İlki 1992 yılında Av. Fikret Memişoğlu anısına yapılan Uluslararası
Hazar Şiir Akşamları, istikrarlı bir şekilde, günümüze kadar 33 yıl
boyunca devam eden; Türkiye’nin/ veya Türk Dünyasının artık günümüzde
markalaşan şiir, sanat, edebiyat, musiki sofrası/ veya şölenidir,
diyebiliriz.
1990 sonrası, SSCB’nin dağılmasından sonra, Doğu Anadolu’nun ‘kadim
şehri…’ Elazığ’dan yükselen bir bayrak dalgalanacaktır. Türk
Dünyasına, ‘gönül dolusu selamlar…’ diyecekti!
Günümüzde artık, “Türk Devletler Teşkilatının…” hayata geçtiğini
görmekteyiz. İnşallah, Türk Dünyası, 2026 yılından itibaren de, “34
Harfli, Ortak Alfabeye…” geçmiş olacaktır.
Sadık K. Tural Hoca, Elazığ Şehri için, “Şiirin Başkenti…”
diyeceklerdi. Cengiz Aytmatov, “Türk Dünyasının Manevi Azığı…” olarak
tanımlayacaklardı. Tebrizli Şairimiz, “Harput, Orta Asya’nın Gül
Bahçesi…” diyerek sesleneceklerdi. Bizlerde, “Harput, Türk Dünyasının
Vuslat Şehri…” diyoruz.
Geçtiğimiz yıl içerisinde yapılan 27nci Uluslararası Hazar Şiir
Akşamları, Elâzığ Belediyesinin öncülüğünde gerçekleşti. Şehrin bütün
kurumları, bu tarihi ve marka organizasyona destek verdiler.
Tabiatıyla, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, ‘şehrin bi istisnai
faaliyeti…’ Dile kolay efendim, 1992’lerden 2025’li yıllara doğru yol
aldığımızda büyük emeklerle ve katkılarla hazırlanan Elâzığ Şehrinin
müstesna faaliyeti… Özellikle de, bu tarihi organizasyonu başlatan
Şener Bulut ve arkadaşlarına da bir daha kalbi tebriklerimi alenen
belirtmek isterim. Samimi, dürüst, ahde vefalı dostların büyük
fedakârlıklarla hazırladıkları şiir akşamları artık günümüzde, Türk
Dünyasının yegâne markasına dönüşmüştür. Uluslararası Hazar Şiir
Akşamları bizleri öncelikle, kendi içimizdeki değerlerle buluşturmuş/
onlara dokunabilmemizi sağlamış… Elâzığ Şehrinde, kültürü, sanatı,
edebiyatı, musikiyi seven ve onun korunmasıyla birlikte gelişmesine de
önemli katkılarda bulunan bir ilim muhitinin oluşmasına da önemli
katkıları olmuştur.
Şunu özellikle ifade etmek isterim; Harput, yüzyıllar boyunca bir ilim
ve irfan merkezi olarak Anadolu’ya ışık tutmuştur, inşallah tutmaya da
devam edecektir. Bizlerden önceki güzel ve de nezih bir nesil vardı;
Ahmet Kabaklı, Nurettin Ardıçoğlu, Prof. Dr. Bahaeddin Ögeli,
Şemsettin Ünlü, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İshak Sunguroğlu, Av.
Fikret Memişoğlu, Fethi Gemuhluoğlu, Şeref Tan, Ahmet Tevfik Ozan ve
daha onlarca isim… Bu isimler bizlere meşale oldular.
Bizim nesil, dile kolay 1990’lardan günümüze 35 yıl boyunca; “şehrin
vefalı dostları olarak çalıştılar, emek verdiler, sürekli yeni
projeler ürettiler…”
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Şimdiye kadar; Av. Fikret Memişoğlu,
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Cenani Dökmeci, İshak Sunguroğlu, Hacı Hayri Bey,
Fethi Gemuhluoğlu, Ahmet Kabaklı, Nüzhed Dede, Elmas Yıldırım, Mağcan Cumabay,
Cengiz Aytmatov, Bahtiyar Vahapzade, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Yesevi,
Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Arif Nihat Asya,
Ali Şir Nevai, Abay Kunanbay, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Ganira
Paşayova, Ziya Gökalp…” anılarına düzenleniyordu. Şehir insanı kendi
kimliğiyle/ veya gönül coğrafyamızın değerleriyle buluşuyordu.
