Türkiye, 40 yıldır PKK terör belasıyla uğraştı… O kırk yılı bizler, bu
aziz ve mukaddes bildiğimiz vatan coğrafyasında yaşadık… 40 binin
üzerinde insanımız ‘terör belasının kurbanı…’ oldu. Evlere, hanelere,
ocaklara ateş düştü! Hatırlayınız, ‘köyler basıldı…’ Yaşlı, kadın,
çocuk demeden insanlar katledildi… Yollara pusular kuruldu… Davarını
otlatan çobanın elinden sürüleri gasbedildi… Devletin her türlü
yatırımı; ‘Yol, Su, Elektrik, Okul, Sağlık Ocağı vesaire hizmetleri…’
ve bu hizmetlerin mensupları acımasızca katledildi. Terör Belasından,
evini, yurdunu, barkını, tarlasını bırakan insanlar ve göçler yaşandı…
Acılar, feryatlar, çığlıklar birbirini kovaladı… “Tuzak Olur/ Toprak
hâki, tuz ak olur/ İlim, hikmet göç etti mi?/ Dağda şaki, yolda tuzak
olur/ Nefis cana, tuzak olur!” İlmin, hikmetin, marifetin, ihlasın,
iyiliklerin, güzelliklerin insafsızca, merhametsizce, acımasızca göçe
zorlandığı diyarlar…
Bu Coğrafyada, ABD- AB’nin aleni destek verdiği bölücü terör belası… O
belayla mücadele eden bu coğrafyanın sağduyulu, hamiyetli insanı…
Acıları içine gömen insanlar gördük! Bu coğrafyada, her insanın
yaşadığı bir hikâye/ bir anı/ bir öykü vardır. Sessiz diyarların
çığlığı yaman olur! 1984’lü yıllardan 2025’li yıllara nasıl
gelindiğini ancak acılara dokunabilen bilebilir.
İstiklal Marşı Şairimiz Akif ne diyorlar, “Bir zamanlar biz de millet,
hem nasıl milletmişiz; Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyetin, Nûr olup fışkırmışız tâ
sînesinden zulmetin,”
Değil mi bizim dedelerimiz, “Çanakkale’de, Yemen’de, Sarıkamış’ta,
İstiklâl Mücadelesinde…” Yedi düvelin üzerimize geldiği yıllarda, ‘bir
ve beraber olarak destanlar yazmışız…’ Mondros ve Sevr paçavralarını
suratlarına atmışız… Maraş’ı, ‘Kahraman’ Antep’i, ‘Gazi’ ve Urfa’yı,
‘Şanlı’ eden değerler elbette bütün Anadolu Coğrafyası için de, büyük
bir kıymet hükmündedir.
Adım adım, nefes nefese, soluklayarak ve de tefekkür ederek, gezdiniz
mi; ‘gönül coğrafyamızı?’ Hissiyatımı söylemeliyim; “Toprağın örtüsü
türbeler kadar yeşil/ Ona su veren dedemin kanları eğil/ Seninle
bayrak, hayat bulsun diye; Şu siperler rütbesiz, âlemsiz değil!”
O halde, tek sözümüz olacaktır; “Korkma!”
“Korkma! Yürü, asırlar seni bekler/ Sıddıklar, Sadıklar, Şehitler
Yolu/ Kutlu yolda, nesiller seni bekler/ Vatan sevdasında ahitler
yolu/ Gönül kapısı, maveradan bekler…”
Tarihin yazıldığı günlerde düşüneceksiniz; “Küresel kahpeler fitne
peşinde, / Yarenleri, insan avı peşinde/ İnancımız, fitneyi
uyandırma!/ “Korkma!” koş mefkûren peşinde!”
Bu milletin, büyük idealleri var. Küresel güçlere/ veya kahpelere
rağmen idealleri uğruna yürüyecektir…
Biliyoruz o küstahları, “Adıyla müttefik, ruhuyla dost değil!/ Hele
mazluma hiç mi hiç dost değil!”
Her gün doğumu derde uyanan insanımıza;
“Derde uyanır, gözlerim düştedir/ Mazlum ahıyla gözlerim yaştadır/
Dertsiz gönül ya kışta, ya ölüdür/ Yerden kesilir dizlerim taştadır/
Vicdanım sızlar, yüreğim hastadır!”
1984’lü yıllardan sonra geçen yıllar… Ateşten gömlek giyen bir
milletin vakarını düşünürüm!
Bu millet, siyasilere sesleniyordu;
“Vaat eder; dağlar, vadiler senin/ Gönle dokunamazsan neye yarar!
Sinir ağına takılan tasanın/ Acısını duymazsan neye yarar…
Sırrına paydaş olmayan masanın/ Sükûtu korumazsan neye yarar…
Sabah farklı, akşam farklı esenin,/ Yolunu çözemezsen neye yarar”
Yıllarca bu ülkede, “Değişimden” bahsedenlere sözümüz olacaktır;
“Ezberleri bozacak değişime,/ Fedakarane vefalı dost ister…
Yüreğini serecek erişime/ Sadıkâne vuslat yolcusu ister…
Nerede Yunusların gönül dili?/ Safiyane bir duruş, ihlas ister…
Hayata dokunmayan karışımına,/ Ârifane sağduyu çağrısı ister”
En yetkili ağızlar ifade ediyorlar; “Terörle mücadelede 2 trilyon
dolara yakın bir maliyet hesaplayanlar var!”
Bu ülkeye, bu ülke insanına, “2 trilyon dolarla neler yapılmazdı ki,
20 bin Şehir Hastahanesi… 100 nükleer Santral… 196 İstanbul
Havalimanı… 81 Vilayetin Okulları yenilenebilirdi… Kişi Başına düşen
Milli Gelir, 25 bin doların üzerine çıkardı…”
Tabi ki, bu ülkenin başına Terör Belasını musallat edenlerin hesapları
vardı… Onlar, katiyetle Ortadoğu Coğrafyasında, ‘güçlü, istikrarlı,
güvenilir bir ülke istemiyordu’ Ortadoğu Ülkelerini, kendi içerisinde
biraz daha bölmek, biraz daha ufalamak, mevcut güçlerini bertaraf
etmek istiyorlardı…
Türkiye, ‘farklıydı…’ O farkı yine çözememişlerdi… Henry Kissinger’ın
meşhur sözünü birçoğumuz bilirler… O söz, ABD’nin temel politikasıdır;
“Amerika, ülkesindeki vatan hainlerini bulur, öldürür. Diğer
ülkelerdeki vatan hainlerini bulur kullanır!” Düşünüyorum da, bu nasıl
bir zaafiyet!
O zaafı, afiyetle kullanırlar… “ Cahil, cahilce fikir beyan eder/
Yüzyılın cinnetinde yüzer hala…/
Kur’an, düşünmeye davet eder/ İhlassız, marifetsiz gezer hala…/
Uyan, gelecek Türk’e nazar eder!/
Garibim, sağa sola tozar hala…” Artık, milletçe toparlanmanın zamanı…
85 milyon insanımızın 780 bin km2 vatan coğrafyasında; ‘bir akıl ve
bir yürek olma…’ şuuruna sahip olmalıdır. Bu Coğrafyanın olmazsa
olmazı, ‘her bakımdan da, güçlü olacaksın’ Selam ve Muhabbetle…