Eğitimci Gazeteci Yazar arkadaşımız geçtiğimiz haftaki refikimiz Haberkent ’teki köşesinde, “Kültür Yolu ve Elâzığ’ın Sesi” ile Basın Camiasının da dikkatlerini çeken bir konuya, “Hangisi Gazeteciler Günü?” başlıklı iki yazı dikkatle irdelenmelidir. Üzerinde hassasiyetle durulmalıdır.
Vehbi Coşkun köşesinden olduğu gibi alıyorum; “Önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açıkladığı “Kültür Yolu Festivali Programı’nda 2026 ve 2027 Yolları’nda da Elazığ’ın yer almaması, Allah vergisi doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihî ve kültürel varlıklarıyla ülkenin önde gelen yörelerinden biri olan Elazığ’a büyük haksızlık olduğu hâlde başta siyâsîler olmak üzere ne yazık ki STK’lar ile medya da dâhil özellikle muhataplarından umulan reaksiyonu görmedi?
Sonra biz bu durumu eleştirirken, Elazığ’a gelen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Oktay SARAL, üstelik basın mensuplarıyla bir araya geldiği kahvaltıda yaptığı açıklamada, gördüğünde kendisinde derin bir iz bırakan Elazığ’ın yılda en az iki kez gezilmesi gereken bir il olduğunu belirtirken; “Elazığ sesini duyuramıyor!” diye açık ve net bir ifâdeyle mâlum gerçeği dile getirdi!
Herkes bir yerlere çekse de mesajı alanlar aldı, “Sâhipsiz / Sahapsuz Elazığ!” deyimi en yetkili ağızlardan biri tarafından tescillendi!
Komşularımız Malatya ile Diyarbakır’ın yanı sıra doğudan Erzurum, Van, Mardin, Gaziantep ve bu yıl eklenen Kahramanmaraş’ın yer aldığı “Kültür Yolu Festivali Programı’nda 2026’da 26 şehir, 2027’de ise toplam 32 şehir arasında yer alamayan Elazığ için “yazgı” oldu dediğimiz “Sâhipsiz / Sahapsuz” deyimi, birilerinin hoşuna gitmese de, kim ne derse desin yıllardır değişmeyen bir gerçeğin ifâdesidir… Zirâ istediğiniz kadar görmezden, duymazdan gelin “Elazığ sesini duyuramıyor!”
Özellikle 1974’lerden günümüze kadar bu şehirde kalemi hiçbir zaman elinden düşürmeyen bir eğitimci yazar sıfatıyla; ‘şu şehrin olması gereken konumu/ veya yeri ile içerisinde bulunduğu durum o kadar tezat ki...” Daha geçtiğimiz hafta içerisinde, “28.nci Uluslararası Hazar Şiir Akşamları ile birlikte Türk Dünyası Hizmet Ödülleri…” programı bu şehirde müstesna bir katılımla yapıldı. Bu tarihi faaliyetlerle Elâzığ Şehri, “tarihi buluşturan vuslat şehri!” olarak anılır oldu.
T.C. Kültür Bakanımızı bu şehre/ Manas Yayınevi’ne davet ediyorum. Buyurup gelsinler! Kendilerine, Elâzığ İlinin tarihi ve Kültürel zenginlikleriyle ilgili bir sivil toplum kuruluşu olarak geniş ve detaylı bir şekilde açıklamalarda bulunalım. 1985’li yıllardan 2025 yılına gelinceye kadar bu şehrin, ‘tarihi ve kültürel kazanımlarını da kendilerine anlatalım’
Öyle garip bir durum ki, Bişkek bu şehri biliyor… Almatı bu şehri biliyor… Bakü bu şehri biliyor… Taşkent bu şehri biliyor… Lefkoşe bu şehri biliyor… Balkanlar bu şehri biliyor… Kırım’ı, Kerkük’ü, Urumçi bu şehri biliyor… 1992’lerden bugünlere, Türk Dünyası ile içiçe olan bir şehirdir, Elâzığ…
Cengiz Aytmatov’la, Elmas Yıldırımla, Magcan Cumabayla, Mehmet Emin Ağa’yla, Bahtiyar Vahapzadeyle ve daha nice tarihi ve edebi şahsiyetlerle köprüler kuruluyor… Harput/Elâzığ için, ‘tarihi buluşturan şehir…’ deniyor. “Şiirin Başkenti…” deniyor. “Asya’nın Gül Bahçesi…” deniyor. Gazi Atatürk, Gölcük/ Hazar Gölü için, “Doğunun Yalova’sı…” diyorlar. Mehmet Özbek, “Musikimizin Kıblesi…” diyorlar. Tarihçiler, Harput için “Açık Hava Müzesi…” diyorlar.