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarını taçlandıran, Türk Dünyası Hizmet
Ödülleri de, Rauf Denktaş’a, Mehmet Emin Aga ve İbrahim Şerif’e, Nur
Sultan Nazarbayev’e, Cengiz Aytmatov’a,
Turan Yazgan’a, Mustafa Cemiloğlu’na, Bahtiyar Vahapzade ’ye, TİKA’ya
veriliyordu…
Sanat ve Edebiyat Dostlarına en içten ve kalbi bir sesle söylemek
isterim? Hazar’da ben neyi görüyorum; Bu milletin, ‘Rönesans’ını…’ 13.
Asırda, Anadolu’yu ‘aydınlatan…’ kimlerdir? İlk isim, ‘Yunus…’
dersiniz… Mevlanalar, Ahmet Fakihler, Ahi Evranlarla, Hacı Bektaşi
Velilerle yola devam edersiniz! Bir büyük dinamizm, bir büyük aksiyon
görürsünüz! 21. Asırda, bizler farklı bir şey aramıyoruz. Bu
coğrafyada, tarihi buluşturmaktır…’. “Dile, İşte, Fikirde Birlik”
diyebilmektir!
Geliniz, Elâzığ Şehrinin 2026 yılında; “Türk Dünyası Başkenti Olması
İçin…” gerekçeli kararı hazırlayarak ilgili kurumlara teklifimizi
yapalım. 2025 yılından itibaren, “Türk Dünyası Hizmet Ödüllerini…”
tekrar hayata geçirelim. İnşallah, en büyük gayretimiz de; “Türkiye-
Azerbaycan Üniversitesinin bir Kampüsünün Elâzığ Şehrimizde Açılması…”
yolunda samimi niyetimizi şehir olarak gayrete dönüştürelim
Elâzığ Şehrinin en önemli markası şüphesiz ki, Uluslararası Hazar Şiir
Akşamlarıdır. Anadolu’daki birçok şehrimize de, ‘model olmuştur’ 1992
tarihinden 2025 tarihine kadar geçen 33 yıl içerisinde o kadar nezih
organizasyonlar oldu ki, “Türk Dünyasının nabzının Küçük Hazar’da
çarptığını gördük!” Elâzığ Şehrimiz İlçeleriyle birlikte, ‘edebiyat
kitaplarında yer alan usta şairleri ağırladılar’ Elâzığ Şehri,
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla birlikte, ‘Türk Dünyası Edebi
Şölenine Dönüştü’ Bu şölenler, her yıl içerisinde büyük bir titizlikle
hazırlanan, ‘Hazar Şiir Akşamları Güldestelerinde’ kaynak eserler
arasında yerlerini aldılar.
Yıllar öncesinden hatırlayınız; Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın
öncülüğünde, “Abant’ta gerçekleştirilen Anadolu Dergiciliğini
Geleceği!” Hazar’dan alınan ilhamla ilk defa masaya yatırılıyordu.
Elâzığ Şehrinden; Türk Dünyasına/ Sanat ve Edebiyat İklimine
uzanabiliyorduk… Elâzığ’dan; Diyarbakır’a, Urfa’ya, Muş’a,
Malatya’ya, Gümüşhane’ye, Tokat’a, Sivas’a, Eskişehir’e, Balıkesir’e,
Kütahya’ya… Şiir, Sanat ve Edebiyat Buluşmaları gerçekleştiriliyordu.
Artık birçok ilimizde, “Şiir, Sanat ve Edebiyatı Seven/ veya onu
yaşatma azmi içerisinde olan bir edebi muhitin oluştuğunu da
söyleyebiliriz!”
2025 yılının Temmuz sıcağında bu yazımızı kaleme alırken, “28.nci
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına doğru yol alırken…” geçmişte
gerçekleştirilen 33 yılı gözlerimin önüne getiriyorum.
