Allah’ın Resulü buyuruyorlar;
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”
“Benim ahlakım, Kur’an’ın ahlakıdır”
Kur’an da, ‘her konuya misaller verilmiştir”
Şu fani hayat serüvenimizde,
“Yoldaki işaretler” o kadar önemli ki!
O işaretler, Kur’an’ın bizlere tuttuğu ışıktır!
İnancımız buyuruyor, “Kur’an’ın ipine sarılınız”
O ipe sarıldıkça, ‘felah bulursunuz!’
Ayet, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
Bütün gayemiz, idealimiz,
Doğru, adil ve dürüst olabilmek…
Bu niyetle, yola çıktık…
Yolculuğumuz inşallah hayırlı olur.
DABBE’NİN ÇIKMASI!
Ayet, O (azap) sözü başlarına geldiği, (kıyamet yaklaştığı) zaman ise onlara
Yerden bir dabbe (hareketli bir canlı) çıkarırız; ( O) gerçekten
ayetlerimize kat’i olarak, inanmıyor olduklarını kendilerine söyler.”
(Neml, 82)
Dabbe, “Hareket eden canlı bir hayvan” demektir.
Sözlükte, “yürüyen, yürüyücü…” anlamlarına geliyor!
Dabbe, Kur’an da on dört yerde geçmektedir!
Hadis, “Onun alametlerinden biri, güneşin battığı yerden doğması ve
kuşluk vakti insanların üzerinde “dabbe” nin çıkmasıdır. Bu
alametlerden hangisi önce belirirse, ötekisi onu kısa zamanda takip
edecektir.”
İlim adamları şöyle der;
“Firavun kavmine ‘çekirge afeti’ ve ‘bit belası’
Kâbe’nin tahribine çalışan Ebrehe Kavmine ise ‘Ebabil Kuşları’
musallat olmuştur!
Asrımızın en büyük baş ağrısı neler?
Onları görerek üzerinde tefekkür etmeliyiz!
FİRAVUN SİYASETİ!
Nedir o siyaset?
Kur’an bizlere haber veriyor;
“Gerçekten Fir’avun o memlekette (Mısır da) zorbalığa kalktı ve
halkını (kendisine muhalefet etmesinler diye) çeşitli fırkalara böldü.
Onlardan bir kısmını (İsrailoğullarını) güçsüz bırakmak istiyor.
(Yeni doğan) oğullarını boğazlıyor, kadınlarını (kızlarını) ise sağ
bırakıyordu. Çünkü o fesat çıkaranlardandı.” (Neml, 4)
Fir’avun, ülkesinin başında bir ‘zorbadır…’ Fir’avun’un kendisi, ‘bölücüdür…’
Halkını birbirine düşman, ‘fırkalara…’ bölecektir!
Sürekli, ‘fitne ve fesat…’ çıkaracaktır
Kötülüklerin yayılmasına yardım edecektir
“Haksızlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın; Zulüm ve zorbalığın ve
inançsızlığın ” merkezinde yer alacaktır Fir’avun, “büyüklük
tasladı…” (Kasas, 39) “Zalimlerden…” oldu!
İşte Fir’avun siyaseti budur
O siyaset, Hz. Musa’nın ‘tevhit mücadelesinin…’karşısında; yerle bir
zebun olacak; su da boğulacaktır!
Ayet, “(Ey Fir’avun) Bugün artık senin (boğulan) cesedine, necat
(kurtuluş) vereceğiz (sahile atacağız)
Ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!”
Fir’avun’un bozulmayan cesedi şimdi, Londra’da British Müzesinde…
Secdeye kapanmış haliyle; insanlık âlemine ibret dolu bir ders veriyor
ARADAKİ FARKLAR!
Mü’min ve diğerleri arasındaki fark nedir?
İbn-i Abbas şöyle der; “Allah u Teâlâ dünyayı yarattı. Dünya ehlini de
mü’min, münafık ve kâfir olmak üzere üç kısma ayırdı.
Mü’min dünyada ahret azığını tedarik eder.
Münafık, süslü püslü yaşamaya yani lükse dalar.
Kâfir ise sadece maddi menfaat arar.”
Bunlar bir bakıma, her üç sınıfın tanımları, kimlikleridir
Ayet, “Hâlbuki size verilen her şey ancak dünya hayatının (Geçici)
menfaati ve ziynetidir.
Allah katında olan ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hiç akıl
erdiremezmisiniz” (Kasas, 60)
İşte, mü’min dünya hasatını ona göre yapar.
