte, Dolma, Yaprak sarması, Lahana Sarması…” sayılabilir.
Esnafımızın kendi aralarında verdikleri yemekler arasında, “Güveç, Tava, Kavurma…” sayılabilir.
Dostların bir araya gelerek fırına verdikleri, Tel Kebap ve yanında karpuz, üzüm, soğuk içecekler…
Tatlılar arasında da, Halbur hurması, Taş Ekmeği, Kaygana, Tel kadayıf, peynirli ekmek sayılabilir…
Bizlerin burada amacı, ‘sofra, yemek kültürü ve adabıdır…’ Tekrar, zengin bir sofra kültürünün olduğunu söylemeliyim. Çorbalar, sarmalar, mevsimine göre sebzeli ve etli yemekler, tatlılar, börekler, çörekler…
Sofralarımızda, ‘kırsal kültürün halı hazırda esintilerinin olduğunu…’ söylemeliyim