Artık öyle fazla mütevazı olmaya da gerek yok… Basınımızda Elâzığ Şehri, “Doğu Anadolu’nun Bab-ı Âli’sidir” Elâzığ Şehri, asla bir taşra şehri değil; “bir ilim muhiti…” olarak da bilinir. Çok saygıdeğer araştırmacılarımız, yazarlarımız, şairlerimizi, irfan sahibi, kâmil insanlar şehridir.
Elâzığ Şehrinde, başka illerinde gıpta ile baktığı, “Edebi Mahfiller…” vardır. Bunun başında da, “Manas Yayınevi…” yer almaktadır. Manas Yayınevi, 2005 Yılından günümüze kadar, 100’ün üzerindeki eseri okuyucusu ile buluşturan, “Uluslararası bir Yayınevidir…” Yıl içerisinde onlarca organizasyonun mutfağında yer alan bir yayınevi… Ulusal Televizyonlarımız, Radyolarımız, Gazetelerimiz, Dergilerimiz, Cemiyetlerimiz… Farabi’nin kendi eserinde de bahsettikleri gibi, “Erdemli İnsandan, Erdemli Topluma…” idealini üzerinde taşıyan bir şehir iklimi mevcut…
“Kültür Yolu Festivali’nde…” 32 İl arasında, Elâzığ Şehrini ‘yok saymak bir ayıptır…’ Bu şehrin aydını her şeyden önce, ‘gönül coğrafyasıyla bütünleşmiştir’ İstanbul, Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde çıkan yayın organlarında, ‘imzası vardır…’
Tarihi Harput Şehrini bizler, “Malazgirt’le birlikte düşünürüz…” Dahası mı, “Halep’le birlikte düşünürüz…” 2.800 km’yi bulan Fırat Nehri/ veya bu nehrin kültür havzasının başında; “Tarihi Harput Şehrinin yer aldığını görürsünüz…” Harput, Şanlıurfa, Kerkük ile birlikte 120 bin km2’yi bulan, “bir ses havzasıdır/ bir medeniyet havzasıdır…” Ecdat derki, “parça bütünde güzeldir!” Sizler, Harput’u bu bütünden nasıl ayırabilirsiniz… “Hoyrat Vadisinin başladığı yerdedir, Harput…”
Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu şöyle derlerdi; “Önce Selâm, Sonra Kelâm/ Önce Refik, Sonra Tarik/ Önce Teklif, Sonra Tenkit…”
Teklifimiz nedir?
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları ve Türk Dünyası Hizmet Ödülleri, her yılın; “Eylül Ayının 2. Veya 3.ncü haftasında; Şiir ve Musiki Akşamları…” olarak idrak edilir. Bu hafta içerisinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Elâzığ Şehrini de, “Kültür Yolu...” içerisine alır. Bu haftayı, “Anadolu’nun Kültür Kurultayı…” olarak da idrak ederiz. Bu şehir, insanıyla birlikte her türlü organizasyonu omuzlayacak fikri ve zihni olgunluğa sahiptir.
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının nasipse önümüzdeki yıl içerisinde 29.cusunu yapacağız. Struga Şiir Akşamları 1960’lı yıllardan günümüze kadar, UNESCO’nun destekleriyle yapılan Şiir Akşamları olarak bilinir. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları için de, UNESCO’ya gerekli girişimlerde bulunulabilir… Her zaman için büyük ve ideal düşünmeyi salık veririm.
Öncelikle de, Elâzığ Şehrinin “KÜLTÜR YOLU FESTİVALİNDE…” hak ettiği yeri almasıdır. Selam ve Muhabbetle
“Ben bu şehrin nesiyim?
Gecesi, gündüzü, kahrı, divanesiyim
Hecesi, nicesi, dert yüklü hanesiyim
Sesi, sözü, sohbeti, vicdanlarda banisiyim
El açan yüreklerin, Hak diyen çağrısıyım
Kelimesi kelimesine sevda dilekçesiyim
Sözüm odur havasının, suyunun yangınıyım
Her ikilemin, karanlık düşlerin sancısıyım
Mazlumların, masumların dert ortağı hancısıyım
Ey Şehir! Sana gönül verenlerin bendesiyim
Kelimesi kelimesine sevda dilekçesiyim
Ne yılan kusmuğu, sivri dillerin himayesiyim
Ne mahşere azığı olmayanların sermayesiyim
Huzur veren nimetin, gayretin de gayretiyim
Adil yüzlü erdemli şehrin, hamiyetin hamisiyim
Kelimesi kelimesine sevda dilekçesiyim
Ben bu şehrin nesiyim?
Hecesi, nicesi, hafızalarda ki mazisiyim
Sabrı, sükûtu, selameti, sadakatı, şahidi, gazisiyim
Kâğıdı, kalemi, hatırası, çile yolcusu yazısıyım
İlim, kültür, irfan, hikmet ırmağının sızısıyım
Kelimesi kelimesine sevda dilekçesiyim…”