MALAZGİRT
Malazgirt, tarihin bir ulu kapısı
Türk'e, kan ile yazılır vatan tapusu
Cihan Sultanının o narin yapısı
Ebu’l Feth bizlere gönül tuğrası
Sultanu’l Adil üç kıtanın şanlı muştusu…
MALAZGİRT’İ DÜŞÜNMEK
Malazgirt’i düşünmek;
Gazali asrından bir hoş sedadır
Farabi, Biruni, İbn-i Sina’yı edadır
Divan Şehrine, Kaşgar’a yolculuk
Balasagun’da, Yusuf Hacip’le sohbettir
Bilgiye, hikmete her dem sırlara yoldaştır
Türk’ü vuslat haliyle bir daha anmak
O hali yaşamak, dertlenmek, yanmaktır
MALAZGİRT GAZİ
Gazi Malazgirt, vatanın limanı
Şer güç yıkamaz, tevhitle imanı
Müjde Malazgirt, fetihler anası
Kutsi Hadiste okunur manası;
Malazgirt’ten İstanbul’a yol gider
Zafer alaylı tuğlu meydanlar gider
MALAZGİRT YOLUNDA
Malazgirt yolunda uhrevi hava
Gül Bahçesi’nin nahif esintisi
Dertlerinden azade eden deva!
Bulutlarda kalbimin çarpıntısı
İnmiş yeryüzüne cennet-i meva
Malazgirt’te mahşerin görüntüsü
Titretir âlemi, makam-ı neva
Vatandır insana en kutlu yuva
MALAZGİRT KUTLU SEFER
Malazgirt Ovası, ruhumun duası
Alparslan ordusu, mahşer kurgusu!
Rabbim vermiş Türk’e, zafer doğası!
Şehadet, Allah katında sorgusu!
Vatan olmaya hey! Kahraman nefer
Ebedi Devlet için kutlu sefer
MALAZGİRT
Gittim, gördüm Malazgirt Ovasını
Havasında gül, reyhan kokusunu
Murat Vadisinde durdum, dinledim;
Aksaçlı erenlerin duasını…
İndin mi Ahlat’a, Van Deryasına?
Alplerin aşkla cihat sevdasına…
Garip dünyanın, Cihangir Hakanı
Vatan olmaya… Devlet olmaya Hey…
Malazgirt Meydanı duyar, o anı!
MALAZGİRT’TE
Malazgirt Meydanı karanfil kokar
Canlar, ol mübarek terini döker
Gazi Alparslan, elli bin neferi
Geçilmez denilen surları söker
Nur üstüne en evlâ sabır çöker
Sabrın gaza meydanında seferi
MARİFETTEN UZAKLAŞIRSA
Marifetten uzaklaşırsa bir millet
Tortusunda sosyal cinayet kalır!
Hak diyoruz, tevazu yolu sabır
Sabrın, sükûtun terk ettiği yol, kibir!
İrfan sahibi, ’ben kimim’ sualinde
Hal ehli, ‘sessiz çığlığa’ nazar eder
İfradı bırak, ‘kendin ol’ halinde
MAVİ
Mavi de, gözler dalar sonsuzluğa
Mavi de, âlem doyar susuzluğa
Bir hüzzam şarkıdır, ‘maviye hasret’
Mavi de derinlik, engin bir coşku
MAVİ GÖZLER
Mavi gözler, Turan ufkuna akar
Deli gönlüm, ufka nazarla bakar
Bilge Kaan’dan Atatürk’e hayran,
Hayrandı, hasretle gözyaşı döker
MEKKE'NİN FETHİ
Mekke'nin fethi, fetihler anası!
Bedri’n Aslanları Çanakkale’de
Bin dört yüz yıl, tarihi serüven…
Meydanlar, ‘fetihlere zafer kapısı’
Mekke’den İstanbul’a yol alırım
İstanbul’dan açılır, üç kıtaya;
Nur-u Muhammed'in selâmını taşır.
