Nice dostlar vardı, hayattan koptu
İçimizden binbir vaveyla koptu
Yıldız yıldız kayar gök semasından
Işık ışık kandiller bir bir koptu
NEVAİ GÜL
Güllerin solduğu mevsim mi, Eylül?
Kırmızı gül, sarı gül, beyaz güller,
Arasında bakma öyle melül melül
Son bahar, bir nevai gül ağarsın
YİNE AKŞAM
Bugün yine akşam, ılık rüzgârlar
Eser, sıcak bir günün inadına…
Soluk soluğa dağılır efkârlar
Sükût kıyamda, yorgunluk adına
Dualar, sessiz çığlığı ağırlar
YUNUS
Yunus yana yana yürüdüydü
Mevlâna döne döne,
Bense kana kana yürüdüm
demiştim de…
Unutuldu, hepsi birer birer
Unutuldu,
Artık sadece yolculuk var şiirlerde…
BURASI MUŞ!
Burası Muş, dört yanı dağla kaplı
Murat akar, ta derin vadilerden
Süzülür suları, sanki hesaplı
Göz alabildiğine dümdüz Ova
Bereketi içine alan kova...
Güzelim yurdum, sanadır gayretim
Öyle bir sevda ki, kalbi hasretim.
FIRAT BOYLARINDA…
Arapgir, Çemişgezek, Kemaliye,
Fırat boylarında kanat çırpar
Pertek, Keban, Ağın'dan Harput'a
Bir serin rüzgârdır, göğsüme çarpar
Vuslat Havzasıdır, havası bir hoş!
Sular, dalga dalga toprağı öper...
DÜŞLERİM
Düşlerim, Mescid'i Haramdan,
Mescidi Aksa'ya...
Akıl, gönül olup vuslata aksa ya!
Müjdelerin, müjdesi saklı Miraç’ta
İnsanlık, gönlünü döndürüp baksa ya?
Hikmet dersiyle, hidayete erenler
Şahadete bağrını açıp can verenler
21.nci asra bir ışık yaksa ya
GAZZE'DE
Gazze'de, sözün bittiği yerdeyiz
Özüme dokunur, zalimin yaptığı
Günün beş vakti kıyamda, serdeyiz
İmanım, hakkı hak bilip taptığı
Şâhadete kucak açan yerdeyiz
BENLİK SUYU
Somuncu Baba, nefsin tuzağından;
Titredin kaçtın, dünyanın azığından!
Feleğin hırsı, kamçısı dönderir
Benlik şarabı içirir bağından!
EZANLAR
“Haydi selâh, haydi felâha” der,
Bundan mualla ne olur ki, canlar?
Haydi, bir nefes, yürek olmaya der,
Bundan daha hasbi ne olur?”
Bizim inancımız, “günün beş vaktinde âlemi barışa davet ediyor!”
Ezanı geliniz dostlar, ‘can kulağıyla dinleyelim’
YUNAN’A
Cenk havası çaldı mı gör Anadolu’yu
Başına düşecek olan doluyu…
Mehmet’imin, Atina’da soluğu…
Dinler misin bir daha İzmir Marşını
Batının şımarık kindar uşağı
Götürürler birgün baş aşağı…
SOYSUZUN MAYASI
Dün de, bugün de, yarın düşman aynı
Dün Mondros’ta, Sevr’de fitne dünyası
Kullandıkları maşalarda aynı!
Değişmez dünya, soysuzun mayası!
Dün Haçlıydı, bugün neyin narası
Fesat kazanıydı, Karun parası…
Asrımızda devam eder, yarası!
TREN BEKLEDİM!
Tren bekledim, Elâzığ Garı’nda…
Devlet Demiryolları hangarında;
Eskimiş trenleri gönderdiler!
Hızlı tren, siyaset pazarında
Elâzığ kim bilir, kimin nazarında?
Haydi be gakgom senin öngöründe,
Sivil yürekler sağduyu çağrısında!
ADALET
Adalet ismine, vurgunum ben…
Devlet olmayan yerde, sürgünüm ben…
Aykırı her çağrıya, dargınım ben…
Lâl değilim, sükûtum der; yorgunum ben…
Eser vermeyen kasvet, argınım ben…
Terazi, her yaraya sargıyım ben…
DEĞİŞTİ
Ülkemin rengi, boyası değişti!
Göç dalga dalga yüreksize konak!
Örfüm, âdetim, töresi değişti!
Ey ülkem, ‘vefasıza’ tutma çanak
Vefa; topraktır, vatandır, bayraktır
Aynı hisleri paylaşan millettir
BİRLİKTE OLMA GÜNÜDÜR
Ecdatla birlikte olma günüdür
Tarihle destanlara uyanalım!
Malazgirt’te, Türk’ün zafer günüdür
Kocatepe’yi birlikte analım!
Vatan bize, “ebed-müddet” günüdür
Bedri, maziden atiye dönelim
Alparslan’la büyük ülkü günüdür
Bir hilal uğruna bayraklaşalım!
Kılıcın hakkını verme günüdür
Vatanı adaletle donatalım!
İkiliği, nifakı atma günüdür
Tek vatan olsun, derdine yanalım
GEÇEMEZSİN HEY
Hak, hukuk var, bir başkasına saygı…
Saygıyı çiğneyip geçemezsin hey!
Bedri, insan olmak en büyük vergi
Kutsalı çiğneyip geçemezsin hey!
Gözyaşı, mazlumun yükselen sesi
Ses duvarını yıkıp geçemezsin hey
SAATLER
Saatler, gecenin yarısında
Karanlık, sessiz çığlığın kendisi
Uykuları bölen vicdan karşısında
Titretir, vebalin tam da kendisi
YÜRÜ
Tarihler yazdı adını, yiğidim…
Destanlar, efsanelerle anıldın!
“Yürü…” der, mazin kadar temiz yolda!
Yollar, zaman, mekânlar seni bekler
Yeni bir yüzde, yeni bir nefeste;
Esenlikli yola selâm yiğidim