Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kültür yolu festivalinde Elâzığ niye yok?

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

225 yılı içerisinde 2 şehirde festival… türkiye kültür yolu festivali, 8 ay boyunca, 7’den 70’e herkesi kültür ve sanatla buluşturuyor… 
Bu illerimiz ve etkinlik tarihleri… adana (5-13 nisan), manisa (17-25 mayıs),  
Şanlıurfa (24 mayıs- 1 haziran), samsun (21- 29 haziran), bursa (28 haziran- 6 temmuz),  
Trabzon (5-13 temmuz), van (12-20 temmuz), nevşehir (2-10 ağustos),  
Erzurum (16-24 ağustos),  çanakkale (30 ağustos- 7 eylül), kayseri (6-14 eylül),  
Gaziantep (13-21 eylül), konya (20-28 eylül), ankara (20-28 eylül),  
İstanbul (27 eylül-5 ekim), malatya (4-12 ekim), diyarbakır 11-19 ekim),  
Mardin (18-26 ekim), izmir (25 ekim- 2 kasım), antalya (1-9 kasım)  
Kültür ve turizm bakan yardımcısı serdar çam, erzurum’daki konuşmalarına şöyle dediler; 
“her ne kadar adı festival olsa da kültür ve turizm başta olmak üzere bir değerin açığa çıkması, uyuyan hazinelerimizin ortaya çıkartılması noktasında önemli bir çaba…” 
O çaba harput/ elâzığ şehrinde niye gösterilmiyor. Türkiye’nin kültürel değerlerini tanıtma amacını taşıyan uluslararası bu organizasyonda, “harput/ elâzığ şehrinin olmayışı garibime gitti…” 

Türkiye’nin her bakımdan takdir edilen sanatçısı mehmet özbek, “harput, musikimizin kıblesidir!” 

Bu sözün sahibi, mehmet özbek olunca işler bütünüyle değişiyor… harput, “folklor ve musikimizin çok önemli bir merkezidir…”   

O meşhur, “harput’un çaydaçıra oyununu, avrupalı, ‘mum dansı’ olarak alkışlarken, galiba, kültür bakanlığımız; “çaydaçıra ile birlikte tarihimizin köklerine inen şiir, sanat, edebiyat ve musiki değerlerimizin tanıtımına gözlerini yumuyorlar, kulaklarını tıkıyorlar…” 
Ağustos ayı içerisindeyiz… bu ayı bizler, “bu milletin zaferler ayı olarak idrak ederiz…”   
Malazgirt’le birlikte bizler elbette kubbet-ül islâm şehri ahlat’ı ve tarihin vuslat şehri, harput’u birlikte düşünürüz…” harput, tarihimizin efsanevi şehri… insanımızın, “kartal yuvası” ismini verdiği tarihi kalesini elbette harput hükümdarı belek gazi ile birlikte yâd ederiz.  9 asrın mahşeri zenginliği ile tezyin olmuş harput, günümüzde artık “unsco tarihi varlıklar gündemine de girmiştir…” bizim destanımsı olarak nitelendirilen tarihimizde, “harput, mardin, diyarbakır birlikte tefekkür edilir…” harput’un bir kanadında, erzurum’u, bir diğer kanadında da halep’i okursunuz… kültür yolu festivaliyle sizler, “harput’un kanatlarını kırdınız…” 

Bu coğrafyayı nakış nakış işleyen bir şiirimizde; 
“boğum boğum kıvrılan dağlar omuz omuza 
Ağrı’dan toroslara taştan set oluşturmuş.  
Diz çökmüş eteğinde su gibi akan zaman, 
malazgirt ovasında tarihi buluşturmuş  

Fırat nil’in kardeşi, tunaysa yay kirişi,  
ok menzilinde takvim yapraklar tutuşturmuş  
Afşin’i, danişmend’i, mengücek’i, artuk’u 
Edebi devlet için dört yana at koşturmuş. 

Erzurum’dan haleb’e, artukoğlu diyarı…  
Kartal yuvası bize belek’i çağrıştırmış  
Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol 
Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş  

Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır  
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş  
Erzurum’un barıyla, elazığ’ın mayası  
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş  

Asırların nağmesi hayrilerin dilinde  
Emrahlar, zihnilerle ezgiler konuşturmuş  
Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin  
“yedi küpeli gelin” çehreler değiştirmiş!” 

Bizler, fırat havzasını, “bir büyük medeniyet havzası…” olarak yorumladık. Tarihi, kültürü, sanatı, edebiyatı, musikiyi bir bütün olarak gördük… harput’la, urfa’nın, kerkük’ün, fuzuli diyarı bakü’nün bir farkı yok… fırat için genellikle, ‘tarihi buluşturan ses havzası…’ fırat vadisine, “hoyrat vadisi” fırat nehrine, “ses nehrimiz…” dedik.  
Elimizde, 1963 tarihinde türkiye’nin ilk turizm bakanlığını yapan nurettin ardıçoğlu’nun; “harput tarihi ve belek gazi kitapları…” zuhuri danişmend’in 1958’lerde yazdığı, “belek gazi romanı!”  

Niyazi yıldırım’ın, “belek gazi destanı…” ve ahmet kabaklı hocanın,  “harput’la ilgili onlarca yazıları…” bu yazıları arasında, “hz. Mevlana’nın okçular beldesine gelişleri…”  
Bağdat kapılarını açan genç osman’da, “bu diyarların insanı…”  

Bizler sadece tarihi perspektiften baktık… kültür ve turizm bakanlığının, “kültür yolu festivalinde harput/ elâzığ şehrini gözardı edişleri…” bizleri fazlasıyla üzdü/ veya üzmeye haklarının olmadığını da vurgulamak isterim…  

Ve bir şey daha var; “kültür yolu festivalinde 20 şehrin, her birinin tarihinde çok önemli günleri vardır…” mesela, “5 ocak tarihi adana’nın kurtuluş günü ve bayrak şiirinin de bizatihi yazarı arif nihat asya tarafından okunduğu günlerdir…”  

Mesela, ankara’nın başkent oluşu (13 ekim 1923), tbmm’nin açılışı (23 nisan 1920) gibi tarihlerde, “kültür yolu festivali…” her şeyden evvel, tarihimizle bütünleşeceğiz.  
Atatürk’ün samsun’a gelişleri, erzurum kongresinin yapıldığı tarihler… vesaire tercih edilmeli… 

Bizleri asıl üzen de, “kültür yolu festivalinin dışında kalmaktır…” hiçbir zaman bunu kabullenemem… bu şehrin, ‘tarihi ve kültürel zenginliği ile birlikte hakkı var…’  
Bir zamanlar, devlet korosunun başında, ismet hürmüzlü beyefendi bulunuyorlardı… bu güzel insan, elâzığ şehrimizde; “yerleşik tiyatronun kurulmasını o kadar çok istemişlerdi ki…” olmadı efendim/ bir türlü olmuyor… bizler, elâzığ şehrimiz; “2026 yılında, türk dünyası kültür başkenti…” olsun diye sayıklarken, ‘sesi duyulmaz bu garip şehrin…’ efendim!

Yazarın Diğer Yazıları