MEYDANLAR
Kızılelma Türküsüyle meydanlar
Zaferlerle taçlanarak yürüdü
Hayalimde, o meydanları yaşarım
Tarih yürüdü, şâhadet yürüdü
Öyle nesil ki, şefkate yürüdü
MALAZGİRT'TEN İSTANBUL'U
Malazgirt'ten İstanbul'a adım adım
Vatan coğrafyamın her karışına
Dokunmak; yüreğimle adım adım
Her biri bayrak, ömür yarışına…
MAVİ VATAN
Çaka Beylerden Hızır Reislere
Derya bakışlı yüreklere selâm
Mavi atlas üzerinde Piri’miz;
Tarihi nakış nakış çizen kelâm
Anadolu, üç yanı ‘Mavi Vatan’
Mavi deryalar, gözlerim enginde
MALAZGİRT
Malazgirt, tarihe yazmış adını
Meydanlar içinde, ‘Vatan Tuğrası’
Fethi Mübin’le, yükseltir şanını
Artuk, Afşin, Danişmendi, Buğrası…
Malazgirt ders; muallimi Alparslan
Vatanı aşk ile sevmek ibadet!
MALAZGİRT’İ DÜŞÜNMEK
Malazgirt’i düşünmek,
Asırlara;
Asırlar içindeki sırlara,
Sabır ökçesiyle zamana kulaç atmak gibidir.
Romanlara, Hikâyelere, Fıkralara, şiirlere…
Kitaplara sığmayacak kadar büyük bir zaferi;
Zaferin tacını vicdanların sessiz çığlığında,
Nesillere armağan etme gibidir.
Malazgirt Ovası,
Tarihin okunduğu bir ulu rahle!
Gür seslerin ülkeye büründüğü günlerdi.
Altaylardan kopan çığlıklar, ünlerdi.
Dualarla, dudaklar çınlardı!
Malazgirt, bir ulu çadır, mahşeri dinlerdi.
Bir aydınlık düş, yay kirişi olurdu!
Zamane, keman olur, en tiz seste solurdu!
Malazgirt’ten, o kutlu ovadan uzanırdı kaleler, surlar!
Yüce dileğe doğru yol alırdı, Alpler seferler!
Nehirleri gazi, dağları kahraman olduğu neferler!
Bir vecd ile açılır çağlar, Türk’e muştudur zaferler!
Bugün yüreğimi aldım da, Malazgirt’e vardım.
En çekilmez yaralara, sevdalarımı merhem yapıp sardım!
Düşündükçe, Ulu Hakanı; Elli bin tuğu!
Memleket kadar büyük sevdalarıma erdim!
Ahlât, rüyalarımın şehri, şehriyarım!
Sen Şah’sın, ben gedayım!
Özüm Türkmen’dir, sözüm amandır benim!
Birliğe, dirliğe yolum, yolağım kurbandır benim!
Oradan bir hilal nakışı gibi süzülürüm, Malazgirt’e.
Orada başlar, tarihin zafer alayları!
Sanki nurdan heykeller yürür, mübarek adımlarla!
MALAZGİRT OVASINDA…
Boğum boğum kıvrılan dağlar omuz omuza
Ağrı’dan Toroslara taştan set oluşturmuş
Diz çökmüş eteğinde su gibi akan zaman
Malazgirt Ovasında tarihi buluşturmuş
Fırat Nil’in kardeşi, Tunaysa yay kirişi
Ok menzilinde takvim yapraklar tutuşturmuş
Afşin’i, Danişmend’i, Mengücek’i, Artuk’u
Edebi Devlet için dört yana at koşturmuş
Erzurum’dan Haleb’e, Artukoğlu diyarı
Kartal Yuvası bize Belek’i çağrıştırmış
Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol
Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş
Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş
Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş
Asırların nağmesi Hayrilerin dilinde
Emrahlar, Zihnilerle ezgiler konuşturmuş
Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin
“Yedi Küpeli Gelin” çehreler değiştirmiş