Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kur'an'da Arılarla İlgili Sure

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kur’an’da Neml, karınca demektir. 
Kur’an’da Nahl, bal arısı demektir.
Her sure, her ayet bizleri derinden etkiliyor.
Nahl Suresi 68-69 ayetlerde şöyle buyrulur;
 “Ve Rabbin nahl’e(bal arısına) vahyetti (ilham etti) ki, 
‘dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurmakta oldukları çardaklardan evler edin”
“Sonra her çeşit meyvelerden ye de (bal yapmak için) Rabbinin(sana) kolaylaştırdığı (ve ilham ettiği sanatın yayılım)  yollarına gir!’ 
Onların (o arıların ) karınlarından, renkleri muhtelif bir içecek çıkar ki, 
Onda insanlar için bir şifa vardır. 
Şüphesiz ki bunda, düşünecek bir topluluk için kesin bir delil vardır”
Arılarla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz!
Hayret verici bilgilere ulaşıyorsunuz.
Bilim adamları ne diyorlar; “Dünya genelinde insan gıdasının % 90'ını karşılayan 82 bitki türünün 63'ü (% 77), arılar tarafından tozlanır; arılar olmadan bu bitkilerin tohum bağlaması hemen hemen imkânsızdır.” 
O sebepledir ki, Einstein; “Arıların ekosistemden yok olmaları ile kıyamet arasında kurduğu irtibat…” düşündürücüdür!
Arıların belki de en hayret ve dikkate şayan özelliklerinden birisi de, 
Hiçbir kargaşaya meydan vermeden birlikte yaptıkları sanat harikası,
‘matematik hesaplarla’ örülen  ‘altıgen hücreler’ peteklerdir! 
Kur’an sıklıkla, ‘ayetler üzerinde tefekkür ediniz…’ buyuruyor.
Bakara Suresi 269 ayette ne buyruluyor;
“Allah hikmeti dilediğine verir.
Kime hikmet vermişse, ona gerçekten pek çok iyilik ve güzellik verilmiştir.
Fakat bu hakikatleri ancak gerçek akıl sahipleri anlar,
Üzerinde düşünür ibret alır.”

Şöyle bir ifade kullanırsam ne dersiniz?
“Kullandığımız kâğıdın gerçek mucidi arılardır!”
Geliniz, zaman tünelinden geçerek 18. Yy’lara gidelim.
Fransız bilim adamı Rene-Antonia Ferchault de Reaumur birgün ormanda ağaçların arasında yürürken bir yaban arısı kovanı görür.  
Yaban arıları evlerinde olmadığından durup kovanı incelemeye başladı. 
Birden kovanın kâğıttan yapılmış olduğunu gördü. 
Peki, ‘arılar’  paçavra kullanmadan kovanı nasıl yapıyorlardı? 
Sadece paçavra değil, kimyasallar, ateş ve karıştırma tanklarını da kullanmıyorlardı. 
Arılar insanların bilmediği neyi biliyorlardı?
Reaumur, bütün bu gözlemlerinin sonucunda gördü ki, yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar, burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı. 
 Reaumur arıların sindirim sistemini de inceleyerek buluşunu 1719 yılında Fransız Kraliyet Akademisi'ne çalışmasını geniş bir raporla takdim eder. 
Yaban arıları üstün bir ağaç işleme ve kâğıt fabrikası gibi… 
Sunta Üretiminde, arının tükürüğü yerine tutkal kullanılır. 
Arılar, bizlere birçok konularda ‘rol model…’ olmuşlar.
İnsanoğlu, ‘kâinatı tefekkür ettikçe…’ ona hikmet kapılarının açıldığını görürsünüz.

Kâğıt, ‘medeniyet…’ demektir.
Kâğıdın ilk kullanımı, M.Ö. 3500’lü yıllara kadar gider.
İbn Fazıl ismini, günümüz genç nesli de mutlaka bilmelidir.
Bu isim kimdir?
“İlk defa kâğıt fabrikasını 794 tarihinde Bağdat’ta kurmuş olmasıdır!”
İlk Matbaa da, 9. Yy’larda, “Uygurlar tarafından kullanılmıştır!”
Alman Gutenberg’e de ilham kaynağı İbn Fazıl ve Uygur Türkleri olacaktır…
Kur’an bizlere ufuk açıyor… Yol gösteriyor…
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı…”
Kâğıt yapma metodunu, Orta Asya’ya 751, Bağdat’a ise 794 yıllarında görebiliyoruz.
Avrupa’ya 1000 yıllarda henüz kâğıt bilinmemektedir! 
Avrupa’da ilk kâğıt ancak 1151 yılında İspanya’da yapılabildi.
Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kâğıda olan ihtiyaçta giderek artacaktır.
Modern anlamda, İlk kâğıt makinesi 1809 yılında John Dickinson tarafından icat edildi.
Geliniz birlikte, ‘dünün muhasebesini…’ yapalım!
Nereden nerelere, nasıl gelindiğini o zaman daha iyi anlarız.

Yazarın Diğer Yazıları