Ve özellikle de, ilk yılların heyecanı muhteşemdi… Şehirde, muhteşem
bir katılım vardı. Elâzığ Şehri, dönemin en güçlü şairlerini Elâzığ
Şehri misafir ediyordu. Şehrin muhtelif okullarında yapılan
programlar, İlçelerin Hazar Şiir Akşamlarına katılımı ve şiire,
sanata, edebiyata kendilerini vakfeden arkadaşların heyecanları şehri
kucaklıyordu…
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla birlikte Elâzığ Şehrinde, ‘şiir,
sanat ve edebiyatı seven edebi mahfillerin oluştuğunu görüyoruz.’
Manas Yayınevi, bu mahfillerin başında gelir. Ankara’da Avrasya
Yazarlar Birliğinin çıkarmış olduğu, “Kardeş Kalemler Dergisi…”
ilhamını ilki 1992 tarihinde gerçekleştirilen Uluslararası Hazar Şiir
Akşamlarından aldığını söylersem yanılmamış olurum. Ankara’da,
İstanbul’daki, Vakfımız, Derneklerimiz, Federasyonumuz her biri
bizlerin sımsıcak mekânları… Onların sıcaklığını her zaman yüreğimizde
hissettik… Uluslararası Hazar Şiir Akşamları ve Türk Dünyası Hizmet
Ödülleri şurası iyi bilinmelidir ki, Elâzığ Sevdasını yüreğinde
taşıyan milyonların aynı şuurla ortaya koyduğu faaliyetin adıdır.
Bizler, Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının da, UNESCO’ya bir rapor
halinde sunularak ilki 1966 tarihinde yapılan Struga Şiir Akşamları
gibi dünya literatürüne girmesini arzu ediyoruz.
27. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Rahmetli Doktor Şairimiz Ahmet
Tevfik Ozan’ın isminin verildiği “Ahmet Tevfik Ozan Kongre ve Kültür
Merkezi’nde…” gerçekleşti. Rahmetli Ozan, 2010 tarihinde Struga Şiir
Akşamlarında Türkiye’yi temsil etmişlerdi.
Sanat ve Edebiyat dostları gayet iyi bilirler; 15.nci Uluslararası
Hazar Şiir Akşamları Cengiz Aytmatov anısına yapılıyordu. Aytmatov’un
Elâzığ Şehrinden bütün Türk Dünyasına çağrısı vardı; “Bütün Türk
Dünyasının Kökleri Anadolu’da olan güzel Türkçemizi kullanmalarını
arzu ediyorum.” Bu sadece, ‘edebi bütünleşme.’ olarak değil;
‘hükümranlık dilinin köklerinin derinliği ile tarihe yürüyüştür…’
İnşallah artık o tarihi yürüyüşte başlamıştır.
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, öyle bir faaliyet ki, bu faaliyet
‘sosyal mühendislik…’ sahasında, Türkiye’ye ve hatta bütün Türk
Dünyasına; örnek/model bir çalışmadır, diyebiliriz.
Sıklıkla kullanılan bir ifade vardır; Adriyatik’ten Çin Seddine, bir
koca yurt, kurt başlı beylerin adil ikliminde şenlendi/ dinlendi
soluklandı… Elinde kopuz Aprınçur Tigin’le ses titredi, söz kanatlandı
çağlar ötesine… Sivas elinde âşık Veysel derler adına, sazıyla
gözündeki ağuyu siler oldu! Şiir öyle güçlü bir sanattır ki, bu
milletin asırlar boyu coşkulu yürüyüşünü bizlere anlatır. O yürüyüş,
günümüz Türkiye’sinde, ‘tarihin vuslat Şehri Harput’ta bizleri bir
araya getirdi…
Rahmet Mekân, Ahmet Kabaklı 28 Ekim 2000 Tarihinde, “Harput’ta Kültür
Düğünleri” isimli yazılarında şu nazik ifadeleri kullanıyorlardı;
“Düşünün ki, sadece Hazar Şiir Akşamları, Türkiye’nin irfanına hizmet
derinlikleri bahşeden, Avrasyalı, Türkiyeli ve Elazığ’lı binlerce
şair, bilgin, edip, hatip, müzik üstadı, araştırmacıyı millet
sahnesine çıkarmıştır.”
