Eğitimci- Yazar Vahit Erdem’in kaleme aldığı ve bütünüyle “bir kutlu
hayat romanının içerisinde yer alan unutulmayacak kıssalar/ hikâyeler/
anılar…” Büyük bir zevkle okudum. Eserin her satırında,
‘eğitimcilerimiz için yol işaretleri…’ olduğunu söyleyebilirim.
Vahit Erdem, 1956 doğumlu… Bir eğitimci babanın evladı… Kendileri için
en önemli rol-model ise tabiatıyla, ‘aynı zamanda ilkokul
öğretmenliğini yapan…’ muhterem babaları oluyorlar.
Yazarımız, 1978 tarihinde Bursa Eğitim Enstitüsü FKB Bölümünden mezun
oluyorlar. Aynı yıl, ‘Mezre Ortaokulu’nda…’ göreve başlıyorlar. 2005
tarihine kadar da, bu okulda; ‘başarılı bir eğitim grafiği
çiziyorlar…’ Harput’lu, Elâzığ için “Mezre…” derdi. Özellikle de,
“Mezre Ortaokulunun da, Elâzığ’ın eğitim tarihinde unutulmaz yeri
var…” Başarı grafiği yüksek olan bir okulumuz olarak da, Elâzığ
Şehrinde sürekli anılmıştır. Birçok veliler çocuklarını Mezre
Ortaokulunda okutmak için çaba göstermişlerdir. Yeni Mah. Mimar Faruk
Cad. No, 41’de; “18 Şubat 1959 yılında bitirilerek Elâzığ’ın ilk ve
tek müstakil ortaokulu olarak eğitim öğretime başlayan…” Mezre
Ortaokulu’nun o tarihlerdeki Müdürü İlhan Müftüoğlu, zamanın Milli
Eğitim Müdürü Rasim Giray ve Elâzığ Valisi, Vefik Kitapçıgil… Tabi ki,
Mezre Ortaokulu, daha sonraki yıllarda, “Yeni Bina ve Derslikleriyle…”
eğitim-öğretime önemli katkılarda bulunacaktır.
Mezre Ortaokulu kuruluşundan itibaren bizlerinde iftiharla yâd
ettiğimiz önemli devlet adamlarını, bürokratları, akademisyenleri,
başarılı şahsiyetleri yetiştirecektir…
Vahit Erdem Hocamızın kaleme aldıkları, “Sıradan Mutluluklar” isimli
eserin editörlüğünü de, F.Ü. Tarih Bölümünde önemli akademik
hizmetlerde bulunan Prof. Dr. Abdulkadir Yuvalı’nın kızı, Prof. Dr.
Gökçen Yuvalı yapıyorlar. Düşünüyorum da, yıllar ne kadar çabuk gelip
geçmiş…
Gökçen Yuvalı, Mezre Ortaokulu’ndaki ilk ders anısını şöyle
anlatırlar; “ Dersimiz fen bilgisiymiş, bekliyoruz… Beyaz önlüğü ile
çok genç, aydınlık yüzlü, gözleri ışıl ışıl bakan fen bilgisi hocası
girdi kapıdan. Bizde artık büyümüştük ya hani, ortaokullu olmuştuk, o
açıdan biraz hazırlıklıydık mesafeli, hatta belki de sert bir duruşa.
Ancak sınıfa giren hocamızda öyle bir enerji ve bir o kadar da bizlere
anında yansımış olan, öyle bir sevgi dolu gözlerle bakışı vardı ki,
küçücük yüreklerimiz bundan nasıl etkilenmesindi?”
Damla Kunç Koçmanda eser hakkında şöyle diyorlar; “Eğitim sisteminin
kalıplarını aşan, öğrenmeyi yaşamla harmanlayan bir yaklaşım var bu
satırlarda. Yıllar içinde biriktirdiği deneyimleriyle, bugün hala
sınıfa adım atan her öğretmene samimi bir pusula sunuyor, Vahit Hoca!”
İsa Kocakaplan, “Bir öğretmenin yıllar içindeki gelişimini,
karşılaştığı sorunlara bulduğu çözüm yollarını ve eğiticilikte
başarılı olmanın sırlarını bizzat yaşayarak öğrenen bir eğitimcinin,
değeri hiç kaybolmayacak anıları bu eserde bizi sıcacık sarıyor!”