Bol hayır yapar, Kendisini ahret yurduna hazırlar.
Dünya ziynetini isteyenler, Karun’a benzemek isterler.
Ayet, “Derken, ziyneti içinde (ihtişamla) kavminin karşısına çıktı.
Dünya hayatını isteyenler dedi ki:
“Keşke Karun’a verilen (servet) gibi bizim de olsa; Şüphesiz o elbette
büyük bir nasib sahibidir” (Kasas, 79)
Ama kendilerine ilim ve hikmet verilenlerin bakışı daha farklıdır;
“Kendilerine ilim verilenler ise dedi ki; “Yazıklar olsun size! İman
edip Salih amel işleyen bir kimse için, Allah’ın sevabı daha
hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur.” (Kasas, 80)
Güzel akıbet, ‘takva sahiplerinindir…’ şüphesiz ki
DAVUT PEYGAMBER VE DEMİR!
Demir, “Modern sanayinin ana metalidir…”
Kullanım alanı oldukça geniştir.
Demir, ‘güç ve kuvvet…’ anlamlarına da gelir.
Demir ile ilgili Kur’an da 7 ayet bulunuyor…
Bu ayetlerden biri, “Demire isim olan” Hadid Süresidir!
Hadid Süresinde şöyle buyruluyor;
“ Hem kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlar için, (Birçok)
menfaatler bulunan ‘Hadid’i; (Demiri bir nimet olarak) indirdik…”
Demir, bir büyük ‘nimet’ olarak ifade ediliyor.
Demiri ilk kullanan kimdir?
Hz. Davut Peygamberdir…
Ayet, “Şanım hakkı için Davut’a tarafımızdan, Bir ‘üstünlük’ verdik.
“Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin! (dedik) Ve “geniş
zırhlar yap!” diye demiri yumuşattık. Hem dokumasında ölçüyü gözet
(güzel ve yeteri kadar yap) Ve (ehlinle birlikte) Salih amel işleyin.
Çünkü ben ne yaparsanız hakkıyla görenim” (diye vahyettik) (Sebe,
10-11)
Ayet, “Süleyman’a da rüzgârı (boyun eğdirdik) (Öyle ki) sabah gidişi
bir ay(lık mesafe), Akşam dönüşü de bir ay(lık mesafe)dir. Ve erimiş
bakır menba’ını onun için (sel gibi) akıttık. Rabbisinin izniyle onun
önünde çalışan bir kısım cinler de vardı.” (Sebe, 12)
Burada şunu öğreniyoruz, Hz. Davut ailesine çok büyük nimetler verilmiştir.
O nimet nedir?
Hükümdarlık nimetidir.
Her ikisi de, (Davut ve Süleyman (as) ‘cihangir hükümdardır…’
Bunların zamanında, Demir ve Bakır gibi önemli madenler, insanlığın
hizmetinde kullanılmış.
Kur’an da, Zülkarneyn (as)’ında, “Demir ve Bakırı kullandığı…” anlatılır.
Ayet, “Bana demir kütleleri getirin. “Nihayet dağın iki ucunu
denkleştirdiği vakit; “Ateş yakıp körükleyin” dedi. Demiri bir ateş
koru haline getirince, “Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim”
dedi” (Kehf, 96)
Bizlerden önce çok önemli tarihi medeniyetlerin yaşandığını, “Demir gibi…”
“Bakır gibi…” madenlerin işlendiğini Kur’an bizlere haber veriyor.
Avrupa Birliğinin temellerinin 1951 yılında, altı üyenin katılımıyla
oluşturulan “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğuna…” gider. Türkiye’nin
günümüzde em önemli sanayi yatırımı nedir derseniz?
“Demir ve Çelik Sanayidir…”
Demir, Kur’an da bir süreye isim/ ad oluyor. Burada bizlere birçok
ipuçları veriliyor.
Elbette ki, ‘ilimsiz ve marifetsiz…’ bir dünya düşünemezsiniz.
O dünya da, İslam âlemi ne yapacaktır?
İlimde ve Teknolojide yarışacaktır… Bu yarışta en büyük idealimiz,
“Cihan Hâkimiyeti Mefkûresidir!” Elbette ki, ‘bir ve beraber olma
şuuru içerisinde…’ hamle üzerine hamle yapabilen bir büyük idealin
etrafında kenetlenmek… Bu bir, ‘inanmış aydın hareketidir’