“Şiir olmasa, dünya çöl olurdu!” diyen bir hikmet dehası Prof. Dr.
Sadık K. Tural, “Elâzığ Şehri, Şiirin Başkentidir!” diyeceklerdi. Bu
ne güzel ve kutlu bir onurdur…
İran Tebriz’den seslenen Türkçü şair, Nesir Payguzar ne diyor;
“Harput Asya’nın gül bahçesidir / Bu kadar güzellik onun besidir/ O
ki, şöhretini yüceltip arşa;/
Kulaklara çarpan müzik sesidir/ Harput ocağıdır güzelliklerin/
Havası, kışta da yaz nefesidir
Konuşmaklarında saz havası var/ Kucağında Hazar Baba Gölü var/
Harput daralanmış nar tanesidir/ Mısralar dizini simgesi olan/
Nesir’in Harput’a alakasıdır...”
Elâzığ Şehrinin en büyük derdini de, şairimiz M. Ali Eşmeli şiirinde
şöyle ifade ederler;
“Hazar’ından, nazarından, pazarından, aşk al;
İl budur; derd-i cehaletle savaşmış Elâzığ...
Kültürün dopdolu başkenti desem, çok görme,
İlm ü irfansa beden, can ile başmış Elâzığ...”
“Küçük Hazar’dan, Büyük Hazar’a…” sözleri, bir tefekkür çağrısına
dönüştü. O çağrıda, ‘sağduyu yankılandı…’ Bir kısım şairlerimiz,
Harput’u, Ötüken’e; Hazar’ı ise Isık Göle benzetirler… İnşallah, bu
milletin dolunay vaktidir… Tarihimizi edebi bir lisanla nasıl
anlatırız?
Üstat Dilaver Cebeci’nin, Harput’ta bir Gün isimli şiirinde;
“Müstezatlar, Hoyratlar sızlatırken geceyi
Geldi Harput ahengi kuşattı Sivrice’yi
Bu ahenk göç eyleyen bir kuşun ahengidir
Hasretten gönül dağlı Gakkoş’un ahengidir
Gakkoş coşkun bir âşık, yani sevgiden serhoş
Nezaketle asalet birleşip olmuş Gakkoş”
Mazi, elinden tutunduğumuz mana elidir. O sebepledir ki, Nesimi’den,
Nevai ’den, Fuzuli’den, Nedim’den ve daha nicesinden bahsedeceğimiz
edebiyat pınarı devamlı çağlamış. Bu bir köprüdür; asırların özlemini
çektiği sadece duygu yüklü değil, tohumunun çatlamak üzere olduğu bir
köprüdür! Bizim Şiirimizde, onun ruh kökünde; Yunus zirvedir, Süleyman
Çelebi hakeza öyle! Ali Şir Nevai ’de, Kaşgarlı Mahmut’la, ‘Türkçe
divan meclisindeyiz’ Yahya Kemalle, ‘akınlardayız’ Necip Fazılla,
‘Sakarya’yla konuşuruz’ Akif’le, ‘Çanakkale’yi yaşar’ kıyama kalkar,
‘hürriyet şarkımızı’ dinleriz, Arif Nihat Asya ile ‘bayraklaşır’
Niyazi Yıldırımla, ‘destanlar burcunda dolaşırız’
Asrımızın Aksaçlı Bilgesi, bu şehre dost, gönül insanı Sadık K. Tural
Hocamız ne diyorlar;
“Şiir olmasa dünya çöl olurdu”
Hikmet yıkamasa gök kül olurdu
Şiir aşktan doğar ruhu yükseltir
Aşktan uzaklaşsa arz zül olurdu!
Dile kolay, 1992’lerden, 2025 yılına gelindiğinde, ‘otuz üç yıl…’
bizim dersimiz oldu!
