İlanihaye çağrımızdır, “tebessüm et güne, günün beş vaktine…
Muhabbetten gönülde güller açar…”
Şunu da gayet iyi biliriz ki, “kötü söz od yatağında taş olur. Güzel
söz, bal peteğinde aş olur…”
Tahrim Suresi 6.ayette şöyle buyrulur; “Ey iman edenler! Kendinizi ve
aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu
insanlarla taşlardır!”
Sürekli hayır işleyelim. Fikrimizle, zikrimizle, elimizle, gönlümüzle,
‘hayırda yarışalım…’
Her hayır bir sadakadır, tebessümde sadakadır!...
Ne kadar güzel ve de nezih bir din, “tebessüm sadaka!” Sadakatle
birlikte anılır, ‘bizim ulvi dinimiz’
Sakın ha, nefesi zayi etme! Zikret, iyilikle anılsın adın…
Baharı, dört mevsimde, ‘gönlümüzde yaşatalım’ Kasvet, kuruyan dalları atalım…
Dostlara selâm, günleriniz aydın olsun. Bir bahar serinliğinde
tebessüm, yüzünüzden eksik olmasın.
Şiirde, uhrevi bir esinti… “Nefisle gönül arasında duvar!” Kalbin
ritminde yürür bir şehsuvar. Sır gibi saklı bütün hülyalarım…
Sevdalı desinler… Şehrin delisi… Tebessüm eden yüzüne hayranım!
Ararım, nerede bu şehrin, velisi? Dost, dosttan ayrı kalana yanarım!
Yanarım, ayrı mı düştü Kale’si… Civan yiğitleri sen de ararım!
Asrın nasihati mi diyelim? Gönüllerden yükselen bir çığlığı mı?
Ey dost! Âleme tebessümle, sadaka dağıt. İçindeki tasayı bir bir
dağıt! Tevazuunla kanat aç, gönüllere; Gönüller kapısından ‘bahar’
dağıt! Bilelim, sorgulayalım, Bahar; “yeşil, huzur, çiçek, uygarlık”
demektir. Rüzgâr ol âleme, ‘esenlik’ dağıt…
Necip Fazıl, “Bir hoşça kala sığdırdı beni/ yere göğe sığdıramadığım!”
Sadece bir söz, ‘edep çerçevesiyle…’ bir içli nağmeye dönüşüyor.
Sizleri, içten içe fetheden bir söz!
Bizler de diyoruz ki; ‘bahar kokulu içli söz söyle; her sözünde seher
yelleri essin!’
Sözlerinle, ‘güven aşıla’ zarif, dantel misali işle sözü…
Sıklıkla ne deriz, “tebessümü öğren, öfken dağılır!” Gökkubbe de
gezinen bulutlara bak! Nasıl da, rahmet rahmet arza sağılır… Bir temiz
içim su olur, bereket olur, hayat olur…
Şu arzda, ‘şefkate bezenmiş yürek yürüsün/ huzura çağıran seda yürüsün…’
Sizler, ne olur, ‘tebessüm deyip geçmeyin’
Toprak nasıl çorak oluyorsa, gönüllerde çorak olabiliyor!
Aman ha, gönüllere dikkat! Gönüllerden gözlere akarsu olsun… Aşk ile
yaşarsın her dem o gözler…
“ağlayan gözle, ağlayan nağmeler…” içindeki bütün kiri, pası atar!
Yüzünüzde tebessüm eksik olmasın… Sözlerinizde, tebessüm kadar içli,
içten, duyarlı, huzur ve güven verici olsun…
Günümüzde bizleri en fazla da üzen, ‘somurtan yüzler…’ kadar, incitici
sözler olmaktadır.
Bizim Yunus ne der, “Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz
değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil!”
Hadis, Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır.
Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır!”
Namaz bizlere her halükarda, ‘edebi’ ve de ‘haddi bilmemizi öğreten’
aynı zamanda, bizleri kötülüklerden koruyan koruyucu bir zırhtır.
“A’DAN Z’YE…” başlıklı bir dörtlüğümle şöyle diyoruz,
“Bedri, A’dan Z’ye samimiyet
Gönül penceresinde, iyi niyet
Dost ol, erdemli yüreklerle yürü
Bil ki, heybetini süsler hamiyet!”
Fırat’ın kıyısında oturdum… Bu şanlı nehrin vecd içerisinde akışına
gözlerim daldı… Bir sevdalı, yürek akışıydı…
Vuslatı adımları düşündüm bir an!
“Sabırla atılır adımlar
Tesbih, tesbih çekilir adımlar
Gonca gül gibi açılır adımlar
Adımlar, yüreğin kendisi
Sükûtun çağlayışı!”
Kâinat, her haliyle sizlere tebessüm ediyor…
Tebessümde, ışık var… Sevda dolu yürek var… Muhabbet var… Su kadar
berrak, toprak kadar mütevazı, güneş kadar adil; ilmin, hikmetin
marifeti var… Ezcümle, “tebessüm, hayattır!” Hayatı, güzelleştirme,
insanı o hayat içerisinde, ‘erdemli bir duruşa…’ vasıl kılmadır.