Bilmem, kaç fırka olduk şu vatanda?
Din için değil, devlet için değil
Nefsimiz için yollar kat edende
Hangi maksat için, düşün ve eğil
Kulak ver, hakikati yâd edende…
BİZİ BEKLER
Uyan ey gönül, uyku bize haram
Sohbet ehli civanlar bizi bekler
Gün doğdu, zaman dinler mi merâm
Şura için divanlar bizi bekler
KALE HER ZAMAN…
Kale, her zaman içerden yıkılmış…
Kim demiş ki, hak böyle murat kılmış?
Omuzunda taşıdığın vebalin,
Günah kiriyle, dört yanın yakılmış!
Bu nasıl bir vebal, nasıl akılmış
Basireti, kıl gibi çekilmiş
YOLLARIN SONU
Bu yolların sonu nereye çıkar?
Yolların sonunda kimin hesabı
Bir gizem, sır gibi saklanır bizden
Elbet, yokuşun sonu düze çıkar
Milletin basireti, yüze çıkar
Zamana,
Mührünü vur da gel
Zamandan,
Kötülükleri sil de gel
Sabrı, zamana burç
Hakk’ı, gönül yap da gel!
MERHABA
Merhaba güne, ışıklı sözlere
Kışı bahar eden güzel yüzlere
O yüzleri feda etmem yozlara!
Toz bulutuyla yürür, kasırgalar
İSPANYA 2-2 TÜRKİYE
Seksen beş milyonun yüreğiyle,
Nasıl fırtınalar koparmış meğer…
Örülmüş sanki milletin ağıyla,
Hep koşan, altın ayaklara değer
Selam olsun bugün, gönül bağıyla;
Milletin ruhuyla bağ kuranlara…
ÖLÜMÜN ÜZERİNE YÜRÜMEK
Ölümün üzerine yürümek!
Ey Şehit Oğlu şehit, o yolda;
O yolda, tebessüm eden can destur
Allahu Ekber, "ete kemiğe bürünmek"
Ne demektir, "akıl, yüreğe inmek"
Büyük sevdaya, can havliyle inmek!
ZAMAN MÜCERRET KAVRAM
Zaman, bir mücerret kavram
Aklımda, fikrimde, ruhumda
Ne ben onsuz, ne o bensiz!
Raksındadır zamanın!
Uzanan, kısalan gölgelerim
“Su gibi akan”
Zaman, içimdeki rüzgâr!
“vakit, nakit” deriz,
Zaman sermayesinden yeriz!
“Eyvah gençliğim”
Bir vaveyladır, insafsız zamana!
Ah, gün doğar bizim için!
“zaman için için soğurmuş”
Kendisine yar olmayana!
Gönül vermeyene!
“zaman israfı”
İçimdeki kanayan boşluk!
Nefesime ihanet,
Yine benden gelir!
“zamana iz sürmek”
Asra mühür vurmak gibi!
“zamana yol vermek”
Asra selam durmak gibi!
Düşer, aynaya resim
Düşer, zamana gölgen
Zamana,
Mührünü vur da gel
Zamandan,
Kötülükleri sil de gel
Sabrı, zamana burç
Hakk’ı, gönül yap da gel!
Taç vermiş zamana,
‘Asr-ı Saadet’
Selam durmuş,
‘ezel-ebed’ bu taçlı zamana!
“Garip olarak doğmak,
Ahirinde garip olmak” zamanın!
Bir içli nağmedir,
Zamanla kavrulmak,
Zamana esir olmak!
Niyetim, muradım, gayretim;
‘zamanın yakasından,
Elinden tutmak’
Zamanı bağrı yanık;
‘Bir su gibi içmek’ isterim
TÜRK'ÜM
Türk'üm, bu milletin bir neferiyim
Bin yıl, İslâm yolunda, seferiyim
Anadolu, kökleri üzerinde;
Sürgün verecek; hem Şark’a, hem Garb’a...
Gaflet düşmanım, kopkoyu cehalet!
Üzerimize ağır yük, atalet...
Silkin hele bir, ecdat yüreğinle,
Türk'üm, bu milletin adsız eriyim
Bütün kötülüklerden beriyim!
**
Alparslan'ı okurum,
Bir büyük yüreği, sevdayı okurum
Malazgirt, bize en yakın zaferdir
Dualarım, o kahraman neferdir
Güneşin doğuşu, her sabah seferdir
Öyle bir sefer ki, âlemi kuşatır
Güneş gibi kuşatıcı olmak!
İşte asıl nefer, zafer, ona derim.
ZAMAN DÜŞLERİMİ
Zaman, düşlerimi alır götürür!
Takımyıldızına bir bir okutur
Düşlerim hep ışık hızında akar
Gönlüme şiir gibi ilham yürür.
GECENİN ÜSTÜNE
Gecenin üstüne, sükût serilmiş
Işık seline yıldızlar darılmış
Yürüyorum ışık seline doğru
Mahşeri adımlar, zaman durulmuş
GÜNEŞİN DOĞUŞU
Güneşin doğuşu, batışı kadar,
Tomur tomur açılan kâinatın;
Gönüllere huzur veren çelengi,
Vaktin, beş vaktine selâmına dur!
Gecenin büyülü örtüsü kadar,
Sımsıcak rüyasıdır, kâinatın…
Bir devridaimdir, gece ve gündüz
Işığın raksında uzanır zaman…
HER GÜN ÜZERİNDE
Her gün üzerinde tarihten bir iz…
O iz yürekten bizlere; "BİRİZ" der
Bin yıl, İslâm'a hizmet eden millet,
Tevhit yolunda, sadece; "BİRİZ' der
Selâm olsun, böyle kutlu millete,
İnşallah, Rabbim düşürmez zillete (amin)