Yansın şamdanlar,
Yansın dört yana…
Gün doğumunda sıcaklık,
Günbatımında soğukluk
İçinizdeki esinti,
Ufka düşer kızartısı…
Çizilir alımlı nazar!
Güneşin doğuşu ve de…
Uzanır bahtım, sabır yayı…
Gölgelere düşer tavrım
Ben kıyamda, gölgem secde de;
Sessiz bir tesbihin ruh halinde…
İnleyen ben miyim, gölgelerim mi?
Uzanır semaya ellerim,
Dillerim kanatlanır,
Tevbe dolu hıçkırıklar…
Gözyaşına boğulur, Temmuz sıcağı
Dinle gök gürültüsünü (Ra’d Suresi)
Yıldırımların akışını…
Kâinat titrer, tesbih ederken!
Gören gözler de, mahsun yakarışlar…
Çığlığım, uyanışa!
Günahlarımı siler mi gözyaşı?
Şüphelerden, korkularıma kaçarım
Korkular, acılarıma gem vurur!
Dert kervanı yürür,
Hayallerimi kasıp kavurur
Niyetim, amelime ayna…
Kaynar içimde kâinat;
Dünya tarlası, vebalim!
Vebalimi omuzlar gezerim…
Bir ömrü gözyaşında süzerim
DOST ŞARKISININ
Bugün, farklı şeyler söylemeliyiz
Kalem ile gönüllerin eliyiz
Akıl, gönül ehlinin vuslat dili
Dost şarkısının şakıyan seliyiz
BİLMEYİZ
Ayrı-gayrı, şucu-bucu, bilmeyiz
İnsan olmak, en cömert gayretimiz
Kötü niyet, hesap-kitap bilmeyiz
Dürüst kalmak, civan mert servetimiz
Düşe-kalka, ine-çıka yol alır;
Her haline teşekkür, hayretimiz
Erdemli insan bize hasretimiz
PARÇA BÜTÜNDE GÜZEL
Parça bütünde güzel
Hakka esaret güzel
Dertlere şifa veren;
Hazreti Furkan güzel…
EYÜP’TE OLMAK
Eyüp’te bin dört yüz yılı yaşamak
Fethi sırlarıyla güne taşımak
Misafiriyiz, Eyüp’te Ensar’ın!
Resul’ü misafir eden Sahabe
Fethi Mübin’i eylemiş gülzarın
Kokusunu alır; Bedri’n, Uhut’un
İstanbul’un vatan yapan ahitin
BİR BARDAK ÇAY
“Çayhane” derler, sohbetin adına
Hele demlensin, varılmaz tadına
Düşersen yollara, garip illere;
Bir bardak çay yetişir imdadına
YEŞERMEK İÇİN
Toprak tohum ister, yeşermek için
Gönül sevgi ister, yaşarmak için
Bedri, elindeki testiyi doldur;
Sanatı kabından taşırmak için
KİMİN FERMANI
Kimin fermanı ıslahat
Yüz elli yıllık maslahat
Yakarışımız Huda’dan,
Bizi hayırla islah et
SÖZ YERE DÜŞERSE
Söz, özünden gelmezse yere düşer!
Gönül kırılır hale, dara düşer
Söz yere düşerse, dost acı söyler
Misakını bozanlar, nara düşer!
HAYATIN HER ANI
Hayatın her anını, ibadet bil
Güzel hasleti, kendine adet bil
İhlasla bak, kâinat sarayına;
Her zor anını Rabbinden medet bil>
Huzura doğan günü saadet bil
İyilik ile ihsanı Cevdet bil
Gök kubbeni kandillerle donatmış
Her kıyamda miracını avdet bil
MİMAR SİNAN'A
(Akrostiş Şiir)
Memleket aşkıyla yürüyen gönlü,
İhya ettin, nakış nakış işledin
Mimar Sinan ismiyle, imar mührü,
Âlem-i İslâm'a, şevkle işledin
Ruhundaki bütün hüneri döktün
Selimiye'de, ihlâsı işledin
İlimle marifeti tezyin ettin,
Nesillere zarafeti işledin
Akıl dökermiş harcı, bir gör hele
"Nun" emrinde, hidayeti işledin.
BİN AHI TEBESSÜMLE AĞIRLA
Bin ahı, tebessümle ağırlar latife!
Sitemi vakarla karşılar nazarlar…
Kâh Hüseyni makamı, kâh Uşşak;
Dem dem içirir, sızıları!
Tenkide, merhaba derdik…
Nükteye, el bağlardık!
Sohbetinde, ‘mizah’ vardı,
Mektubunda, ‘gönül alıcı’ sözler!
Özledik, özümüz kokan sanatı!
Nefi’nin, yoz tavrı boğan, ‘sitemkârını’
Havasın ve Avamın, yürek dili,
‘Hacivat ve Karagözü’
Gülerek, ‘yoğurt çalardık göle’
Tefekkür eder, soluklardık âlemi!
Somurtan, bir asırdayız,
Kasılan, Yüzlerdeyiz,
Buz tutan kaldırımlarda,
Adımlarımız!
‘Mizahı’ bıraktık!
Ne zarf, ne mazruf,
Ne arzuhalimiz kaldı!
Yüzler donuk, kelimeler sönük,
İfadeler, rahmet sağanağında,
Değil, değil…
GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR
Güneş doğudan doğar, doğuda sır
Kâinat, batıdan doğuya doğru döner
Uygarlığı yaşayan nice asır
Tevhit dilinin ışıkları yanar
O ışıklarda, nur üstüne nur yağar
Üç kıtanın birleştiği yerdeyiz
Bu yerler, tarihin doğduğu yerler
ŞEHRİMİN İNSANI
Düşünürüm, geçmişin Elâzığ'ı...
Yüreği Ahi Evran, dili Yunus
İlim, irfan meclisinde azığı
Dört yanına ışık saçan fanus
Nerede kaldı, ak saçlı bilgeler
Ruhumu ısıtan serin gölgeler
Destanlar burcunda efsane şehir
SEHER VAKTİ
Seher vakti uyanık, daha diri
Esen seher yeli, bir dua gibi
Her yer karanlık, sükûtun alevi
Ellerle yüzler semaya açılmış
Rahmet kapısına gözyaşı döker
Vuslat Köprüsünde çığlık çığlığa
Bin ah çekeriz derinden derine
Kader ağına attığı zamandan