Gerçekten eğitim alanında ses getirecek olan bu farklı eserin Eğitimci
yazarı Vahit Erdem de şu ifadelere yer veriyorlar; “Bu kitap, sadece
ders anlatan değil; dinleyen, anlayan, dokunan öğretmenlerin ve
çocukların öyküsüdür. Kelimelerle kurulan köprülerin, sessiz
bakışlarla büyüyen güvenin, bir cümleyle değişen hayatların hikâyesini
yazdım. Bu kitap baştan sona sizsiniz.”
Şu koca ömürde sizleri etkileyen elbette unutamayacağınız,
‘hatıralar…’ vardır. O hatıralar içerisinde ve özellikle de, ‘eğitim
yıllarınızın içerisinde…’ asla unutamayacağınız ‘kahramanlar…’ vardır.
Sizleri, hayatı sevdiren/ veya hayata bağlayan, özgüveninizi artıran,
yüksek bir ilimle birlikte moral depolayan kahramanlar… Bu eseri
okurken, ‘günümüz eğitim-öğretim fotoğrafına…’ şöyle bir baktım.
İlkokul yıllarımızdan itibaren, o sınıfları, sıraları bir daha hayal
ettim… ‘idealist öğretmenlerimiz’ bir daha gözlerimizin önüne geldi…
Onların sınıflardaki otoriteleri, ‘öncelikle tebessüm eden yüzleri,
bir ilim deryası hüviyetindeki vakarlı duruşları, şefkatli ve
merhametli yaklaşımlarıyla eğitimin her anına dokunuşları…’
Hatırlarım, sınıfın en haylaz/ veya yaramaz çocukları bu muallimler
karşısında, ‘saygıda kusur etmezlerdi…’
“Sıradan Mutluluklar” başlığını taşıyan eserde, Mezre Ortaokulu Fen
Bilgisi Öğretmeni Vahit Erdem’in, “hayatını kuşatan 34 anısını
derinden düşündüm, sadece düşünmekle değil, o ana dokunmaya çalıştım…”
Öğle bir eğitimci içgüdüsü ile hareket ediyor ki, ‘bütün enerjisini
büyük bir sevdayla mesleğine vermiş…’ İnsanı, ‘yaratılanların en
şereflisi…’ bilmişler. Sevgiyle, şefkatle, merhametle, dostane bir
şekilde öğrenciye/ veya onun problemlerine yaklaşmak, o kadar önemli
ki… Vahit Erdem, eğitim anlayışında, sadece, “sınıfıma girer, dersimi
en iyi şekilde anlatmaya çalışır, sonra çıkar giderim!” düşüncesinde
olmamıştır. Eğitimin her safhasında kuşatıcı olmuştur. En hassas/ veya
kritik durumlarda, ‘sıkıntılara dokunabilmişler…’ Çözüm yolunda,
‘inatla, ısrarla, gayretle yürümüşler…’
Şimdi sayılarla Elâzığ’ın mevcut eğitim tablosuna şöyle bir bakalım;
“25 İlkokul Ortaokul, 22 Genel Ortaöğretim, 18 Meslek ve Teknik,
5.960 Derslik, 9.041 Öğretmen, 110.381 Öğrenci…”
9 bin Öğretmenimize soralım, “Verdiğiniz eğitimden yüksek bir moral,
aşk, şevk, gayret, zevk, huzur, güven içerisinde memnuniyet
durumunuz…”
“Sıradan Mutluluklar…” isimli eserde, Eğitimci kimliğiyle Vahit Erdem,
25 yıllık eğitim hayatı boyunca; ‘iddialı, azimli, gayretli, idealist
ve kendilerini tamamıyla başarıya odaklamışlar…’
Eğitimci Vahit Erdem’in bu eserdeki ideal çağrısı nedir?
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şiirinde, ‘Muallim’
tarifini buluruz;
“Muallimim” diyen olmak gerektir imanlı,
Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı…
Bu dördü olmadan olmaz; vazife çünkü büyük;”
Akif’in öğretmende olmasını istediği özellikler şöyle sıralanır;
“İmanlı, Edepli, Liyakatli, Vicdanlı, Ahlaklı, Türkçeye sahip çıkan,
Bilime ve sanata önem veren, İhtiyaç halinde eğitim amacıyla
yurtdışına giden, Manevi değerlere saygılı, Vatan sevgisi taşıyan,
Temizliğe aşırı dikkat gösteren ve Dindar…”
Öğretmenlik kutsal olduğu kadar da, sorumluluk isteyen çok zor bir
görev… Selam ve Muhabbetle