Eğitimcisiniz, eğitimin içerisinden geliyoruz. 1970’lerden 2025’li
yıllara doğru birlikte bir yürüyüş yapalım! Elbette ki, doğruya doğru,
yanlışa yanlış diyeceğiz. Bizim en büyük eksiğimiz nedir?
Aliya İzzetbegoviç, ‘eleştiri düşünce’ hakkına ne diyorlar?
“Açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası
olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir… Batı çürümüş değil; güçlü,
örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri
bizimkilerden temiz. İnsan hakları düzeyi yüksek ve sosyal yardım
konusunda daha örgütlü. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler.
Bunlar, Batılılardan edindiğim tecrübelerim. Batılıların
ilerlemelerinin karanlık yönünü de biliyorum ve bunun gözümden
kaçmasına izin vermiyorum. Hakikat, İslâm en iyisi! Ama biz en iyisi
değiliz. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an
bize bunu emretmiyor mu; Hayırlı işlerde yarışın.”
Özetin özeti nedir; “İslâm en iyisi! Ama biz, en iyisi değiliz.”
Bizim en büyük eksiğimiz nedir; “Bir ve beraber olamıyoruz!” Hâlbuki
inancımız bizlere; “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap!” var, diyerek
ikaz ediyor. Ayrılık her zaman için, ‘felaketi, belaları, musibetleri
beraberinde getirir!”
Rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ve Mustafa Necati Sepetçioğlu
ile ilk hafızalara, “1927 tarihinde kurulan Milli Eğitim Basımevi
Müdürlüğü ile 1933 yılında kurulan Devlet Kitapları Mütedavil
Sermayesi Müdürlüğü gelir.” 1970’li yıllarda, Basımevi Müdürlüğünün
başında, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Devlet Kitapları Müdürlüğünün
başında da Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu görmekteyiz. İki idealist
ve mütefekkir insan… Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bu teşkilatın
başına geldiğinde ilk olarak neler yapacaktı; “Devlet Kitapları
Mütedavil Sermayesi Müdürlüğünü Anadolu’ya taşımak…” Bu görevinde de,
‘başarılı oldu…’ Ülkenin dört bir yanında, “Edirne’den Van’a kadar,
‘Devlet Kitaplıkları Bölge Şeflikleri ve onların bünyesinde Milli
Eğitim Yayınevlerini kurdu!”
Devlet Kitapları kendi bünyesinde de, ‘ulaşım ağını kurdu’ Her
İlimizde, yaşları 7’sinden 7’inde kadar insanımıza, ‘kitaba/ veya
esere ulaşma imkânı verdi.’ Kitap, kalem ile birlikte, ‘kültür akla
gelir’
Anne ve Babalar, çocuğuna alabileceği kitapları biliyordu… Bu kitaplar
hem ucuz ve hem de, tereddütsüz okunması gereken kitaplardı… 2006
yılında, 1933 tarihinden itibaren bu milletin evladına hizmet vermekte
olan Devlet Kitapları Bölge Şeflikleri ve Milli Eğitim Yayınevleri
kapatılıyordu!
Kitapları Müdürlüğünün 2006 yılından günümüze kadar geçen 19 yıl
sürecinde, ‘taşra teşkilatı yok…’
Özellikle de, Milli Eğitim Camiasında, “Ne Oldu?” sorusunu bir daha
sormak isterim. Bizlere kalırsa cevabımız, ‘kaybettik…’ Bir bakıma,
‘kitap okuma zevkinden uzaklaştık’
Türk Toplumu her ne olursa olsun, “toprağa bağlıdır!” Bu bağlamda, çok
güçlü gelenekleri olduğunu da söylemek isterim. Yıllarca bu
köşemizden, “Elâzığ’da Anadolu Tarım Lisesi Açılsın…” diyoruz.
Sesimizi duyan yok! Bizlerle bu konuları tartışacak kimseler de yok!
Tarım Sektöründe bizlerin her zamankinden daha fazla, ‘ara sınıf
elemanına ihtiyaç var’ Bizim nesil okul yıllarına doğru bir yolculuk
yapsınlar; “Ortaokullarda Tarım Bilgisi Dersleri Vardı!” Tarım için,
bu milleti besleyen çok önemli bir kültür dedik… Peki, Tarım
Derslerini niye kaldırdık? Ne soran var ve ne de bu konuları biraz
daha sesli olarak konuşan! Türkiye’de, 750 bin nüfusun üzerindeki
Şehirleri, “Büyükşehir…” yaptık. Burası güzel! Ama bir şey var ki,
Büyükşehir sınırları içerisinde yer alan, “Köyler, bir baktık ki
mahalle statüsü kazanmış…” Kırsal hayat bu milletin, ‘toprak kokan
kültürü…’ Köyleri, mahalle yaptık ta ne oldu?
Milli Eğitimde fazla uzaklara değil… Bir yirmi yıl öncesine gidelim!
Her İlimizde, Anadolu Fen Lisesi… Bir veya iki adet Anadolu Lisesi
bulunurdu. Bir kısım liselerimizde, ‘Süper Lise Bölümü’ bulunurdu… Fen
Liselerinde, Anadolu Lisesinde bir başarı grafiği vardı. Müthiş ama
seviyeli bir yarış vardır… Sonra ne yaptık? Bütün Liselerimizi,
‘Anadolu Lisesi’ yaptık! Ne Oldu?
Çok derinden bir ah çekiyorum… Gerçekten içimiz kavruluyor… Her
İlimizde bir veya iki adet İmam Hatip Lisesi vardı. Bu Liselerimiz
başarılıydı. Çok önemli projelere de imza attı. İmam Hatip Liselerine
de, ‘dokunduk’ Dokundukça da, o eski zarafetinin giderek kaybedecekti.
Her ilde 10’larca İmam Hatip Lisesi… Peki, O İmam Hatip Liselerinde,
1980’lerin başarısı var mı?
Mecburi eğitimi, önce 8 yıla, sonra 12 yıla çıkardık… Ne Oldu?
Gün geldi, “İmam Hatip Liseleriyle Birlikte Meslek Liselerine Tırpan
Vuruldu!” Meslek Liseleri, ‘ara sınıf elemanı için bu ülkenin olmazsa
olmazı…”
Bir başka üzüntüm de, yıllar öncesinde; “bir gecede on binlerce
idareci/ veya yöneticilerin görevlerinden alınmasıydı!” Sorumuz tekrar
soralım; Ne Oldu? Artık sadece, “Olacaklar Oldu… Eğitimin giderek
kalitesi de beraberinde düştü!” Gerçekten yazık diyoruz. Artık,
giderek toparlanmalıyız.
ÖSYM Sınavlarında, ‘180 ham puan barajı…’ vardı. Bu barajı da gün
geldi, ‘sıfırladık’ Ne Oldu?
Sözün özü, Eğitim, yanlış yapmaya gelmez… Sadece kendimiz değil, bir
ülke kaybeder. Günümüz Türkiye’sinde, ‘eğitimde memnuniyeti geliniz
sorgulayalım’ Selam ve Muhabbetle