O dersimize, sürekli çalışmalıyız… Bir büyük coğrafyayı, bir büyük
tarihi, hafızalara kazımalıyız…
Bizler, Fuzuli’yle ve Elmas Yıldırım’la Bakü’ye gittik ve geldik…
Bizler, Magcan Cumabay ’la Akmola’ya gittik… Bizler, Cengiz
Aytmatov’la Bişkek’e gittik… Bizler, Abdullah Tukay’la Kazan’a gittik…
Türk Dünyasının, dört bir yanına; ‘sesimizle, sözümüzle, sohbetle,
muhabbetle ve de şiirimizle gittik/ veya gitmekteyiz’ Bu bir
destandır… Gelecek nesillere taşımakta olduğumuz kutlu
şölenlerimizdir. Tebrikler, Elâzığ… Elazığ, giderek coğrafyada
‘markalaştı…’ Bir bakıma, ‘kendisini aştı…’ Ne mutlu bizlere ki,
artık, kabından taştı! Bu sevda yolculuğunda, emeği geçenleri bir
daha gönülden kutlarım…
Şöyle oturup düşünelim… Bütün bu faaliyetler, ‘tesadüfî mi?’ Hayatta
hiçbir şey ‘tesadüflerle…’ izah edilemez! Bu şehirde, Ahi Evran
kokusunu alırsınız…
Bu şehir, Hz. Mevlana’ya konaklık etmiştir… Bu şehir, Anadolu’nun
fütuhatında önemli roller üstlenmiştir! Bu şehir, Horasan Erenlerinin
durağı olmuştur… Harput, ‘tarihi bir külliyedir…’ Oraya ancak,
‘edeple…’ çıkılır! Vakarla durulur! Harput’ta, ‘tarihi tefekkür…’
edersiniz. Her eserde, ‘sessiz bir çığlık…’ duyarsınız. O çığlığı kâh
dinlersiniz, kâh onunla inlersiniz… Bu bir vecd halidir!
Geçmişten günümüze doğru yolculuk yapıyoruz.. Elazığ ismi, Cengiz
Aytmatov’un ifade ettikleri gibi, “Türk Dünyasının manevi azığı…”
şeklinde, kendisine yakışır bir tarif buldular.
Benim âcizane teklifim, Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına büyük
katkılar veren ve aynı zamanda bu şehrim hemşerilik beratını, ‘Encümen
Kararıyla’ Elâzığ Belediyesinden alan, Prof. Dr. Sadık Tural
Hocamıza, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, ‘Hizmet Ödülünü…’
verelim. 28.nci Hazar Şiir Akşamlarından itibaren de, Uluslararası
Hazar Şiir Akşamlarına katkıda bulunan Valilerimizi, ‘Onur Konuğu…’
olarak ağırlayalım. Bu yıl, 1996-2000 yılları arasında Elâzığ Valiliği
yapan Sayın Lütfullah Bilgin’i misafir edebiliriz. Dergilerimiz, her
biri bizlerin fikir kaleleridir. Onları da, Elâzığ’da buluşturmalıyız.
Rahmetli Ahmet Kabaklı Hocamızın hatırası, Türk Edebiyatı Vakfı/ ve
1970’lerden günümüze kadar yayın hayatına devam eden, Türk Edebiyatı
Dergisi… Elâzığ’dan Türkiye’ye açılan, Bizim Külliye Dergisi…
Osmaniye’de yayınlanmasına rağmen Elâzığ Şehrimizle bütünleşen Yenises
Dergisi… Niğde’de Yayınlanan Akpınar Dergisi… Tokat’ta yayınlanan
Kümbet Dergisi… Karaman’da yayınlanan Yeni Vezin Dergisi…
Dergilerimizin her birini büyük bir edep ve tevazuuyla selamlarım.
Ankara ve İstanbul’da bulunan Sivil Toplum Örgüleri mutlaka katkı
sağlamalılar…
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, “Şehrin Markası ve Şehrin
Faaliyeti…” Bu faaliyete karşı her türlü özeni/ veya ihtimamı
göstermeliyiz. Şairimiz ne diyorlar; “Cihân-ârâ cihan içindedir ârâyı
bilmezler/ O mâhîler ki deryâ içredir deryayı bilmezler!”
Elâzığ farklı bir şehir efendim… Bu şiirin ruhunda gezinerek,
‘farkımızı hissedelim…’